Dindar kişiyi kayırmak hak yemektir

Dindar kişiyi kayırmak hak yemektir

Memur atamalarında, nakillerde, üst görevlere atamada yaşanan haksızlıkları, alanın önde gelen akademisyenlerinden Prof. Dr. Hayri Kırbaşoğlu ile konuştuk.

Söyleşi Özeti: Günümüzde 3 milyonu aşkın kişi KPSS'ye girerek memur olmaya çalışmaktadır. Yine, memur olarak çalışanlar da zaman içinde ya nakil olmak istemekte ya da başka üst bir göreve talip olmaktadır. Ancak hem bazı memur alımlarında hem de nakil ve üst görevlere atama işlemlerinde, adaletten uzak işlemlere imza atılmaktadır. Memurlar.net olarak 13 yıldır, hangi görüşten olursa olsun haksızlıklara uğrayan kesimlerin sesini dile getirmeye çalıştık. Bu konuda sayısız tehdite maruz kaldık. Ancak yaptığımız haberlerin, halkın ortak vicdanını yansıttığını gördüğümüz için, doğru gördüğümüz yolda devam ettik.

memurlar.net olarak, bugün çok farklı bir söyleşi ile karşınızdayız. "Nepotizm" yani akraba veya yakın arkadaşları kayırma uygulamalarının dindeki yerini, bu alanın önde gelen akademisyenlerinden öğretim üyesi Prof. Dr. Hayri Kırbaşoğlu ile konuştuk. Prof. Dr. Hayri Kırbaşoğlu uzun yıllar Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde öğretim üyeliği görevini yürüttü. Hadis ve tefsir alanındaki çalışmaları ile tanınıyor. Şimdiler ise çalışmalarını Katar'da Hamad bin Khalifa Üniversitesinde yürütüyor. Kırbaşoğlu hocamız İslam dünya görüşünde esas alınması gereken en üst değerin Adalet, onun ardından da ehliyet ve liyakat olduğunu belirtiyor, hak yiyen bürokrat, siyasetçi ve sendikacıların ahirette mutlaka hesaba çekileceğine dikkat çekiyor.

İşte söyleşimiz...

Söyleşi: Nezir Kardoğan

1- Bir atamaya yetkili amirin memur alırken veya bir memurun nakil talebine yaklaşırken veya şube müdürü gibi üst bir kadroya atama yaparken; liyakatli ve ehil kişi yerine, “bu adayın dünya görüşü bize yakın” şeklinde düşünerek, nepotizme başvurması dinen uygun mudur?

Islami Dunya gorusunde ferdi ve toplumsal iliskilerde esas alinmasi gereken en ust deger ADALET, onun ardindan da EHLIYET VE LIYAKAT gelir. Dunya gorusunun yakinligi Islami degerler arasinda yer alan bir deger degildir. Bilakis bu dini ayrimcilik anlamina gelir ki haksizligin ta kendisidir.Hele hele sirf akraba, tanidik ve yakin oldugu icin birisini goreve almak, bu goreve ehil olanlarin hakkini yemek anlamina gelecegi icin gunah ve haram olmaya aday bir uygulamadir.

Bir de beseri iliskilerde bir diger altin kural – ki bu hem Islamda hem de sekuler yaklasimda da gecerli bir kuraldir- esastir ki bunu da kisaca KISI KENDI ICIN ISTEMEDIGINI KARDESI ICIN DE ISTEMEDIKCE IMAN ETMIS OLMAZ (Hz. Peygamber(s.a.v) veya OYLE DAVRAN KI SENIN DAVRANISIN BASKALARI ICIN DE KURAL VE ORNEK OLSUN(Kant felsefesi) seklinde ozetleyebiliriz.

2- Sözlü sınavlarda veya objektif kriterlerin olmadığı işlemlerinde, hakları yenen adayların, ayrımcılığa maruz kalan bu ülke vatandaşlarının, “hakkımı helal etmiyorum” sözlerinin dinde yeri nedir?

Tabii ki bu gibi durumlarda haksizlik yapanlar ahirette mutlaka hesaba cekileceklerdir. Ama bu gibileri daha bu dunyada hesaba çekmek ve bu amaçla kanuni mucadeleye basvurmak ve bu amacla butun kanun yollarini tuketmek de mazlum ve magdurlarin gorevidir, sadece "sizlanmak, soylenmek ve sikayet etmek” yeterli degildir, bilakis “soylemek, haksizligi kaykirmak ve her turlu kanuni mucadeleye girismek" de gerekir.Bunu yaparken NAMUSLULARIN EN AZ NAMUSSUZLAR KADAR CESUR OLMASI GEREKTIGI ASLA UNUTULMAMALIDIR.

3- Hz. Peygamber dönemindeki uygulama örnekleri ne şekildedir?

Hz. Peygamber kendi doneminde her turlu usulsuzluk, kayirma, iltimas ve haksizliklara, hem de siddetle karsi cikmis, ilk uc halife de bu yoldan sapmamaya calismis, bu cizgiden sapma emarelerinin goruldugu Hz.Osman doneminde ise bilindigi gibi toplumsal huzursuzluklar ve catismalar cikmis, bu da Hz.Osman’in katledilmesine kadar varmistir. Dolayisiyla Hz.Peygamberin her idari adiminin şeffaf, firsat esitligi ve adalet esaslari uzerine atildigini soyleyebiliriz.Zaten aksi olsaydi Muhammedu’l-Emin sifatini verdikleri Hz.Peygamberin acigini yakalamak ve onu karalamak icin hem musrikler hem de munafiklar firsati kacirmazlardi.

4- Çoğunun dindar olduğunu düşündüğümüz kamu erkini elinde bulunduran kişilerin özellikle atama işlemlerinde nelere dikkat etmesi gerekmektedir? Sadece dünya ve menfaat ilişkileri düşünülerek yapılan işlemler hakkında hangi uyarıda bulunmak istersiniz?

Dindar oldugunu dusunmekle hata ettigimizi itiraf ederek ise baslayabiliriz zira bu gibiler dindar olsa zaten bu gibi gary-I ahlaki ve gayr-I mesru yollara tevessul etmezlerdi.Bu gibiler dindar degil olsa osa “ Din(i)dar” olabilir ki dini bazi namaz abdest gibi rituellere indirgeyen dar bakis acisinin ulkemizde ne kadar yaygin oldugu herkesin malumudur.Iste bu daraltilmis, sagliksiz, sosyal biyutunu kaybetmis bir iman ve Islam anlayisidir ki, bir yandan dindar oldugunu soyleyen ama ote yandan Islama aykiri bu ve benzeri pekcok uygulamaya basvurmaktan cekinmeyen ‘piskin,din istismarcisi, ahlaksiz’ musluman tipinin yayginlasmasina yol acmistir.Artik onumuzdeki donemde genel olarak ahlaksizliklar ve ahlaksizlarla oldugu gibi, “ahlaksiz muslumanlar”(!!!) ile de ciddi bir mucadeleye girebilecegimizi tahmin etmek zor olmasa gerektir.Tabii bu gibi ahlaksiz muslumanlarla sadece din, ahlak soylemi duzleminde degil her turlu kanuni mucadele yollarina da basvurararak mucadele etmek gerektigini unutmamak gerekir.Aksi takdirde biz de BIZIM HIRSIZIMIZ, BIZIM AHLAKSIZIMIZ, BIZIM RUSVETCIMIZ, BIZIM YOLSUZLUK YAPANIMIZ demeye baslayabilir, biz de bu kokusmuslugun bir parcasi olmaya baslariz.

Bir de sunu unutmamak gerekir ki INSANLAR SOYLEDIKLERI KADAR SOYLEMEDIKLERINDEN, YAPTIKLARI KADAR YAPMADIKLARINDAN DA SORUMLUDURLAR.

Nitekim HAKSIZLIK KARSISINDA SUSAN DILSIZ SEYTANDIR sozu de bu amacla soylenmistir, yani fazilet mucadelesinin herkesin gorevi oldugunu dikkatlere sunmak icin.

5- Adalet ilkesi bir yönetici için ne anlam ifade etmelidir? Adalet ilkesinin Kur’an-ı Kerim’deki yeri nedir?

Davud Rehber’in GOD OF JUSTICE adli eserinde Kur’an’da Allah’in en onemli niteliginin ya da sifatinin –Ehl-I Sunnet’teki gibi Kadir-i Mutlak’liktan ziyade – ADALET oldugu sonucuna varmistir.Bu bakimdan Adalet sadece kullar icin degil onlarin Rabbi icin de en onde gelen bir nitelik olarak ortaya cikmaktadir. Yeryuzunde beseri iliskilerde de en ust deger ve ilke kuskusuz adalettir, adalet olmalidir. Yoneticilerin de ilk siraya yerlestirmeleri gereken yonetim ilkesi ADALET ve adaletin mantiki sonucu olan esitlik, tarafsizlik, ve seffaflik seklinde siralanmalidir. ADALET tipki namaz oruc gibi FARZDIR, hatta farzlar arasinda ilk sirada yer alir.Nitekim Kur’an da adaleti butun muslumanlara acik ve kesin bir sekilde emreder.Dolayisiyla adalet bir tercih meselesi ya da luks degildir.

ADALET MULKUN TEMELIDIR.

DUZENLER KUFURLE KAIM OLURLA AMA ZULUMLE ASLA.

Fakat butun bu soylediklerimizden ve yaptigimiz degerlendirmelerden butun muslumanlarin birer ADALET SAVASCISI olmakla mukellef oldugu sonucunu da cikaramazsak, o zaman namazli abdestli hirsizlarin, ahlaksizlarin, rusvetcilerin, somuruculerin ve zalimlerin ekmegine yag surmus, onlarin din boyali vurgun duzenlerini ayakta tutumaya katkida bulunmus oluruz.Bu durumda ise Islamin hakikatini ve mahiyetini tersine cevirmis, Dr.Ali Seriati’nin tabiriyle DINE KARSI DIN davasina hizmet etmis oluruz. O halde ilk yapmamiz gereken bu gibilere karsi rahmetli ALIYA IZZETBEGOVIC’in de projesi olan MUSLUMAN HALKLARIN ISLAMLASTIRILMASI (Islamization of the Muslim Peoples) davasina bir an once kollari sivayip girisilmesi olmalidir.

Tabiatiyla bu gibi ahlaksizliklar sadece muslumanlara ve Islam dunyasina has olmadigi icin, kuresel olcekte bir fazilet mucadelesine de girismek ve bu amacla HILFU’L-FUDUL kurumundan da ilham alarak, serrin kuresellesmesine karsi ADALET VE FAZILETIN KURESELLESMESI icin adalet ve fazilet duygusunu kaybetmemis olan herkesle – irki, dili, dini, cinsi ne olursa olsun – bir kuresel fazilet dayanismasina girmek icin de gereken calismalara hemen baslanmalidir.Bu amacla cozumu yonetimlerden beklemenin nafile oldugunu unutmayarak sessiz cogunluklarin – sivil toplum,sendika,platform,dernek v.b. seklinde - harekete gecmesi, bir yandan yoneticilere karsi baski guruplari olusturmasi, ote yandan da hukuki her duzlemde her turlu kanuni mucadeleye basvurmak onumuzdeki en etkili yol olarak durmaktadir.

Tekrar hatirlatmakta yarar var :

BIR ULKEDE VE TOPLUMDA NAMUSLULAR EN AZ NAMUSSUZLAR KADAR CESUR OLMADIKCA ADALET VE FAZILET BIR UTOPYA OLARAK KALMAYA DEVAM EDECEKTIR.

www.memurlar.net

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum