Fatih Projesi ve Gerçekler -1

Fatih Projesi ve Gerçekler -1

Fatih Projesi Nedir ?

FATİH Projesi, eğitim ve öğretimde fırsat eşitliğini sağlamak ve okullarımızdaki teknolojiyi iyileştirmek amacıyla BT araçlarının öğrenme-öğretme sürecinde daha fazla duyu organına hitap edilecek şekilde derslerde etkin kullanımı için; okulöncesi, ilköğretim ile ortaöğretim düzeyindeki tüm okullarımızın 620.000 dersliğine dizüstü bilgisayar, projeksiyon cihazı ve internet altyapısı sağlanacaktır. Dersliklere kurulan BT donanımının öğrenme-öğretme sürecinde etkin kullanımını sağlamak amacıyla öğretmenlere hizmetiçi eğitimler verilecektir. Bu süreçte öğretim programları BT destekli öğretime uyumlu hale getirilerek eğitsel e-İçerikler oluşturulacaktır. Bu kapsamda FATİH projesi beş ana bileşenden oluşmaktadır. Bunlar: 1- Donanım ve Yazılım Altyapısının Sağlanması, 2- Eğitsel e-İçeriğin Sağlanması ve Yönetilmesi, 3-Öğretim Programlarında Etkin BT Kullanımı, 4- Öğretmenlerin Hizmetiçi Eğitimi, 5- Bilinçli, Güvenli, Yönetilebilir ve Ölçülebilir BT Kullanımının sağlanmasıdır. Fatih Projesi Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yürütülmekte olup, Ulaştırma Bakanlığı tarafından desteklenen bir projedir. 3 yılda tamamlanması planlanmıştır. 1. Yıl ortaöğretim okulları, 2. Yıl ilköğretim ikinci kademe, 3. Yıl ise ilköğretim birinci kademe ve okul öncesi kurumlarının BT donanım ve yazılım altyapısı, e-içerik ihtiyacı, öğretmen kılavuz kitaplarının güncellenmesi, öğretmenler için hizmetiçi eğitimler ve bilinçli, güvenli, yönetilebilir BT ve internet kullanımı ihtiyaçlarının tamamlanması hedeflenmektedir.

Yukardaki satırlar Fatih projesinin resmi sitesinden alınmıştır. Fatih projesi kamuoyunda çokca tartışılmadan önümüze gelmiş bir projedir. Projenin siyasi bir kaç basit eleştirisinin haricinde doğru dürüst tartışılmadığı bir gerçektir.Şunu baştan belirtelim bu yazının konusu değişime nasıl karşı olunur değil, değişim nasıl doğru gerçekleştirilirdir. Yaşamın bir çok alanında kendini teknolojik değişim bombardımanı altında bulan modern insan bununla birlikte bir çok yeni sorunla karşılaşıyor.

Son yıllarda Dünya genelinde çılgınlığa dönüşen teknolojimania* en sonunda eğitim sistemizi yönetenleri de kendisine çekmeyi başardı. Teknoloji ve eğitim kelimeleri yanyana çok afili gözüksede aslında üzerine çok az yazılmış çizilmiş bir alandır. Teknolojinin eğitime olan yararları ile ilgili onlarca yazı kaleme alınmış olsa da teknolojinin eğitimdeki yanlış kullanımının pek üzerinde durulmamıştır.

Aşağıdaki satırlar bu alanda yazılmış az sayıda çalışmadan birisi olan Doç. Dr. M. Yaşar Özden, Kürşat Çağıltay, Nergis Erçil Çağıltay tarafından kaleme alınan Teknoloji ve Eğitim: Ülke Deneyimleri ve Türkiye İçin Dersler makalesinden alınmıştır.

 “Günümüzde eğitimin çok radikal diğer bir dönüşümle karşı karşıya olduğu konusunda görüşler ileri sürülmektedir. Bu değişikliğin temelinde eğitimde teknolojinin, özellikle bilgisayarların kullanımıdır. Eğitimde bilgisayar kullanımının bilgiye ulaşım ve bilgilerin iletimi konusunda büyük kolaylıklar sağlayacağı kesindir. Bununla birlikte günümüze kadar başarıyla uygulanan öğrenci-öğretmen modelinde çok fazla bir değişim yapamayacağı açıktır. Başka bir deyişle, bilgisayarların öğreticilerin yerini alacağı fikri kulağa hoş gelse de yakın bir gelecekte hala hayal olarak kalmaya devam edecektir. Burada önemle üzerinde durulması gereken konu bilgisayarlaşmanın bilgiye erişimi ve kullanımı çok kolaylaştıracağı fakat etkili kullanım için iyi eğitilmiş eğitimcilerin yerini tutamayacağıdır. Dolayısıyla, bu sistemin en etkili olarak kullanımı ancak bilgili, teknolojiyi kullanma konusunda iyi yetiştirilmiş eğiticilerin yol gösterici rolünü oynadığı eğitim/öğretim ortamlarının yaratılmasıyla mümkün olabilecektir.

Teknolojide oluşan olumlu değişmeler öğrenme alışkanlıklarımızı değiştirmeye başladı ve bunun doğal sonucu olarak eğitim sistemlerimizde değişmeye zorlandılar. Geldiğimiz bu noktada bütün ülkeler eğitim verdikleri ilk, orta, lise ve yüksek öğrenim kuruluşlarını bu sisteme bağlama yarışına girdiler. Bazı ülkeler bu yarışta önemli mesafe alırken diğerleri geri kaldılar ve hızla bu açığı kapatmak amacıyla teknolojiyi kullanım alanlarına sokma yarışına başladılar.

Son yıllarda ise özellikle OECD Eğitim Raporunda en tepede olan ülkeler teknolojik yeniliklerin eğitim sistemine adaptasyonu üzerinde kafa yorarken eğitimcilerin çevrenin ve diğer etmenlerin gözardı edilmemesine azami gayret sarfediyorlar. Burada yaşanan tecrübelerin önemi de büyük rol oynuyor.

Belkide en çarpıcı örnek Japonya ve Almanya deneyimidir.

125 milyonluk nüfusa sahip Japonya'da eğitimde bilgisayar kullanımına 1980’li yıllarda başlanmıştır. 1993 yılına gelindiğinde bütün okullarda en az bir tane bilgisayar bulunmaktadır. Okullarda kullanılmak amacıyla çok sayıda eğitim yazılımı hazırlanmıştır.  Yazılımların büyük bir çoğunluğu özel firmalar ve öğretmenler tarafından geliştirilmektedir. 1988 yılından başlayarak öğretmen olacak herkesin bilgisayar konusunda yeterli bilgi sahibi olması koşulu konulmuştur. Halen, orta öğrenimde görev yapan öğretmenlerin %30’u bilgisayar kullanabilmekte ve bunların yaklaşık % 40’ı bilgisayar eğitimi verebilmektedir. Japonya da henüz bilgisayar destekli eğitim konusunda istenen noktaya ulaşamamıştır. Buradaki temel problem ise, öğretmenlerin yeterli zamanı bulamaması ve bilgisayar kullanma konusunda istekli olmamalarıdır.

Ülkenin nüfusu 81.1 milyon ve kişi başına düşen ulusal gelir ise 19.400 $’dır. Okul başına 25 bilgisayar bulunmakta ve bu sayı hızla arttırılmaktadır. Orta dereceli okulların ilk yıllarında öğrencilere “Temel Bilgi Teknolojileri Eğitimi” dersi verilmektedir. Daha sonraki yıllarda ise “Bilgisayar Bilimleri” dersi bazen zorunlu bazen ise seçmeli ders olarak okutulmaktadır.

Almanya’da eğitimin temel amacı öğrenciye nasıl bilgi edinebileceği, nasıl öğreneceği ve bilgiyi yaratıcı olarak nasıl kullanacagının öğretilmesidir. Eğitim yazılımları konusunda Almanya çok avantajlı bir konumda bulunmaktadır. Halihazırda, okuma-yazma, matematik, ve fen bilgisi alanlarını içine alan 3.203 yazılım bulunmaktadır. Ayrıca, çoklu ortam elektronik kitapların hazırlanması, eğitim veri tabanının oluşturulması ve yerel bilgisayar ağlarının oluşturulması çalışmalarına devam edilmektedir. Almanya, alt yapısının iyi olmasına ve yeterince eğitim yazılımına sahip olmasına rağmen henüz planladığı hedeflere ulaşamamıştır. Bunun nedeni olarak öğretmen eğitiminin yeterli olmadığı düşünülmektedir.

Her ne kadar Fatih projesinde Öğretmen eğitimi dördüncü aşamada ele alınsa da yukardaki ülkelerin deneyimleri bunun birinci aşama olması gerektiğini düşündürmektedir.

Buraya kadar anlatılanlardan bir dizi fazla sonuç ve çözüm önerileri üretmek mümkündür. Bunu yapmadan önce bundan bir süre önce Bussiness Week dergisinde yayınlanan ve S. Wildstorm tarafından kaleme alınan bir makaleye değinmek yerinde olacaktır. Bu makaleye yazar çocukluğunda Ruslar tarafından uzaya gönderilen Sputnik’in Amerikan eğitim sistemi üzerine yaptığı etkileri anlatarak başlıyor ve bu konudaki gözlemlerini şu kelimelerle özetliyor: “Sputnik’in uzaya gönderilmesi ulusal bir paniğe neden oldu. Bunu takip eden bir kaç ay içerisinde okullara fen bilgisi laboratuvarlarında kullanılabilecek malzemeler akmaya başladı. Fakat bu sırada herhangi bir öğretmen eğitimi yapılmadığı için daha sonraki seneler bu pisliği temizlemekle geçti. Internet’in okullara sokulabilmesi için gösterilen tutkuda benzeri bir sonuç verecek gibi görünmektedir...” Evet, günümüzde bilgi teknolojileri ve Internet her alanda hayatımızı büyük bir hızla değiştirmektedir. Dolayısıyla, bu teknolojileri bir an önce hiç zaman geçirmeden eğitim sistemimiz içinde yer almasını sağlamamız gerekmektedir. Fakat, bunu yaparken bizden önce bu konuda uzun zaman ve emek harcamış diğer ülkelerin deneyim ve uygulamalarından doğru dersler çıkarmamız “Amerika’yı yeniden keşfetmemizi” engelleyecektir. Gerçekten, Amerika’yı keşfetmekten yorulup kıta amerikasını gezme vakti çoktan geldi ve geçiyor. Bunun için yapılması gerekenler yukarıda örnekleri verilen ülkelelerin deneyimlerinde yatmaktadır.”

Şimdi bu bilgiler ışığında 2009 OECD Raporuna bakıp bahsi geçen ülkelerden Almanya ile kıyaslamamızı yapalım

 

Tablo 1: İlköğretimde Ülkelere Göre Sınıf Mevcutları Ortalaması (Devlet Okulları)

Tablo 1: İlköğretimde Ülkelere Göre Sınıf Mevcutları Ortalaması (Devlet Okulları)

 

 

 

ÜLKE

Ortalama Sınıf Mevcudu

Almanya

 

22

İspanya

 

19

Estonya

 

19

Rusya

 

15.5

Danimarka

 

20

Slovenya

 

15

Yunanistan

 

17

Portekiz

 

19.5

Çek Cumh.

 

20

OECD Ort.

 

21.4

Türkiye

 

27.5

 

 

Tablo 2: Eğitime Yapılan Kamusal Harcamaların Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYİH)’ya Oranı

 

 

 

ÜLKE

 

Oran

Almanya

 

%2.8

İspanya

 

%2.8

Estonya

 

%3.5

Rusya

 

%2

Danimarka

 

%4.8

Slovenya

 

%4

Macaristan

 

%3.4

Portekiz

 

%3.7

Çek Cumh.

 

%2.8

OECD Ort.

 

%3.5

Türkiye

 

%1.9

 

 

 

 

Tablo 3: İlköğretimden Yükseköğretime Öğrenci Başına Yapılan Yıllık Kamusal Harcama (Dolar bazında)

 

 

ÜLKE

 

Harcama

Almanya

 

7.925

İspanya

 

7.819

Estonya

 

4.126

Rusya

 

2.761

Danimarka

 

10.395

Slovenya

 

7.869

Macaristan

 

4.588

Portekiz

 

6.624

Çek Cumh.

 

5.174

OECD Ort.

 

7.840

Türkiye

 

1.614

 

 

Tablo 4: Ülkelere Göre Yıllık Öğretmen Maaşlarının 2009 Yılı Raporu’nda Karşılaştırılması

(ABD Doları Bazında)

 

 

 

 

Ülke

 

İlköğretim Başlangıç

Maaşı

 

En üst derece öğretmen maaşı

 

Devlet Liseleri Başlangıç Maaşı

 

En üst derece Öğretmen Maaşı

Almanya

43.387

57.630

51.512

71.546

Hollanda

34.272

49.541

35.858

71.738

İspanya

34.250

49.466

39.367

55.779

Danimarka

35.691

40.322

35.011

49.264

İrlanda

31.977

60.025

31.977

60.025

İskoçya

30.366

48.436

30.366

48.436

Portekiz

21.304

54.698

21.304

54.698

İsveç

27.498

36.750

29.554

39.813

Yunanistan

26.326

38.619

26.326

38.619

Çek Cumh.

21.481

35.551

22.798

38.208

Türkiye

14.063

17.515

14.063

17.515

Macaristan

11.216

19.309

12.855

24.358

OECD Ort.

28.687

47.747

32.183

54.540

BT sınıfları tecrübemizin raporları oluşmadan konuyu çokta anlatmaya gerek yok sanırım tablodan da anlaşılacağı gibi eğitimdeki önceliğimiz Fatih projesindeki teknolojik ıvır-zıvır değil, o ıvır-zıvırı kullanacak ehil eğitimcilerin yetiştirilmesi ve istihdamı olmalıdır. Okullarda öğrencilere verilecek milyonlarca tablet pc'nin satın alınması,(7.5 milyar $) okullarda korunması, şarj edilmesi, bataryası, arızası, eskimesi, elektrik sarfiyatı, ve diğer olumsuz durumlar düşünülmüş müdür?

Hindistan örneği incelenmiş midir? Yoksa birilerinin cebine gidecek olanlar düşünmeyi engellemiş midir?
 

Yazı dizimizin devamında Fatih projesinin ekonomik boyutları ve küresel sermaye aktörleri ve yine okulların fiziki yapısı ile fatih projesinin çelişkileri incelenecektir. 

 

Mustafa ASIM




 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.