Kamu yönetiminde 'yüksek ökçeler' kuralı sona erecek mi?

Kamu yönetiminde 'yüksek ökçeler' kuralı sona erecek mi?

Bu köşede kamu yönetiminde yüksek ökçeler kuralını açıklamıştık. Siz ne yazarsanız yazın herkes bildiğini okuyup yazmaya devam ediyor. Bu nedenle de sorunlar artarak devam ediyor. İster özel sektörde, isterse de kamu kesiminde olsun, birçok yönetsel özell

Kamu yönetiminde yüksek ökçeler hastalığı nedir?

Ömer Seyfettin Türk Edebiyatı'na 36 yıllık kısa ömründe önemli hikayeler kazandırmış bir yazardır. İşte bu hikayelerden birisi de Yüksek Ökçeler'dir. Bu hikaye, farklı bir gözle incelendiğinde kamu yönetimindeki önemli yönetsel hastalıklara çözüm bulabilecek önemli içeriğe sahiptir. Önemli olan da hikayelerin farklı gözlerle okunması değil midir?

Büyük bir konakta genç yaşta dul kalmış zengin bir hanımefendi vardır. Konakta ise kadın ve erkek çok sayıda hizmetli vardır. Bunlar, hanımefendiye ev hizmetlerinde yardımcı olmakta ve aynı zamanda da konakta kalmaktadırlar. Hanımefendi kısa boylu ve aşırı kilolu olduğu için boyunu uzun gösteren uzun ökçeli ayakkabı giymektedir. Dolayısıyla da hanımefendi uzun ökçeli ayakkabılarıyla ahşap konakta yürümeye başladığında, gürültülü bir şekilde tak tak sesi çıkmakta ve hanımefendinin hareket ettiği bütün konak sakinlerince anlaşıldığı için de herkes bir anda işbaşı yapmaktadır.

Bu arada konaktaki kadın ve erkek hizmetliler arasında uygun olmayan işler de cereyan etmekte, bazı hizmetliler konaktan eşya vb. şeyler çalmaktadır. Ancak, hanımefendinin yüksek ökçeli ayakkabılarıyla yürümeye başladığı tak tak sesleriyle hemen anlaşıldığı için hizmetliler bir anda hizaya geçerek nizami bir şekilde işlerini yapmaya başlamaktadır. Hanımefendi de her şeyin seyrinde gittiğini düşünmektedir.

Bir gün hanımefendi rahatsızlandığı için doktora gitmek zorunda kalır. Doktor tedavi sonrasında, hanımefendideki rahatsızlığın yüksek ökçeli ayakkabılardan kaynaklandığını söyler ve bu ayakkabılar yerine daha rahat ve ökçesiz ayakkabılar giymesini önerir. Hanımefendi doktorun tavsiyesine uyarak yüksek ökçeli ayakkabıları çıkarır ve daha rahat ve yumuşak ayakkabılar giymeye başlar.

Yüksek ökçeli ayakkabıların ayaklardan çıkması bir anda konaktaki her şeyi değiştirir. Hanımefendinin yüksek ökçeli ayakkabıları çıkarmasıyla tak tak sesleri ortadan kalktığı için hareket ettiğini fark edemeyen konaktaki hizmetliler, bir anda suçüstü yapılarak yakalanırlar. Yıllardır yanında hizmet edenlerin ne kadar ahlaksız olduğunu öğrenen hanımefendinin bir anda dünyası yıkılır ve hepsini konaktan kovar. Konağa yeni hizmetliler alınır ama sonuç aynıdır, gelenler gidenleri aratır.

Yeni hizmetlilerin de ahlaksızlık yaptığına şahit olan hanımefendinin psikoloji giderek bozulmaya başlar. Yüksek ökçeli ayakkabı giyince sağlığında biraz bozulma olmuştur ama şimdi şahit olduklarıyla psikolojisi giderek bozulmakta ve bir müddet sonra delirmeye başlayacaktır. Kararı kesindir, tekrar yüksek ökçeli ayakkabıları giymeye başlayacak ve yaşananlara şahit olmayacağı için de psikolojisi düzelecektir. Yani görmeyecek, duymayacak ve bilmeyecektir. Gerçekten de yüksek ökçeli ayakkabıları giydiği günden itibaren hiçbir kötü olaya şahit olmamış ve psikolojisi düzelmiştir. İşte böyle, görmezsen ve duymazsan psikolojik olarak rahat edersin ama sorunların hepsi de orta yerde durur. Şimdi de bu hikayenin kamu yönetimindeki izdüşümüne bakalım.

Kamu yönetiminde yüksek ökçeler hastalığının belirtileri nelerdir?

Evde dahi eşler arasındaki uyumsuzluk çocuklar üzerinde travma oluşturmaktadır. Bu uyumsuzluğu bir de eşlerin aileleri körüklerlerse tam bir facia oluşmaktadır. Her organizasyon gibi hem özel sektör kuruluşlarını hem de kamu kurumlarını da büyük bir aileye benzetebiliriz.

Düşünün ki büyük bir holdingte uyumsuz bir yönetim vardır. Yönetimde birinin ak dediğine diğeri kara diyorsa bu holdingin başarıyı yakalaması ve ayakta kalması imkansızdır. Sonucu söylemeye gerek yoktur herhalde.

Aynı durumu bir bakanlık için uyarladığımızda, bakanın istemediği bakan yardımcısı veya bakan yardımcısının istemediği ve anlaşamadığı genel müdürlerle çalışmak zorunda olduğu bir bakanlıkta işlerin iyi gitmesini beklemek tam bir hayaldir. Hele bir de yöneticiler işten ziyade temsille ilgileniyorlarsa vay o kurumun haline. Şuan benzer durumlar olup olmadığını küçük bir araştırma ortaya çıkaracaktır.

İşte bu kurumlarda tam bir dehşet dengesi oluşmuştur. Çünkü, her birinin farklı bir dengeyi temsil ettiğini söylemek kehanet değildir. Bu kurumlarda işten başka şeylerin konuşulması ve zamanın kavgalarla harcanması kaçınılmazdır. Böyle bir kurumda iyi yönetim ve yönetişimin olduğunu kim iddia edebilir? Bu kurumlarda rutinin dışına çıkılamaz ve iyi işler sadece gariban memurların gayretlerinin ötesine geçemez. Ayrıca da dedikodu kültürü yaygınlaşır. En acısı da işportacı bürokratın yaptıklarının faturası da iktidara kesilir. Düşünün ki 50 bin çalışanı olan bir kurumda birkaç kişinin yanlış işleri her akşam 50 bin ailenin evinde konuşulur.

Kötü yönetimlerde holdingler batar, ancak kötü yönetilen kamu kurumlarında ise fatura vatandaşa çıkar, vatandaş ta iktidara faturayı keser, tek fark bu olsa gerektir.

Bahsetmeye çalıştığımız yüksek ökçeler kuralı ise bu tür kurumlarda ortaya çıkar. Birçok sıkıntılı konu karar verici konumunda olanların önünde cereyan ediyorsa ve müdahale edilmesi halinde ciddi krizler çıkma ihtimali varsa devreye yüksek ökçeler kuralı girerek hiçbir sorun görülmez ya da görülmek istenmez. Yani görülmesi gereken şeylerin muhtemel çatışmalardan kaçınmak için görülememesi halinde bütün sıkıntılar halıların altına süpürülür ve herkes görünüşte şen şakraktır. Ancak, sorunlar yerli yerinde durmakta ve bir noktadan sonra patlama daha büyük bir şekilde olmaktadır. Bana sıkıntı gelmesinde kim ne yaparsa yapsın kafası maalesef birçok kötülüğün kaynağıdır.

Akıllı ve tecrübeli yöneticilerin usulü dairesinde yeri geldiğinde yüksek ökçeleri çıkarıp gerçeklerle yüzleşmesi gerekmektedir. Muhtemel çatışmalardan çekinerek sorunların görülmeyerek ötelenmesi hem yöneticiyi itibarsızlaştırır hem de sorunları ortadan kaldırmadığı gibi daha da azdırır. Zamanında müdahale edilmeyen sorunların ağır yükü ise gariban vatandaşın üzerine kalır. Vatandaşın yumruk ve diş sıkmaya başlaması ise bir iktidar için hayra alametdeğildir.

Makamlar yükseldikçe ökçe yüksekliği artar mı?

İstisnalar olmakla birlikte makamlar arttıkça ökçe yüksekliği de artmaktadır. Çünkü, olası kayıpların yüksekliği ancak yüksek ökçelerle birçok şeyin görülmesini engelleyebilir. Dolayısıyla makamları yüksek olanların bu makamları kaybetmeleri halinde kaybedecekleri de yüksek olacaktır. İşte bunu göze alarak yüksek ökçeleri çıkaracak ve ne pahasına olursa olsun gerçeklerle yüzleşecek insan sayısı oldukça azdır. Kamu yönetiminde geldiğimiz nokta bunu göstermiyor mu? Keşke sistem tartışması yerine kamu yönetimindeki yüksek ökçe sorununu tartışabilsek.

Geçmişte kudretli olup ta sokakta büzüşerek dolaşan birçok insan olduğunu gördüğümüzde kamu yönetiminde yüksek ökçelerle dolaşmanın hiçte işe yaramadığını söyleyebiliriz. Söylemenin kolay olduğunu biliyorum. Benim istediğim zora talip olanların sayısının artması. Zaten Yüce Rabbim hep bunlarla bizleri imtihan etmiyor mu? Allah kitap tanımayanların bizleri kendi değerlerimizle eleştirmesi ne kadar acı değil mi? Hani bir kötülük gördüğümüzde önce elimizle, sonra da dilimizle müdahale etmemiz, buna da güç yetiremezsek kalbimizle buğzetmemiz emredilmedi mi? Unutmayın, yutkunma sayısı arttıkça ökçeler yükseliyor demektir. Hasılı kelam, kamu yönetimindeki en büyük sorunun yüksek ökçeler olduğunu görmeyen hiç kimse sorunlara çözüm getiremez vesselam.

Ahmet Ünlü

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.