Koncuk: Çalışma Hayatı Köstebek Tarlası Oldu

Koncuk: Çalışma Hayatı Köstebek Tarlası Oldu

Türk Eğitim-Sen Merkez Kadın Komisyonu 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Türkiye Kamu-Sen Genel Merkezi’nde kadın üyelerimizle istişare toplantısı düzenledi.

Türk Eğitim-Sen Merkez Kadın Komisyonu 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Türkiye Kamu-Sen Genel Merkezi’nde kadın üyelerimizle istişare toplantısı düzenledi. Toplantıya Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Genel Merkez Yöneticileri, Merkez Kadın Komisyonu Başkanı Firdes Işık ve Kadın Komisyonu üyeleri ile kadın üyelerimiz katıldı.

Toplantının açılış konuşmasını Merkez Kadın Komisyonu Başkanı Firdes Işık yaptı. 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutlayan Işık, “Toplantılarımızda gördük ki kadın işin içine aktif olarak katılırsa etkinliklerimiz ve eylemlerimizde kadın üyelerimiz de en önde yerini alıyor” dedi. Şehitlerimizi de rahmet ve minnetle anan Işık, “Uzun zamandır içimizdeki ateş sönmüyor, gencecik fidanlarımızı toprağa vermediğimiz gün yok. Toprağı vatan yapan şehitlerimizi rahmetle, minnetle anarken yaralı gazilerimize de acil şifalar diliyoruz” diye konuştu.

Kadın üye sayımız 96 bin. Bu, neredeyse tüm üye sayımızın yüzde 40’ına tekabül etmektedir. Ama sendikal mücadelenin içerisinde aktif olarak bulunan kadın sayısı ne yazık ki yeterli düzeyde değildir.

Işık’ın ardından Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk bir konuşma yaptı. Koncuk sözlerine tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutlayarak başladı. Koncuk, “Yüce Allah tüm kadınlarımızın 8 Martlara huzur ve mutluluk içinde ulaşmasını nasip etsin” dedi.

Kadınların kimsenin yardımına ihtiyaç duymadan her alanda aktif rol alması gerektiğini kaydeden Koncuk, “Kadınlarımızın problemleri çok ama tabi bu problemler sadece onları değil, aslında erkekleri de hatta toplumu da doğrudan doğruya ilgilendirmektedir. Bu problemleri çözme iradesini gösterecek olanlar yine kadınlarımızın kendi gayretleridir. Kadınlarımızın hiç kimsenin inayetine, yardımına ihtiyaç duymadan her alanda en aktif şekilde rol alması çok önemlidir. Kadınların ‘birileri bizi görsün’ diye düşünmeden, kimseden yardım beklemeden haklarını söke söke alması, hayatın her alanında bulunma isteklerini ortaya koymaları gerekmektedir. Sendikal mücadele son derece önemlidir. Türk Eğitim-Sen’in kadın üye sayısı 96 bin. Bu, neredeyse tüm üye sayımızın yüzde 40’ına tekabül etmektedir. Ama sendikal mücadelenin içerisinde aktif olarak bulunan kadın sayısı ne yazık ki yeterli düzeyde değildir. Bu nedenle, sendikal mücadele bir yönüyle eksik kalmaktadır. Üstelik şu anda sendika üyesi olmayanların büyük çoğunluğu da kadınlardan oluşmaktadır. Kamu çalışanlarının sendikalaşma oranı yüzde 72 düzeyindedir. Şunu söyleyebiliriz: Sendikasız olan yüzde 28’lik kesimin yüzde 80’inine yakınını kadınlar oluşturmaktadır. Bu da özellikle değerlendirilmesi gereken bir durumdur” diye konuştu.

Dişimizden tırnağımızdan artırıyoruz, evlatlarımızı okutuyoruz ama iş hayatına gelince onları taşeron patronların vicdanına terk ediyoruz. Benim anlamadığım husus -sizleri tehzih ediyorum-buna kadınların başkaldırmamasıdır. Aksine anneler, çocuğuna iş güvencesiz iş bulan iktidarın il başkanına, milletvekiline dua ediyor.

Çalışma hayatı ile ilgili o kadar çok problem var ki… Peki bu problemlerle ne kadar ilgileniyor, çalışma hayatının sorunlarını çözmek adına ne kadar gayret sarfediyoruz? Bu sorunları öncelikle kadınlarımızın tartışması gerekir. Çünkü kadın, çalışan olmanın ötesinde annedir” diyen Koncuk, sözlerini şöyle sürdürdü:  “Bakınız; 14 yıl önce kamuda taşeron çalışan sayısı 20 bin idi, bugün bu sayı 720 bine ulaştı. Bugünlerde asıl iş tanımına uyan taşeron çalışanları kadroya alacaklarını söylüyorlar. Bunların da sayısı 120 bin ile 150 bin arasındadır. Geriye kalan 570 bin çalışan taşeron olarak kalmaya devam edecek. Asıl iş tanımına uyanlar kadroya alındıktan sonra taşeronlaşma sürecek. Çalışma hayatının geleceği gözbebeğimiz olan evlatlarımızın geleceği ile doğrudan ilgilidir. Dolayısıyla taşeronlaşmaya en başta karşı çıkması gerekenler erkeklerden önce kadınlardır. Anne-babalar evlatlarını bir canavarın kucağına atıyorlar. Dişimizden tırnağımızdan artırıyoruz, evlatlarımızı okutuyoruz ama iş hayatına gelince onları taşeron patronların vicdanına terk ediyoruz. Benim anlamadığım husus -sizleri tehzih ediyorum- buna kadınların başkaldırmamasıdır. Aksine anneler, çocuğuna iş güvencesiz iş bulan iktidarın il başkanına, milletvekiline dua ediyor. Peki ne işi bulmuş? Taşeron patronun yanında iş bulmuş.”

Çalışma hayatı köstebek tarlası haline geldi.

Çalışma hayatının köstebek tarlası haline geldiğini söyleyen Koncuk, bunu yapanın da şu anki siyasi iktidar olduğunu belirtti. Koncuk, “Bugün yetkililerin konuşmalarını dinlerken tüylerim diken diken oldu. Sanki Türkiye genelinde istihdam oranının kadınlarda yüzde 26.7 olmasında bunların hiçbir payı yok. Yüzleri kızarmadan ahkâm kesiyorlar. Garip olan ise salondakilerin bu konuşmaları ayakta alkışlaması” diye konuştu.

Koncuk, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu nasıl bir anlayış? Bunları benim oy verdiğim siyasi parti bile yapsa isyan ederim. Biz hiçbir siyasal anlayışı evlatlarımızın geleceğinin karartılmasına rağmen desteklemiyoruz. Böyle bir siyaset yok. Siyaset gerçek anlamda hem milletimiz, hem evlatlarımız adına gelecek vaat ettiği sürece değerlidir. Biz gençliğimizde ‘Dik baş, tok karın, mutlu yarın’ derdik. Ama maalesef  bugün başını dikenin başı kesiliyor. Tok karın ama nasıl bir tok karın? Birileri kuru ekmek ve soğanla karın doyuruyor, diğerleri zevk sefa içerisinde. Tüm bunlar her türlü siyasetin ötesinde azıcık vicdanı olan, gelecekle ilgili projeksiyon yapma gücünde olan tüm insanların değerlendirmesi gereken hususlardır. Hangi ideolojik gruba dahil olursa olsun” diye konuştu.

Düşünsenize bu çalışanların iş güvencesi olmayacak, kıdem tazminatı alacakları şüpheli; sendikasızlık ise alıp başını gidecek. Üstelik taşeronlaşma bugün kamuda 720 bin iken, özel sektörü de dahil ettiğimizde tam 2.5 milyona çıkıyor. Dolayısıyla böyle bir çalışma hayatına karşı yapılacak tek şey var: O da sağlam, diri bir sendikal duruş göstermek.

Taşeronlaşmanın bu iktidar döneminde arttığına dikkat çeken Koncuk, 4/C, 4/B, PTT’de idari hizmet sözleşmeli şeklinde bir sözleşmeli istihdam modeli, vekil imam, vekil hemşire gibi uygulamaları da yine bu iktidarın icat ettiğini kaydetti. Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Tüm bunların yanı sıra kiralık işçi dönemi başlıyor. Esnek istihdam, part-time, uzaktan çalışma gibi uygulamalar getiriliyor, özel istihdam büroları kuruluyor. Şunu da belirtelim; özel istihdam büroları amele pazarının modern şeklidir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’na da ‘Özel istihdam büroları, kiralık işçi gibi uygulamaları kabul etmemiz mümkün değil’ dedim. Düşünsenize bu çalışanların iş güvencesi olmayacak, kıdem tazminatı alacakları şüpheli; sendikasızlık ise alıp başını gidecek. Üstelik taşeronlaşma bugün kamuda 720 bin iken, özel sektörü de dahil ettiğimizde tam 2.5 milyona çıkıyor. Dolayısıyla böyle bir çalışma hayatına karşı yapılacak tek şey var: O da sağlam, diri bir sendikal duruş göstermek.”

Küçük menfaatler, günü birlik hesaplar bize çok şey kaybettirecek, geleceğimizi kaybettirecek.

Kamu çalışanlarının sendikal yetkiyi, siyasal iktidarın her yanlışını bu millete doğru diye takdim etmeye çalışan bir sendikaya verdiğini kaydeden Koncuk,  “Neden? Çünkü öğretmen ‘Okul müdürünü kızdırmayayım. Aksi taktirde nöbet günümü değiştirir’ diyor, imam köyden şehre nasıl geleceğinin hesabını yapıyor. İşte böyle küçük menfaatler, günü birlik hesaplar bize çok şey kaybettirecek, geleceğimizi kaybettirecek. ‘Bunlar bizi doğrudan ilgilendiren meseleler değil’ diyenler olabilir. Bu yanlış bir düşüncedir. Bizi doğrudan ilgilendiriyor. Çünkü dün hastanede bilgisayar başında oturan devlet memurunun yerinde bugün taşeron patronun adamı oturuyor. Sadece sağlık hizmet kolunda yaklaşık 200 bin taşeron çalışan var. Devlet memurunun yapması gereken tüm işler ucuz iş gücü temin etmek adına bu tür istihdam modelleri ile gideriliyor. Dolayısıyla tüm bunlar memurları doğrudan ilgilendiriyor” dedi.

Memurları kadın ise örgü ören, erkek ise bilgisayar başında okey oynayan insanlar olarak göstererek itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Bu ülkeyi yönetme acziyeti içinde olan siyasi iktidar da doğru düzgün bir memur istihdam politikası geliştiremediğini söyleyemiyor, ‘memur sayısı fazla’ diyor.

 Kamuda memur sayısının fazla olduğu iddialarına ilişkin önemli açıklamalar yapan Koncuk, “Memurları kadın ise örgü ören, erkek ise bilgisayar başında okey oynayan insanlar olarak göstererek itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Vatandaş da kadın memurların örgü ördüğünü, erkek memurların okey oynadığını zannediyor. Bu ülkeyi yönetme acziyeti içinde olan siyasi iktidar da doğru düzgün bir memur istihdam politikası geliştiremediğini söyleyemiyor, ‘memur sayısı fazla’ diyor. 2013 yılında Abant’ta bir çalıştay yapılmıştı. O çalıştayda da memur sayısının fazla olduğu iddialarına vurgu yaparak, ‘Bu yalanları kim söylüyor?’ diye sormuştum. Bakınız; OECD ülkelerinin ortalamasını baz aldığınızda 15 vatandaşa bir memur düşüyor. Bazı AB ülkelerinde 9 vatandaşa bir memur düşüyor. Türkiye’de ise 29 vatandaşa bir memur düşüyor. Şanlıurfa’da 43, İstanbul’da 45 vatandaşa bir memur düşüyor. Memur sayısını Afrika’nın geri kalmış ülkelerine göre mi, AB ülkelerine göre mi değerlendireceğiz? Hatta OECD ülkelerinin ortaya koyduğu kalitede bir hizmete ulaşmak için 2 milyon 600 bin olan memur sayısını 5 milyon 200 bine çıkarmamız lazım. Bu gerçekleri söylemiyorlar. Devlet memurlarını tü kaka ilan edecekler ki, devlet memurlarının hem Anayasa’dan hem 657 Sayılı DMK’dan hem de uluslararası sözleşmelerden doğan haklarını bir şekilde gasp edecekler. Vatandaş da ‘Oh oldu. Bu memur zaten örgü örüyordu,  bilgisayarda okey oynuyordu’ diyecek. Yarın memurlarla ilgili Anayasa referandumu yapılsa, böyle düşünen vatandaş memurları destekler mi? Asla. Çünkü böyle bir memur profili vatandaşın hafızasına kazındı. Biz ne anlatsak da vatandaşı inandıramıyoruz.” diye konuştu.

1 milyon üye hedefliyorlar. 1 milyon teslim olmuş üye! Kime teslim olmuş? Yöneticinin baskısına teslim olmuş.

Sağlam bir sendikal duruş gösterilmesi gerektiğini ifade eden Koncuk,  ‘Hem evlatlarımızın geleceği hem de kendi geleceğimiz için sendikal mücadele içinde olmak zorundayım’ demeliyiz. Bunu diyemediğiniz sürece tüm haklarımızı kaybederiz. 50, 100 kişinin gayretiyle bir yere varamayız. Bakın iktidarın yörüngesine oturmuş olanlar 1 milyon üye hedefliyorlar. 1 milyon teslim olmuş üye! Kime teslim olmuş? Yöneticinin baskısına teslim olmuş. O zaman ben de teslim olayım! Başbakana ‘Biz bugüne kadar hep doğruları söyledik ama bundan sonra ne yaparsanız eyvallah’ diyelim. Ben bunları söylersem, istediğimiz insanlar okul müdürü, il, ilçe milli eğitim müdürü olur ama sendikacılık bu mudur? Bizden beklenen bu mudur? Bu benim için çok kolay. Hiç risk almam. Bir elimiz yağda bir elimiz balda sendikacılık yaparız, üye sayımız da artar. Ama mesele bu değil. Mesele bu yaşananları her insanın beynine nakşetmek, her insanı kendine getirmektir. Bunu başaramadığımız sürece emin olun çok şey kaybederiz. İşte iş güvencemize kafayı taktılar. Ama iş güvencemizi elimizden kolay kolay alamazlar. Etrafından dolanırlar, bir şeyler yapmaya çalışırlar. Biz buna engel olmaya çalışacağız. Bunu kamu çalışanlarının desteğiyle başarabiliriz. Bizim arkamızda 450 bin yerine, 1 milyon üye olursa ‘Kendinize gelin’ diyebiliriz. Peki 1 milyonu hedefleyen sendika bir şey yapabilir mi? Hayır. Çünkü onların varlık sebebi ağa babaları. Onlara tek söz söyleme lüksleri yok.”

Allah göstermesin yarın bu anlattığım şeyler bir bir gerçekleşirse, ah vah etmenin hiçbir anlamı kalmaz. Bunun tedbirini şimdi alacağız. Başka bir zaman dilimi söz konusu bile değil.

Kadınların sendikal mücadelenin içinde olmasını önemsediğini bildiren Koncuk, “Çok açık söylüyorum şu anda eksiğiz. Kadın arkadaşlarımızın sendikal mücadelede hakkıyla gayreti olmaması adına eksiğiz. Bunu beraberce başarabiliriz, beraberce çözebiliriz. Elimizi taşın altına koyarız. Bunu insanlara her gün anlatırız. Ben şuna inanıyorum: En zor şey insanların iradesine ipotek koymaktır. Nasıl bir güce sahip olursanız olun çok uzun müddet insanların iradesine ipotek koyamazsınız. Yeter ki o insanları etkileyecek mekanizmalar oluşturalım, şuurlu kılabilecek donanıma sahip olalım, anlatalım. Emin olun birçok insanın kendisini sorgulamasını sağlayabiliriz. Bunu sadece bir, iki kişi yaparsa sonuç elde edemeyiz. Şubelerimiz elbette gayret gösterecek ama tüm şuurlu üyelerimizin bu gayreti canlandıracak bir faaliyetin içerisinde yer alması lazım. Allah göstermesin yarın bu anlattığım şeyler bir bir gerçekleşirse, ah vah etmenin hiçbir anlamı kalmaz. Bunun tedbirini şimdi alacağız. Başka bir zaman dilimi söz konusu bile değil. Birileri siyasal iktidarın gücüne bakarak ‘Bu ülkede her şeyi yapma hakkına sahibim’ kanaatinde olmamalıdır. Geri adım attırırız. Yeter ki kamu çalışanları dimdik dursun, korkmasın, doğruyu yapmak konusunda iradesini ortaya koysun. Siyasetin en korktuğu şey kitlesel tepkilerdir. Bunlara yandaş olan sendikaların yarısı boşalsın, bakın bakalım Türkiye’de neler değişiyor. Her şey değişir. Bunu yapabiliriz” dedi.

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.