Memurlar ve işçiler arasında hangi farklar var?
Ülkemizde memurlar ve işçiler arasında hem mali hem sosyal hem de emeklilik açısından önemli farlılıklar bulunmaktadır. Bu yazımızda bunları maddeler halinde sıralamaya çalışacağız.
Ülkemizde memurlar ve işçiler arasında hem mali hem sosyal hem de emeklilik açısından önemli farlılıklar bulunmaktadır. Bu yazımızda bunları maddeler halinde sıralamaya çalışacağız.
1- İş güvenceleri açısından önemli farklar vardır
İşçiler 4857 sayılı İş Kanununa, memurlar ise 657 sayılı Kanuna tabi olarak istihdam edilmektedir. Güvence olarak memurların sahip olduğu güvence ile işçilerin sahip olduğu güvence kıyaslanmayacak kadar memur lehinedir. İş akdi feshedilen bir işçi işe iade davasını kazansa dahi mahkemece belirlenen tazminatları ödenmek kaydıyla göreve başlatılmayabilir.
Memurların sahip olduğu güvence oldukça fazla olup, memurların Yüksek Disiplin Kurulu Kararı olmadan memuriyeti sona erdirilemez. Yüksek Disiplin Kurulu Kararı ile görevi sona erdirilenlerden idari yargıda davayı kazananların göreve başlatılmaması gibi bir durum söz konusu değildir.
2- Emeklilik açısından önemli farklar bulunmaktadır
İşçiler 5510 sayılı Kanunun 4/a maddesine tabi sigortalı olarak çalışırlar, memurlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesine tabi sigortalı olarak görev yaparlar. Emekli olabilmek için sigortalı olarak çalışılması gereken gün sayısı memurlarınkinden daha fazladır. Ayrıca, ek ödemeler memurların sigorta matrahına dahil olmazken işçilerinkine dahil olmaktadır. Bu durum emeklilik öncesi maaşı düşürse dahi emeklilikte alınacak emekli maaşını arttırmaktadır.
Aynı ücreti alan biri memur diğeri işçi olan iki personelin alacağı ikramiye/kıdem tazminatı arasında ciddi fark vardır. Aynı maaşı alan işçilerin kıdem tazminatı memurların emekli ikramiyesinden daha fazladır.
3- İzin süreleri bazen işçi lehine bazen memur lehinedir
Yıllık izinlerde işçi lehine düzenlemelerin olduğu görülmektedir. İşçilerde işgünü esas alınmaktadır. İşçiler açısından bir yıldan beş yıla kadar (beş yıl dahil) olanlara ondört günden; Beş yıldan fazla onbeş yıldan az olanlara yirmi günden; Onbeş yıl (dahil) ve daha fazla olanlara yirmialtı günden az olamaz. Ayrıca, onsekiz ve daha küçük yaştaki işçilerle elli ve daha yukarı yaştaki işçilere verilecek yıllık ücretli izin süresi yirmi günden az olamamaktadır.
Memurlar açısından ise tatil günleri de yıllık izne dahildir. Buna göre,yıllık izin süresi, hizmeti 1 yıldan on yıla kadar (On yıl dahil) olanlar için yirmi gün, hizmeti on yıldan fazla olanlar için 30 gündür. Zorunlu hallerde bu sürelere gidiş ve dönüş için en çok ikişer gün eklenebilmektedir.
Doğum yapan memura, doğum sonrası analık izni süresinin bitiminden; eşi doğum yapan memura ise, doğum tarihinden itibaren istekleri üzerine yirmidört aya kadar aylıksız izin verilmektedir.
İşçilere iseisteği halinde kadın işçiye, onaltı haftalık sürenin tamamlanmasından veya çoğul gebelik halinde onsekiz haftalık süreden sonra altı aya kadar ücretsiz izin verilmektedir. Babaya ise doğum yapan eş nedeniyle izin verilmemektedir.
Kadın işçilere bir yaşından küçük çocuklarını emzirmeleri için günde toplam birbuçuk saat süt izni verilir. Bu sürenin hangi saatler arasında ve kaça bölünerek kullanılacağını işçi kendisi belirler.
Kadın memura ise, çocuğunu emzirmesi için doğum sonrası analık izni süresinin bitim tarihinden itibaren ilk altı ayda günde üç saat, ikinci altı ayda günde bir buçuk saat süt izni verilir. Süt izninin hangi saatler arasında ve günde kaç kez kullanılacağı hususunda, kadın memurun tercihi esastır.
4- Yıllık izinlerde memura avans verilmez işçiye avans verilmek zorundadır
Yıllık izinlerin kullanımındaki en önemli fark ise işçilere kullanılan yıllık izin süresi kadar avans verilirken memurlarda böyle bir uygulama söz konusu değildir.
Bu çerçevede, 4857 sayılı Kanun'un yıllık izin ücreti başlıklı 57'nci maddesinde; İşveren, yıllık ücretli iznini kullanan her işçiye, yıllık izin dönemine ilişkin ücretini ilgili işçinin izine başlamasından önce peşin olarak ödemek veya avans olarak vermek zorundadır.
Bu ücretin hesabında bu kanunun 50'nci maddesi hükmü uygulanmaktadır. Yani fazla çalışma karşılığı olarak alınan ücretler, primler, işyerinin temelli işçisi olarak normal çalışma saatleri dışında hazırlama, tamamlama, temizleme işlerinde çalışan işçilerin bu işler için aldıkları ücretler ve sosyal yardımlar, ulusal bayram, hafta tatili ve genel tatil günleri için verilen ücretlerin tespitinde hesaba katılmamaktadır.
Ayrıca, günlük, haftalık veya aylık olarak belirli bir ücrete dayanmayıp da akort, komisyon ücreti, kâra katılma ve yüzde usulü ücret gibi belirli olmayan süre ve tutar üzerinden ücret alan işçinin izin süresi için verilecek ücret, son bir yıllık süre içinde kazandığı ücretin fiili olarak çalıştığı günlere bölünmesi suretiyle bulunacak ortalama üzerinden hesaplanmaktadır.
Ancak, son bir yıl içinde işçi ücretine zam yapıldığı takdirde, izin ücreti işçinin izine çıktığı ayın başı ile zammın yapıldığı tarih arasında alınan ücretin aynı süre içinde çalışılan günlere bölünmesi suretiyle hesaplanır. Yüzde usulünün uygulandığı yerlerde bu ücret, yüzdelerden toplanan para dışında işveren tarafından ödenmektedir.
Görüleceği üzere, hem kamudaki işçiler hem de özel sektördeki işçiler, yıllık izin süresince hakedecekleri ücreti avans olarak alıp tatillerini yapmaktadır. Örneğin 20 gün yıllık izin kullanan bir işçinin 20 günlük ücreti avans olarak işveren tarafından verilmek zorundadır. İşverenin avans verip vermemek yönünde takdir hakkı yoktur. Ancak, memurlar açısından ise böyle bir durum söz konusu değildir.
Avans ödenmemesi işçi lehine tek taraflı fesih nedenidir. Bu uygulama 4857 sayılı Kanun'da bir zorunluluk olarak ifade edildiği için işçinin yıllık izne gitmeden önceki avans ödeme isteğine olumsuz yanıt alması halinde, kıdem tazminatını alarak işyerinden ayrılması mümkündür. Ancak burada işverenin ödeme aczinde olmaması ve işçinin de bu hakkı kötüye kullanmaması esastır. Aksi takdirde açılacak davada olumsuz sonuç çıkabilir. Maalesef işçilerin bir çoğunun bu haktan haberi yoktur.
5- 15.10.2008 öncesinde çeyiz yardımında işçiler daha avantajlıydı
15.10.2008 öncesinde memur olanların dul ve kız yetimlerinin çeyiz parası işçilerin kız yetimlerine ödenen çeyiz parasının yarısı kadardı. Yani SSK'daki çeyiz parası tutarı, gelir/yetim aylığı alan kız çocuğunun aylık miktarının 24 katı, memurların dul ve yetimlerine ise almakta oldukları dul veya yetim aylıklarının oniki aylık tutarı kadardı. 5510 sayılı Kanunla bu durum eşitlendi. 5510 sayılı Kanun öncesinde işçilerin dullarına çeyiz parası ödenmezken memurların dul eşleri de çeyiz parası alabilmekteydi.
6- Ölüm yardımında memurlar daha avantajlı
657 sayılı Kanunun Ölüm yardımı ödeneğini düzenleyen 208 inci maddesinde; “Devlet memurlarından; memur olmayan eşi ile [ikiden fazla dahi olsa] aile yardımı ödeneğine müstahak çocuğu ölenlere en yüksek Devlet memuru aylığı (ek gösterge dahil) tutarında, memurun ölümü halinde sağlığında bildiri ile gösterdiği kimseye, eğer bildiri vermemiş ise eşine ve çocuklarına, bunlar yoksa ana ve babasına, bunlar da yoksa kardeşlerine en yüksek Devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil) iki katı tutarında ölüm yardımı ödeneği verilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu hüküm gereğince ölen devlet memuruna 9500 * 0,088817 = 843,7615 * 2 = 1.687,52 TL tutarında ölüm yardımı ödenecektir. Ayrıca, 5510 sayılı Kanunun 37 nci maddesi gereğince gerekli şartlar yerine getirilmişse yukarıda belirtilen 1.687,52 TL'nin yanında ayrıca SGK tarafından 2016 yılı için belirlenen 489 TL tutarındaki cenaze ödeneği de verilecektir.
Sigortalının ölmesi halinde yapılacak ölüm yardımıyla ilgili olarak, 5510 sayılı Kanunun Evlenme ve cenaze ödeneği başlıklı 37 nci maddesinde detaylı düzenlemelere yer verilmiştir. Bu hüküm çerçevesinde; 2016 yılı için Sosyal Güvenlik Kurumu Yönetim Kurulunca belirlenen ve Bakan tarafından da onaylanan cenaze ödeneği 489 TL'dir.
Ancak, 5434 sayılı Kanun kapsamında olan emekliler için ödenecek ölüm yardımı tutarı ise 5434 sayılı Kanunun ek 4 üncü maddesi gereğince emeklinin bir aylık tutarı kadardır.
7- Memur çocuğu SSK'lı çalışsa da yetim aylığı alır
15 Ekim 2008'den önce Devlet memuru olanların ölümünde geride kalanlara yetim aylığı bağlanırken evli olmamak ve devlet memuru olarak görev yapmamak şartları aranmaktadır. Devlet memuru olmamakla birlikte kendi işyerini açan veya bir işverene bağlı olarak çalışan yetim memur çocuklarına aylık bağlanabilmektedir. Ancak, babası veya annesi SSK'lı olan kişilere yetim aylığı bağlanırken çalışmama şartı aranmaktadır. Yani babası SSK'lı olan bir çocuk kendi işyerini açmış olsa da, başkasının yanında çalışsa da yetim aylığı alamaz. Ancak, 15 Ekim 2008'den sonra ilk kez Devlet memuru olan bir kişinin ölümü halinde bu avantaj sona ermiştir. (sgkrehberi.com)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.