Öğretmenler MEB’e Çağrı Yaptı: Aşımızı Yapın, Okulumuzu Açın!

Öğretmenler MEB’e Çağrı Yaptı: Aşımızı Yapın, Okulumuzu Açın!

Eğitim-Sen'den MEB’e Çağrı: Sağlıklı ve Güvenli Bir Eğitim İçin Aşımızı Yapın, Okulumuzu Açın!

Eğitim-Sen Genel Merkezi tarafından yapılan açıklama:

AKP-MHP iktidar bloğunun “tam kapanma” dediği ama toplumun yarısından daha azının kapatıldığı, kısaca çarkların durdurulmadığı tuhaf bir zaman dilimi geçirdik. Eve kapatılanlar, sayıları 10 milyonu bulan işsizler, emekliler, çocuklar ve gençler ile evin görünmeyen emeği olan kadınlar oldu. Kapitalizmin üretim hattının dışında kalanlar eve kapatıldı. Öte yandan mal ve hizmet üretimini evden sürdürebilenler üretimin esnekleştirilmiş sömürüsüne maruz kaldı.

Siyasal iktidarın yaymaya çalıştığı “tam kapanma” algısının, gerçekte karşılığı olmadığı çok kısa süre içinde ortaya çıktı. Sosyal destek ve temel gelir güvencesi olmadan, salgına karşı başta aşılama olmak üzere hiçbir ciddi önlemin alınmadığı ve 17 Mayıs’tan sonra da toplumun ne ile karşılaşacağını bilmediği plansız ve programsız bir süreç yaşıyoruz. Gözlerimizin önünde insan onurunu zedeleyen yardım kolilerinin dağıtımının acı fotoğrafından başka bir şey yok. Günü birlik aç-kapa taktikleri, algı operasyonları ve birbirini tutmayan söylemlerle hayat eve-işe sığdırılmaya çalışılıyor.

Sağlık meslek örgütleri, salgının yayılımının durdurulması için toplumun en az % 70’inin bağışıklık kazanması gerektiğini ifade ediyor. Bu bağlamda toplum sağlığı açısından nüfusun çok önemli bir oranı aşılanmalı! Ne var ki 11 Mayıs itibariyle şu ana dek iki doz aşısını tamamlamış kişi sayısı sadece 10,5 milyon civarında. Temel sorun, aşının temin edilememiş olması ile ne zaman hangi sayıda geleceğinin de bilinmemesi. Aşıda patent hakları hala sürüyor. Sağlık Bakanlığı’nın biri diğerini tutmayan sözleri artık güven vermiyor. Bununla birlikte biliyoruz ki nüfusun önemli bir kısmı aşılanmadan salgından kısa erimde kurtulamayacağız.

Toplum sağlığı alarm veriyor. 11 Mayıs’ta 283 kişi vefat etti, yerel yönetimlerin ve sağlık emek örgütlerinin açıklamalarına göre, bu rakamın çok üzerinde yurttaşımız yaşamını yitirmeye devam ediyor. Aşı olmadan yüz yüze eğitimin yükünü kaldırmaya çalışan eğitim emekçilerinin vefat haberlerini almaya devam ediyoruz. Sanki her şey normalmiş gibi önlemler alınmadan yüz yüze eğitime geçmenin ağır sonuçlarını hep birlikte yaşıyoruz. Siyasal iktidar ve MEB bu sonuçlara göre yeterli ve etkin önlemler almak üzere hızla seferber olmalıdır. Sağlıklı bir ortamda okulları açmak ancak yüz yüze eğitimin koşulları sağlanarak mümkün olacaktır.

Çocukların ve gençlerin eğitim hakkı neredeyse askıya alınmış durumda! Salgın döneminde uzaktan eğitimi değerlendiren araştırmalar ortaya çıkmaya başladı. Bu araştırmalara göre, 18 milyon ilkokul, ortaokul ve lise öğrencisinin sadece yarısı canlı derslere katılım gösteriyor. Şubelerimizin yaptığı araştırmalarda, uzaktan eğitimin çocukların öğrenmeleri üzerinde olumsuz etkiler yarattığı görülüyor. Uzaktan eğitime katılımda bölgeler, iller, mahalleler, hatta okullar arasında çok büyük eşitsizlikler var. Ancak asıl eşitsizlik özel okullarla devlet okulları arasında! TÜBİTAK destekli bir araştırmaya göre, özel okullarda ders takip oranı yüzde 83 iken, devlet okullarında bu oran sadece yüzde 38. Öğrencilerin çok büyük bir kısmının derslere erişim için cep telefonu kullandığı uzaktan eğitimde, eğitimin niteliği yükseltilemez. Yaşananlar, kamusal, bilimsel, laik, nitelikli bir eğitimin, etkin önlemler alınarak ancak yüz yüze yapılması durumunda mümkün olduğunu gösteriyor.

Yüz yüze eğitimi haftada iki gün bile sürdüremeyen siyasal iktidar, Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu ve MEB, bu kısmi kapanma döneminde, “turistlerin karşılaşacağı herkesi aşılama hayalini” kurarken, milyonlarca öğrencinin karşılaşacağı eğitim ve bilim emekçilerini aşılamadı. Eğitim ve bilim emekçilerinin çok büyük bir kısmı, diğer önlemlerin yanı sıra aşılanmayı bekliyor. Uzaktan ve yüz yüze eğitimin en temel sorunlarını çözmesi gereken MEB, öğretmenlerin ek ders ücretlerine el koyuyor. Öğretmenler uzaktan eğitim dersleri için ekranın karşısına geçiyor ve öğrencilerini bekliyor. Öğrenciler ise internet erişimi ve tablet eksikliği, evin uygun olmayan koşulları ya da diğer nedenlerle çevrimiçi derse katılamadığında bunun sorumluluğu öğretmenlerimize yükleniyor ve öğretmenler ders ücretlerini alamıyorlar. Artan hayat pahalılığı nedeniyle reel ücretleri bir hayli düşmüş olan eğitim emekçilerinin ekonomik hakları gasp edilemez! Özverili bir biçimde uzaktan eğitim için emek veren, çok uzun saatler çalışmak zorunda kalan, yine uzaktan öğrenci ve veli grupları ile iletişim kuran öğretmenlerin emeği değersizleştirilemez. Öte yandan ücretli olup güvencesiz çalıştırılan öğretmenlerimiz ise uzaktan eğitim sürecinden bile dışlanmış durumdalar.

Eğitim ve bilim emekçilerinin uğradığı ekonomik, sosyal ve demokratik hak kayıpları, uluslararası örgütlerin raporlarında da yer alıyor. Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) tarafından hazırlanan Küresel Haklar Endeksi 2020 Raporu’na göre, 144 ülkenin incelenmesi sonucunda Türkiye emekçiler için en kötü 10 ülke arasında yer aldı. Türkiye’nin listede birlikte yer aldığı diğer ülkeler Bangladeş, Brezilya, Filipinler, Hindistan, Honduras, Kazakistan, Kolombiya, Mısır ve Zimbabwe. Rapora göre, Covid-19 salgını döneminde sendikal hak ihlalleri arttı. Sendikal faaliyetler karantina kuralları gerekçesiyle engellendi, sosyal diyalog askıya alındı, sendikalarla istişare azaldı. Bu durum salgınla mücadeleyi sekteye uğrattı, ölümlere ve iş cinayetlerine yol açtı.

Siyasal iktidar acil önlemleri almadığı, okul sağlığı ve güvenliğini sağlamadığı için 2020 yılında iş günü olarak okulları en çok gün kapatan OECD ülkeleri içinde dördüncü sırada yer aldı. 2021 yılının ilk beş ayında da okulları en uzun süre kapatan ülkeler arasında olmayı sürdürüyor. 2021 yılı Merkezi Yönetim Bütçesinde Milli Eğitim Bakanlığı’na ayrılan pay azaltıldı, şimdi de eğitimin devasa sorunları karşısında ek bütçe yapılması düşünülmüyor.

Toplum sağlığı, eğitim hakkı ve eğitim ve bilim emekçilerinin ekonomik ve sosyal haklarına dair tüm bu olumsuz gelişmeler taleplerimizin yeniden yinelemesini gerektiriyor:

Okulların sağlıklı ve güvenli biçimde açılabilmesi için küçük yaş gruplarından başlayarak öğretim düzeylerinin kademelendirilmesi ve bu kademelendirmeye koşut olarak eğitim ve bilim emekçilerinin hızlı bir biçimde aşılanması sağlanmalıdır.

Okullarda öğretmen ve öğrencilerin temaslı ve pozitif izlemi titiz biçimde yapılmalı ve düzenli test uygulamaları başlatılmalıdır.

Okullarda öğretmenlerin salgınla mücadelede okul politikası üretimine katılımları sağlanmalıdır.

Eğitim için ek bütçe hazırlanarak okulları haftada iki günden daha uzun açık tutabilecek nitelikte derslik yapılmalı ve yeni öğretmen ataması için çalışmalar başlatılmalıdır.

Okullarda derslerin seyreltilmiş sınıflarda yapılmasına, dersliklerin havalandırılmasına ve açık hava dersleri de dâhil etkin önlemler alınmasına dikkat edilmelidir.

Okullarda maske ve hijyen malzemelerinin düzenli temini konusunda etkin planlamalar yapılmalıdır.

Kalabalık okullarda, öğretmenler odası sayısının artırılması konusunda çalışma yürütülmelidir.

Kalabalık okullarda öğrenci ve öğretmen tuvalet sayılarının artırılması için çalışma yapılmalıdır.

Okullarda bir sağlık görevlisine gereksinme bulunmaktadır, bu ihtiyaca dönük çalışma yürütülmelidir.

Okullarda alınması gereken önlemleri düzenli olarak denetleyecek ve eksikliklerin giderilmesi için çalışma yürütecek görevlendirmeler yapılmalıdır.

Eğitim bileşenlerinin sağlıklı ulaşımı için valilikler ve yerel yönetimlerle birlikte kapsamlı bir planlama hızla hayata geçirilmelidir.

Eğitime etkileri düşünülerek yaşamın diğer alanları kademeli bir şekilde normalleşme kapsamına alınmalıdır.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.