Salgın sürecinde bir fedakârlık örneği: Eğitim çalışanları

Salgın sürecinde bir fedakârlık örneği: Eğitim çalışanları

Salgın sürecinde bir fedakârlık örneği: EĞİTİM ÇALIŞANLARI.Bu salgın sürecinde en büyük fedakârlık örneklerinden birini de eğitim çalışanları sergilemektedir.

Bugün, birey, toplum, ülke ve yerküre zemininde insanlığın birikim, güç ve çabasını aşan bir oluş ve değişimi yaşıyoruz. Çin’de ortaya çıkan ve çok hızlı bir şekilde dünyaya yayılan koranavirüs (Kovid-19); insana, hayata, sistemlere, küresel ilişki süreçlerine dair birçok sonuç üretti, üretmeye de devam ediyor. İnsanın sağlığına ve mevcudiyetine dair kitlesel düzeyde risk oluşturan bir durumla karşı karşıyayız. Risk kitlesel boyutta olunca karşılığında alınan tedbirlerin, gerçekleşen değişimlerin de bireysel seviyede olması mümkün değil.

Koronavirüs ve yol açtığı salgın, hayatın olağan akışını değiştirdi. Rutin işleyiş farklılaştı, normale dair ölçütler değişti(rildi). İnsanlık, devletler, sistemler birikimlerini korumak, işleyişini sürdürmek, ayakta ve hayatta kalmak gibi çok zorlu bir eşikte bulunuyor.

Şüphesiz salgına karşı yürütülen mücadele tek başına idari kulvarda gerçekleştirilebilecek; kurallar, yasaklar ve tedbirler üzerinden yürütebilecek bir mücadele değil. Bir yandan tedbirlere harfiyen uymak, diğer yandan rutinin en az hasarla devamını sağlamak, tedarik zincirinde, mal ve hizmet üretiminde krize ve kaosa engel olmak gerekiyor. Bu noktada Türkiye, tarihin örneklik zirvesine yerleştirilecek işlere imza atıyor. Bu başarı öyküsünde sahnenin ön kısmında elbette doktorlarımızın, hemşirelerimizin ve diğer sağlık personelimizin müthiş özverisi ve başarısı var. Benzer şekilde emsalsiz hizmet sunan posta çalışanlarının ve kargo firmalarının elemanlarının, tedarik zincirini devam ettiren ve üretim çarkını döndüren emekçilerin hayatı olağan seyrinde tutmadaki katkılarını, diğerkâmlıklarını da anmak gerekir. Öte yandan, tarımda, enerjide, tapuda, haberleşmede, yayıncılık hizmetlerinde, ulaştırmada, din hizmetlerinde, sosyal güvenlik ve adalet kulvarında kamu hizmetlerinin aksatılmadan sunulmasını sağlayan ve kamu personel sisteminin önem ve değerini bir kez daha ispatlayan kamu görevlisi arkadaşlarımızı unutamayız.

Bu süreçte, genel olarak perde arkasında konumlanan, asıl işlerini ve kadrolarına dair hizmet ve faaliyetlerini olağandan farklı sunmak zorunda kalan eğitim çalışanlarımıza özel paragraflar açmak, onların salgın sürecinde yaptıkları ve başardıkları işler, geliştirdikleri yenilikçi fikir ve üretimlerle bu sürece katkılarını anlamak ve anlatmak gerekiyor.

Koronavirüsle mücadele kapsamında ülkemizde ve dünyanın hemen hemen bütün ülkelerinde yüz yüze eğitime ara verilerek uzaktan eğitim uygulamasına geçilmiştir. Eğitim çalışanları, virüsün ürettiği rutinin değiştirme baskısını sınırlı bir zeminde tutulmasına, öğrencilerin ve eğitimin ‘en az hasarla’ süreci atlatmasına katkıda bulunmuştur, bulunmaktadır.

Teknolojik altyapısının, eğitim araç ve materyallerinin büyük bölümünün öğretmenler tarafından hazırlandığı gerçeğini göz önüne aldığımızda, Millî Eğitim Bakanlığı’nın koordinesinde yürütülen uzaktan eğitim ve EBA tabanlı eğitimler, üzerinde durulması gereken birçok kıymetli veriyi barındırıyor. Şüphesiz göze ilk çarpanı, eğitim çalışanlarının geçici süreli alternatif eğitim-öğretim uygulamalarını ihtiyaç duyulduğunda yönetecek ve üretecek birikime, vizyona ve motivasyona sahip olduğu gerçeğidir. Bunun yanı sıra birçok öğretmenimizin, kendi sınıfları ve öğrencileri özelinde çevrimiçi uygulamalı programlar üzerinden canlı dersler yaparak hassasiyet ve fedakârlıklarını ortaya koydukları gerçeği de tarihe not düşülmelidir.

Özellikle Vefa Sosyal Destek gruplarında görev alan, büyük bir özveriyle ihtiyaç sahiplerine el uzatan eğitimciler, milletimizin takdirini kazanmış, birçok duygusal anın yaşanmasına vesile olmuştur. Sadece öğretmenler değil, eğitim kurumlarımızdaki hizmetli personel arkadaşlarımızın da, başta Kocaeli örneği olmak üzere, birçok ilimizde sağlık kurumlarının temizliğine ve hijyenine destek amacıyla mesai icra ederek sahada olduklarını ve sorumluluk aldıklarını biliyoruz. Eğitim çalışanları eksiklerin giderilmesinde ve işin görülmesinde adeta can simidi gibidir. Her ne kadar bazen işi abartan ve mesleğin haysiyetini göz ardı eden mülki idare amirleri can sıksa da bu durum değişmemekte, eğitim çalışanları ülkemize candan hizmet etmeyi sürdürmektedir.

Hâl böyleyken, eğitim çalışanlarının ve pek çok kamu görevlisinin bu özverili çabalarını görmek yerine, yapılan hizmetleri töhmet altında bırakacak, yaftalamaya ve karalamaya yönelik cümlelerin ekranlardan kurulduğuna da şahitlik ediyoruz. Birçok kamu kurumunun yanı sıra okulların da kapalı olmasını öğretmenler için tatil sanan/sayan kimi zevat, cehaletleri ile husumetlerini birleştirerek çatışmaya yönelik ifadelerde bulunuyorlar. Haksızlığı bir yana, ayrımcı ve ayrıştırıcı dil sadece sahibine zarar veriyor. Gerçek işi olmadığı hâlde sırf göreve çağrıldığı için şehirlerarası yollarda ve şehir içinde oluşturulan uygulama noktalarında kontroller yapan, 12 saat boyunca insanların ateşini ölçen eğitim çalışanlarının bu fedakârlığını biz gördük, milletimiz gördü ama bu zevat görmedi, göremedi.

Bu süreçte Bilim Sanat merkezlerinin, Halk Eğitim merkezlerinin, olgunlaşma enstitülerinin, ‘biz de varız’ diyen imam hatiplerin ve okulları üretim bandına çeviren, dünya gündemine oturan meslek liselerinin maske, siperlik, koruyucu önlük üretimlerini, maske üretim makinesi ile yerli solunum cihazı geliştirme faaliyetlerini öğretmenlerle, eğitim yöneticileriyle ilişkilendirmekte zorlanan ve isteksiz davrananlar var. Bizler, öğretmenlerimize, eğitim çalışanlarımıza ve eğitim kurumlarımızın yöneticilerine müteşekkiriz. Öğretmen ve yöneticilerimizin fikir emeği, akıl teri ve insanlık için gayreti her tür takdiri ve manevi taltifi hak ediyor. Bu bağlamda, eğitim çalışanlarının ve tüm kamu görevlilerinin salgınla mücadeleye dair katılımlarını ve katkılarını görerek hak ettikleri değeri veren ve teşekkür eden Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan herkese örnek olmalıdır.

Bu noktada hem bir öğretmen hem sendikacı olarak, salgın boyunca aksiyoner insani sorumluluk almada istek ve kararlılık ortaya koyan eğitim çalışanlarımızı, “İyilik Kanımızda Var” diyerek çağrımız üzerine Kızılay’ın Kan Bankası’na koşa üyelerimizi ve sendika yöneticilerimizi ayrı ayrı tebrik ediyor, her birine yürekten teşekkür ediyorum. Hâl bu iken, bu dönemde, gazete köşelerinden veya ekranlardan eğitimcilere yönelik ithamlara, onları kılık ve kıyafetine göre kategorize etme tavırlarına da şahit olduk. Uzaktan eğitimde ders verenler üzerinden kadın öğretmenleri, başörtüsü ya da başka bir kılık ve kıyafet unsuru nedeniyle hedef göstermek, tahkir ve tezyif edici içerikler üretmek derdine düşenleri de gördük.

Öğretmenin kılık ve kıyafetine televizyon ekranından, gazete köşesinden müdahale etmekle, yönetmelik ile müdahale etmek arasında yaklaşım olarak fark yoktur. Referanslar, niyetler ve hedefler farklı olabilir fakat yaklaşım ortaktır. Eğitim çalışanlarının nasıl giyineceğine karar verme hakkını kendinde görenler, onların hemen tamamının toplumun hassasiyetlerine ve mesleğin haysiyetine uygun kılık ve kıyafet tercih ettiğini gözden kaçırıyorlar. Açıkçası milletin kılık ve kıyafet noktasındaki akil ve özgürlükçü çizgisine henüz devletin, bazı kalem ve kelam ehlinin yaklaşamadığını üzülerek görüyoruz.

Son dönemde bizleri yaralayan bir başka husus ise atanan fakat göreve başlatılmayan öğretmenlere yönelik bazı kalem erbabının tavrıdır. 18 Mart’ta Millî Eğitim Bakanlığı tarafından atamaları gerçekleştirilen 20 bin öğretmenimiz, salgın nedeniyle göreve başlatılamadı. Aralarında azımsanmayacak sayıda başka işlerde çalışırken öğretmen olarak atanmaları nedeniyle bu işleri bırakanlar da var. Eski işlerine dönme imkânları ve yeni işlerine başlama fırsatları yok. Tabiri caizse arafta kaldılar. Okulların kapalı olması gerekçesiyle göreve başlatılmamalarını makul görmek ve göstermek hem öğretmen olmak için harcadıkları emeğe hem de öğretmen maaşı üzerinden edinecekleri ve hakları olan ekmeğe saygısızlık olur. Nihayetinde atamalarını yapan, bu atama işlemi için de fiilen çalıştıkları işlerden ayrılmalarını öngören devlet idaresi ve mevzuatıdır.

Eğitim çalışanlarına hakkını teslim etmek için illa mağdur ya da amir olmaya gerek yok, biraz gündemi takip etmek ve irfan sahibi olmak yeterlidir. Salgın sürecinde başta sağlık çalışanları olmak üzere, birçok kamu görevlisi, özel sektör çalışanı hayatın idame ettirilmesi, üretimin devam etmesi, ihtiyaçların karşılanması, tedbirlerin uygulanması, ihtiyaç sahiplerine el uzatılması konusunda büyük sorumluluk icra ediyor. Bu fedakârlığın değeri ve kıymeti önümüzdeki günlerde çok daha iyi anlaşılacak ve takdir edilecektir. Bu salgın sürecinde en büyük fedakârlık örneklerinden birini de eğitim çalışanları sergilemiştir.

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.