Öğrenciler mi başarısız sistem mi?

Başarısız olan öğrenciler mi yoksa sistem mi?

 

100 yıl geriye gidecek diyenler de var, ileriye gidecek diyenler de.
Ne olacağını, pazartesiden itibaren hep birlikte göreceğiz...
Siyasi tartışmaları bir kenara bırakıp şu günlerde cevabı aranan çok önemli bir soruya cevap aramak istiyoruz.
Bu konuda sizden de katkı bekliyoruz.
Sorumuz çok basit:
Eğitimdeki başarısızlığın sorumlusu kim?
Milli Eğitim Bakanı Dinçer başta olmak üzere hemen herkes, eğitim sisteminin, okulların, öğretmen ve öğrencilerin başarısız olduğunu söylüyor.
Haksızlar mı?
Kesinlikle haklılar.
Ama bir Allah’ın kulu da çıkıp, bu başarısızlığın nedenlerini sorgulamıyor, araştırmıyor ve hesabını sormuyor!
Bizi asıl üzen de zaten bu!
TBMM bunun için var.
Halk, vekillerini bunun için seçiyor ve Ankara’ya gönderiyor.
Yoksa havanda su dövsünler diye değil.
 
Niye başarısızız?
Ortada bir başarısızlığın olduğu konusunda kuşku yok.
Bunu sadece bizim sınav sonuçları ortaya koymuyor.
Avrupa ülkelerini içine alan PİSA tarzı ortak değerlendirmelerde de hep sonuncu çıkıyoruz.
Ama buna rağmen, iddia ediyoruz, ne öğrencilerimiz Batılı öğrencilerden daha yeteneksiz ve tembel ne de öğretmenlerimiz.
Sorun kesinlikle onlarda değil.
Peki o zaman kimde?..
İşte bu sorunun doğru cevabını bulabilmemiz için önce bazı sorulara cevap bulmamız gerekiyor.
Örneğin şu sorular niye hiç sorulmuyor:
-  Eğitim sistemi, bakanlar, bürokratlar neden bu kadar sık değişiyor?
-  Sınıf mevcutları kaç kişi?
-  Derslere kimler giriyor?
-  Öğretim süresi kaç gün?
-  Öğretmen atamalarında adil davranılıyor mu?
-  KPSS benzeri sınavlar yeterliliği ölçüyor mu? Yetirince adil mi?
-  LYS tarzı sınavlar öğrencilerin okullarda aldığı derslere yönelik mi?
-  Örneğin ortalamaları dibe vurduran meslek lisesi mezunlarına okudukları derslerden soru soruluyor mu?
-  Müfredat programları neden bu kadar sık değişiyor?
-  Çocukların akademik yeterlilikleri kadar, sosyal donanımlarına da önem veriyor muyuz?
-  Etik değerler ne kadar önemli?
-  Okul öncesi eğitim ne kadar yaygın?
-  Okula gidilen gün sayısı mı fazla yoksa tatil olan gün sayısı mı?
-  Öğrenciler daha çok okulda, spor salonlarında ya da sanat atölyelerinde mi yoksa sokakta mı?
-  Eğitim fakültelerinin öğretim düzeyi ne durumda?
-  Branş derslerine kimler giriyor?..
Bu tür soruların sayısını yüzlerce artırabilirsiniz.
Ve bu soruların cevabını vermeden, bu konularda mükemmeli yakalamadan, çıkıp da, eğitimde başarı ya da başarısızlıktan bahsetmek hiç doğru değil.
 
Derslere kimler giriyor?
Giriş sınavlarında en düşük ortalamalar fen derslerinde. Örneğin üniversiteye girişte 40 soruda, Türkiye ortalaması 4,5 civarında. Bu yüzden de, bu derslerin öğretmenleri en ağır şekilde eleştiriliyor. Ama yine hiç kimse onları dinleme gereği hissetmiyor?
İşte vurun abalıya haline gelen o öğretmenlerimizden birinin haykırışı:
“Fizik öğretmeniyim ve her sene yüksek puanla açıkta kalmaktan bıktım.
Liselerde fizik dersi ücretli öğretmenlerle dolduruluyor.
4+4+4 yeni sistemde bize ihtiyaç çok olacak derken, halimiz daha da kötü oldu.
Pozitif bilimler yok oluyor.
Anlaşılması zor derslerin saati azaltılıyor ve öğrenciler sanki özellikle dershaneye yönlendiriliyor!
Sonra da dershaneler niye artıyor deniyor.
Fizik, kimya, biyoloji, kısacası lise branşlarının sesini duyurmanızı istiyoruz.
Lütfen pozitif bilimlere sahip çıkın!..”
Doğru söze ne denir!..
 
Suçlu kim?!
Milli Eğitim’de bakandan öğretmene, öğrenciden veliye, kimi dinlerseniz dinleyin, hepsine hak verirsiniz. Herkesin kendine göre haklı gerekçeleri vardır.  O halde herkes haklıysa, suçlu kim?
İşte can alıcı cevap:
Suçlu, kesinlikle ve kesinlikle ne olduğu belli olmayan, orasından burasından sürekli değiştirilmeye çalışılan ve eğer ille de bir benzetme yapılacaksa “ucube”ye benzeyen eğitim sistemimizdir.
Bu sistemi alıp dünyanın en ileri ülkelerine götürseniz onlar da bizim gibi madara olurlar.
Aynı şekilde bizim çocuklarımızı alıp dünyanın neresine götürürseniz götürün, kesinlikle, burada olduğu gibi başarı sıralamasının en altında yer almayacaklardır.
İşte bu yüzden yeni öğretim yılına girerken, en iyisini ben bilirim dayatmacılığından vazgeçip, doğru olanın ne olduğuna kafa yorup, gereğini yerine getirmeliyiz.
Yoksa, her yeni öğretim yılında olduğu gibi, eskiyi arar hale geliriz...
Özetin özeti: Yeni öğretim yılı hayırlı, uğurlu olsun ve ne olur öncekileri aratmasın!..
 
Abbas GÜÇLÜ-Milliyet

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

EĞİTİM Haberleri