Şükrü Kolukısa, İmam Hatip Gerçeğini Yazdı!

Şükrü Kolukısa, İmam Hatip Gerçeğini Yazdı!

İmam hatip okullarının tarihi, toplum ile devlet arasındaki ilişkinin tam bir tercümesidir. Bir ülkenin tarihi, bir okulun mazisiyle ancak bu kadar örtüşebilir.

Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Şükrü Kolukısa, son yazısında "İmam Hatip Okullarını" konu alan önemli bir yazı kaleme aldı. Kolukısa yazısında; İmam Hatiplerin dünü, bugünü ve geleceğine ilişkin geniş bir perspektif sundu. İşte o yazı: 

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi Batı’ya endeksli bir modernleşmeyi esas aldığı için eğitim sistemi o dönemin revaçtaki akımı pozitivizm ekseninde şekillendirilmiştir. Pozitivizm üzerine inşa edilen eğitim sisteminin de birincil amacı tek tip bir insan yetiştirmek, ikinci amaç da seküler bir topluma kapı aralamaktır.

İmam hatip okullarının tarihi, toplum ile devlet arasındaki ilişkinin tam bir tercümesidir. Bir ülkenin tarihi, bir okulun mazisiyle ancak bu kadar örtüşebilir. Bir milletin demokratik geçmişi okulun kaderiyle ancak bu kadar ilintili olabilir.

Toplum siyaseten huzur bulduğunda gelişim gösteren, darbelerle tarumar olduğunda yasaklanıp kapatılan, milletin yazgısından her zaman en büyük payı alan, sahiplenme duygusuyla gittikçe sembolleşen ve artık ülke insanının bir kısmının kimliği haline gelen imam hatip okullarının panoramasına bir göz attığımızda ifade etmeye çalıştığımız durumun ne olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Birçok badiresiyle tamamen yerli bir tecrübe olan bugünkü imam hatip okullarının ilk örnekleri, Osmanlı Devleti’nin son dönemine dayanmaktadır. Osmanlı’da 1912 yılında açılan Medresetü’l-Vâizîn okullarının amacı, İslâm dininin yayılmasını sağlayacak insanlara dini öğretecek vaizler yetiştirmekti. 1913 yılında da imam ve hatip yetiştirmek amacıyla Medresetü’l-Eimme ve’l-Hutebâ Okulu öğretime başlamıştı. Daha sonra bu okullar görülen lüzum üzere birleştirilerek “Medresetü’l-İrşad” adını almıştır. Bu okullar bugünkü imam hatip okullarının nüveleridir.

3 Mart 1924 tarihinde medreselerin fiilen kapatılması sonucu İstanbul Dâru’l-Fünûn’un çatısı altında ilahiyat fakültesi ile 29 ilde imam hatip mektepleri açılmasıyla bugünkü manadaki imam hatip okullarının tarihi seyri başlamış oldu. Bu ilk hamleyle medreseden mektebe geçiş yapılmıştır. Yaklaşık beş yüz medrese kapatılmış, yerine 29 imam hatip mektebi açılmıştır. Bu mekteplerin sayısı bir yıl sonra 26’ya, iki yıl sonra 20’ye, üç yıl sonra İstanbul ve Kütahya’da olmak üzere 2’ye düşürülmüştür. Daha sonra bu son iki imam hatip mektebi de kapatılmıştır. 1933 yılında ilahiyat fakültesinin de kapatılmasıyla artık ülkede dinî eğitim veren kurum kalmamıştır.

Dinî hayatın zora girmesi, insanlara teorik olarak dini anlatacak insan sayısının gittikçe azalması, dinî pratik uygulamaları gösterecek, kılavuzluk edecek yetişmiş insanların yavaş yavaş hayattan çekilmesi, neredeyse cenazelerin teçhiz ve defin işini yapacak imam dahi bulunamayacak bir seviyeye gelinmesi nedeniyle halkın yoğun talebiyle 1949 yılında imam hatip kursu adıyla kurslar açıldı. 1951 yılındaki düzenlemede kursların adı imam hatip okulu olarak değiştirildi ve eğitim seviyeleri dört yıllık ortaokul düzeyinde kabul edildi. 1954’te ise üç yıllık lise bölümleri açıldı. 1959 yılında bu okul mezunlarının okuyabileceği yüksekokul olarak Yüksek İslam enstitüleri eğitime başladı. 12 Mart 1971 muhtırasında ortaokul kısımları kapatılarak lise kısımları dört yıla çıkarıldı ve ismi imam hatip lisesi diye düzenlendi. 1973 yılında orta kısmı 3, lise kısmı 4 olmak üzere sağlam bir kanuni dayanağa kavuştu ve mezunlarına tüm fakültelere gidebilme hakkı tanındı. 12 Eylül döneminde kız öğrencilerin başı açtırılmakla yetinildi, İHL’lerin statülerine dokunulmadı. 1985 yılında ilki Kartal olmak üzere Anadolu İHL’ler kuruldu. 28 Şubat sürecinde okulların ortaokul kısmı kapatıldı ve getirilen katsayı uygulaması ile ilahiyat fakültelerinin dışındaki fakültelere gidebilmeleri neredeyse imkânsız hale getirildi. 2012 yılında getirilen 4+4+4 eğitim sistemi ile imam hatip okullarının orta kısmı tekrar açıldı ve bu okulların sayısı hızla artmaya başladı.

Demokratik iyileşmenin olduğu, halkın tercihlerinin kendisi açısından risk olmadığı dönemlerde gelişen ve yayılan imam hatip okulları, özellikle istibdat/darbe dönemlerinde baskıcı/darbecilerin ilk musallat oldukları kurumlar oldu. Derin acılar yaşatan, büyük bedeller ödeten bu mazi, ülke tarihine bir şuur, bir fikriyat, bir direnme, değerlenme ve demlenme üssü armağan etti.

“Cumhuriyet Projesi” olarak tasarlanan; devletin, halkın sıkıştığı ve bunaldığı dönemlerde bir miktar teneffüs alanı açmak için var ettiği menfez, toplumun sahiplenmesi, süreç içerisinde kendi dokusunu okullara işlemesi tamamen olguyu ve algıyı değiştirmiş okullar ‘siyasal İslam’ın arka bahçesi’ nitelemesine maruz kalmıştır. İdeolojik kaygılarla açılan okullar, halkın ihtiyaçları doğrultusunda yön bulup halk tarafından sahiplenilince tehlikeli bulunmuştur. Öğrencilerinin ve mezunlarının ötekileştirilmesi için formel ve informel uygulamalar hayata geçirilmiştir. Oysa halkın bu okullara teveccüh göstermekteki muradı, çocuğunun karakter eğitimine dini bir tema vermek (arkasından Fatiha okuyacak bir evlat vb.), kişilik eğitimiyle milli ve manevi değerlere duyarlı, toplumsal havayla uyumlu, dini değerlerine yabancılaşmamış bir insan yetiştirmek; çocuğun zihinsel gelişiminin yanında ruhi incelik, kalbi müşfiklik, vicdani sorumluluk, duygusal aidiyet kazanmasını ummaktır.

Açılması için binbir zahmetle Ankara’da aylarca uğraş verilen, birçok kez siyaseten hedef seçilip kapatılan, milletin azmiyle her defasında yeniden küllerinden doğan, mücadele dolu bir mirasa sahip bu okullar; geçmiş, bugün ve yarın üzerinden yeniden ele alınmalıdır. Bundan sonra, nostalji arayışına girmeden, ödenen bedellerden elde edilen tecrübelere yaslanarak, fiziki manada üst seviye imkânlara sahip olan binalarda, her geçen gün artan okul sayısını göz önüne alarak, günümüz insanının ihtiyaç ve beklentileri doğrultusunda eski ruh üzerinden yeniden bir hamle yapılmalıdır. İmam hatiplerin tarihi arka planına vakıf, bununla öğrenciyi yoğuracak öğretmen anlayışıyla, nitelikli öğrencilerin bu okullara kazandırılacağı uygulamalarla imam hatipler yeni dönemin yeni temsil yüzü olmaya aday olmalıdır. Nicel büyüme, nitel yükselmeyle eş zamanlı ilerlemelidir.

Bu anlayış doğrultusunda imam hatip okullarının dününü anlamalı, bugününü kıymetli kılmalı, yarınına katkıda bulunmalıyız. 

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.