Hüseyin ÖZKAN

Hüseyin ÖZKAN

Üstün Zekalı Bireylerin Eğitimi Ve Bilsem’ler

Son yıllarda üstün zekâlı ve yetenekli bireylerin eğitimi konusu popüler bir konu olmuştur. Ancak zekâ kavramının tanımının net olarak yapılamamasından kaynaklı olarak bu alanın eğitimi üzerine görüşler de muhteliftir. Görüşlerin muhtelif olmasının yanında, uygulamada aynı çeşitliliği görmek mümkün değildir. Uygulama çeşitli bilim ve sanat atölyeleri, proje hazırlama ve uygulamaları gezi gözlem ve inceleme düzeyinden öte gidememektedir. Özel sektör popüler olarak gördüğü bu eğitim alanında, kimi özel sınıf düzeyinde, kimi atölye düzeyinde, kimi de okul düzeyinde eğitim yapılanmasına gitmiş, tecrübî yöntemle eğitimi kurgulamaya çalışmaktadır.  Kamu sektörüne baktığımızda ise Fen Liseleri, Anadolu Liseleri, Sosyal Bilimler liselerinin bu alana tam karşılık gelmediğini görmekteyiz. Yani fen liselerinin kuruluş felsefesine uygun olarak, bilim insanı yetiştirme gibi bir misyonu artık bulunmadığı gibi, zaten zekâ ölçeklerinin sonucuna dayalı bir öğrenci kaydı da hiç yapmamıştır. Dolayısıyla kamu alanında üstün yeteneklilerin eğitimi anlamında gözle görülür olarak faaliyette bulunan tek kurum Bilim ve Sanat Merkezleri olduğunu görmekteyiz. Bu alanın eğitiminde tüm dünyadaki uygulamaların zeka kavramının tanımının çeşitliliğine uygun farklılıklar göstermektedir. Literatürde tekli ve köşe taşları belirlenmiş bir eğitim anlayışının olmayışı tüm ülkelerde özgün modellerin ortaya çıkmasına da neden olmuştur. Bizde de var olan model ise eksiği ile doğrusu ile Bilim ve Sanat Merkezleridir. Bu kurumların uygulamalarının büyük bir ortanda tecrübî yöntemle ortaya konulduğunu da görmekteyiz ve artık BİLSEM’lerin ciddi bir şekilde ele alınarak her yönüyle revize edilmesi gerekmektedir. Bunun için BİLSEM’lerin ilk olarak 1994 yılında açıldıkları düşünülürse geç bile kalınmıştır.  Dolayısıyla bu yazımız BİLSEM uygulamalarının güçlendirilmesi ve gerçek eğitim ve yönlendirme hedefine ulaşabilmesi amacıyla kaleme alınmıştır. Yazımızda, ülkemizdeki üstün yetenekli bireylerin tanılama ve eğitimlerindeki aksaklıkları gözler önüne sermek ve çözüm yollarını yine “tecrübî” yöntemle yani tecrübelerimize dayanılarak ortaya koymak hedeflenmiştir. Bu sorunlar ve çözüm önerileri çok kısaca başlıklar halinde değerlendirilecektir.

GENEL DURUM

Zekâ tek bir şey değildir. Bu nedenle tanımlamak ve ölçmek de zordur. Ancak bir zekâ türünde alınan sonuçla, diğer zekâ türlerinin de benzer sonuçlar verdiği gibi bir genelleme yapmamız mümkündür. Hatta Zihinsel alanda yapılan tanılama sonuçlarıyla, yetenek alanında (resim, müzik vb) yapılan değerlendirme sonuçlarının birbirine yakın olduğunu da gözlemlerimize dayalı olarak ifade edebiliriz.

Zekâ geliştirilebilir bir şeydir. Zekâ ile ilgili olarak, genetik faktörlerin etkisi geniş bir yer tutar. Bunun yanında çevresel faktörlerin etkisini de göz ardı edemeyiz ve küçük bir etkisi olduğunu da söylememiz mümkün değildir. Çevresel etkiler, genetik olarak getirilen zihinsel potansiyele ulaşmada önemli rol oynamaktadır. Çocukluk yaşlarındaki beslenme, dış uyaranların fazlalığı ve eğitim, beyin gelişimi açısından son derece önemli faktörler olduğu artık bilinmektedir. Şu da bir gerçektir ki; çevrenin zekâ üzerine etkisi genetik olarak getirilen potansiyelin ancak sınırları kadardır.

Her ne kadar bireyin bir genetik potansiyeli varsa, toplumun da genetik bir potansiyelinin olduğunu söylemek mümkündür. O halde var olan potansiyele ulaşmada gerek kamu yararı gerek bireyin mutluluğu açısından, çevresel faktörlerin her boyutuyla düzenlenmesine ihtiyaç duyulmaktadır.  Bu faktörlerin en başında yasal düzenlemeler ve eğitim sistemi yer almaktadır.

Eğitim tarihimize bakacak olursak; Enderun, bu alanda önemli bir yer tutar. Devşirilmek suretiyle Enderun sistemiyle yetiştirilen yetenekli ve zeki çocuklar, yüzyıllar boyunca Osmanlı devlet yönetiminin, askeri, bilim ve sanat kadrolarını oluşturmuşlardır. Cumhuriyet döneminde de, bu alana önem verilmiş ve çeşitli mevzuat çalışmaları ve düzenlemeler ve uygulamalar hayata geçirilmiştir. Bu mevzuat düzenlemeleri ve uygulamaları hayata geçirilmiştir. Bunlardan; 1929 yılı yurt dışında ihtisas eğitimi görmek isteyenlerle ilgili Kanun, 1940 Köy Enstitüleri, 1948 ile 1956 yılları arasında, özel yetenekli öğrencilerin yurt içi ve yurt dışı eğitimleri için çıkarılan kanunlar, 1959 yılında uygulanan türdeş yetenek grupları, 1962 Fen liseleri, 1964 Özel Üst Sınıflar, 1970 Anadolu Liseleri, 1989 Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri, 1994 Bilim ve Sanat Merkezleri, 1997 Yılı 573 Sayılı Kanun Hükmünde kararname, TÜBİTAK ile 2003 Sosyal Bilimler Liseleri belli başlılarıdır.

Bütün bu geçmiş ve süregelen uygulamalara rağmen, günümüzde üstün zekâlıların eğitimi ile ilgili olarak belirginleşmiş ve billurlaşmış bir şekilde karşımıza çıkan tek eğitim kurumu, Bilim ve Sanat Merkezleri, BİLSEM’lerdir. Bunun ötesinde yukarıda ifade edilen mevzuat ve eğitim kurumları ya kaldırılmış ya da kuruluş amacı dışında zamanla popüler eğitim anlayışı doğrultusunda faaliyet yürütmektedir. Üstün zekâlı ve yetenekli bireylerin eğitimine dönük ve ihtiyacı karşılayabilecek, ciddi bir çalışma hâlihazırda mevcut değildir. Son günlerde bulanın eğitim ihtiyacının karşılanması için, yetkililerce dillendirilen çözümlerin başında BİLSEM’lerin yaygınlaştırılması ikinci bir alternatif de bu öğrencilere kendi okullarının Destek Eğitim Odalarında zenginleştirme eğitimi sağlanması yönündedir. Ancak her iki düşüncenin de alt yapısı hazır değildir. Şöyle ki; BİLSEM’ler, özgün ve kendiliğinden geliştirdikleri uygulamalarıyla bu alanı bir yerden bir yere taşımış, ancak yeni açılımlara yeni düzenlemelere ve her yönüyle yenilenmeye ihtiyaç duymaktadır. Destek odalarında eğitim fikri ise, halen programı, zamanı, içeriği belli olmayan ve esasen düşünce aşamasında bir yöntem olarak karşımızda durmaktadır.

Tüm bunlara rağmen elimizde, üstün zekâlıların eğitiminde özgün bir deneyim, elle tutulur bir yöntem olarak, müfredatlarını kendilerince hazırlamaya çalışan birkaç özel okul ve ya özel okulların içinde oluşturulmuş zenginleştirme atölye uygulamaları dışında sadece Bilim ve Sanat Merkezleri deneyimi olduğunu tekrarlamakta fayda görüyorum. Bu deneyimi daha güçlendirmek ve bu deneyimin yaygınlaştırılmasını sağlamak amacıyla işleyişin sorunlarını ve çözüm yollarını ele almak gerekmektedir.

                        BİLSEM’LERİN PROBLEMLERİ VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

                                           Çerçeve Program İhtiyacı

Bilim ve Sanat Merkezlerinde eğitim alan öğrenciler için hazırlanmış hedefleri ve kazanımları olan esnek bir çerçeve programına ihtiyaç duyulmaktadır. Her ne kadar kendi programını kendisi yapıyor ve bunun bir programda özgürlük anlayışı olarak ifade edilse de, bu durum kaos yaratmaktan öte gidememektedir. Yapılan etkinliklerin birbiriyle, hedef ve kazanımları doğrultusunda bir bağlantısı bulunmamasının programdan çok birbirinden bağımsız etkinlikler yığını olarak görülmesine neden olmaktadır.   Bilim ve Sanat Merkezi Eğitim Programı, sınıf düzeyleri de göz önüne alınarak ölçme ve değerlendirmenin de yapılabilir olduğu bütüncül bir süreç olarak yapılandırılmalıdır. Bu program üstün zekâlı öğrencilerin eğitim özellikleri açısından bilimsel yöntemlerle hazırlanmış, esnek bir anlayışla yapılandırılmalıdır.  Ayrıca öğretmenlerinin alanları itibariyle bu programın neresinde ve ne kadar görev alacağını gösterir bir çerçeve, bu programla çizilmelidir.

Alan uzmanlarının ve uygulayıcıların da bulunduğu bir heyet oluşturularak, Bilim sanat merkezlerinde eğitim alan öğrencilerin ihtiyacı olan hedef kazanımlar belirlenmeli, branşlar bazında müfredatın içeriği hazırlanmalıdır. Ayrıca programın ölçme değerlendirme ilkeleri de belirlenmelidir. Uygulamada ise öğretmene ve öğrenciye görelik ilkesi açısından serbestlik tanınmalıdır. Bunun yanında, Bilim ve Sanat Merkezlerine ulaşamayan ve ya kendi okulunda desteklenmesi uygun görülen öğrenciler için, üstün yetenekliler eğitimi destek odası çerçeve programı, kazanımları ve ölçme ve değerlendirmeyi de içerecek şekilde hazırlanmalıdır. BİLSEM’lerin ise Örgün eğitimde kurumlarında destek odaları eğitim uygulamalarına koordinasyon görevi mevzuatla tanımlanması gerekmektedir.

Bunun yanında hazırlanacak müfredat programında,  hedefe ulaşmak için branşlar bazında haftalık ders programı müfredatın ekinde yer almalıdır. Böylece eğitim programlarına göre branşlar bazında hangi derslerden haftada kaç saate ihtiyaç olduğu ve BİLSEM de hangi branş öğretmeninin hangi derse gireceği belirlenmiş ve bazı kavramlar da yerli yerine oturmuş olacaktır.

Tanılama

Öğrenci Tanılaması iki saatlik bir dilimde ölçülen ve bazı öğrencilerin elendiği bazılarının kazandığı(!) bir “yarışma sınavı” olmaktan çıkarılmalıdır. Süreç tanılaması şeklinde; okullarından, Rehberlik Araştırma Merkezlerine, oradan BİLSEM lere uzanan bir süreci kapsamalıdır.  Üstün yeteneklilerin eğitimi özel eğitim kapsamında değerlendirildiğinden, tanılamanın asıl amacı özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin tespiti olmalıdır. Halen kullanılan TYT,  VİSC-R vb gibi psikolojik ölçme araçlarının güncel olmadığı, sonuçlarının da aslında gerçeği yansıtmadığı tartışılır durumdadır. Dolayısıyla güncellenmiş ve günümüze uyarlanmış testlerin geliştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.

Eğitimci Kadrosu

BİLSEM’lerde Öğretmen norm kadrosunun yetersiz olması,  mevcut olan kadroya da “BİLSEM öğretmeni” olma şartı engelinden dolayı atama yapılamayışı. Bu unvana sahip öğretmenlerinin sayılarının azlığı BİLSEM’lere eğitimci temini konusunda da sıkıntılara neden olmaktadır. Bunun yanında öğretmenlerin tayin isteyebilecekleri başka BİLSEM alternatifinin bulunmayışı nedeniyle neredeyse çakılı kadro niteliğindedirler. Bu durum her ne kadar tecrübeyi arttıran bir durum gibi görünse de öğrenciler açısından farklı eğitimcilerle çalışabilmenin önünde engel teşkil etmektedir. Kurum açısından da değişme ve yenilenmenin önünde de engel olarak durmaktadır.

Bilim ve sanat merkezinin öğretmenlerine alan uzmanı olmaları konusunda gerekli eğitimler verilmelidir. Üstün zekâlı ve yeteneklilerin eğitimi konusunda gerekli eğitimleri almaları sağlanmalıdır. BİLSEM Öğretmeni ve yöneticilerinin özel eğitim alanıyla (Üstün yeteneklilerin eğitimi) ilgili eğitim ihtiyacı giderilmelidir. Bilim ve Sanat Merkezlerinin çalışma saatleri ve bunun mevzuat alt yapısı düzenlenmelidir. Bilim ve sanat merkezleri yapısı gereği ders dışı zamanlarda destek eğitim veren kurumlardır. Dolayısıyla işin niteliği açısından hafta sonu bu kurumlar eğitime açılmalıdır. Öğretmenlerin hafta sonu, yarıyıl ve yaz tatillerinde de görevlendirilebilmelerinin mevzuat altyapısı oluşturulmalıdır. Bunun yanında, BİLSEM öğretmeni kadrosu olanların yanında, Bilim ve Sanat Merkezlerine BİLSEM öğretmeni kadrosunda olmayan ama alanında başarılı öğretmenlerin de atanabilmesinin önü açılmalıdır.

Eğiticilerin Seçimi ve Eğitimi

Üstün zekâlı ve yetenekli bireylerin eğitiminde görev alacak, eğiticilerin seçimi ve eğitimi de çok önemli bir husustur. Öğretmen atamalarında belli bir sınırlamaya gidilmeden, kurumun bulunduğu ilde çalışmaları ve başarılarıyla kendini kanıtlamış öğretmenlerden, proje yapma yeteneği olan, bilimsel çalışmaları ve bilimsel üretimleri ve ürünleri olan, adanmışlık duyguları güçlü öğretmelerin görevlendirilmeleri sağlanmalıdır. Eğitimci kadrolar, merkezi ve mahalli düzeyde alanla ilgili hizmet içi eğitimlere alınarak alan bilgisi ve donanımı sağlanmalıdır. Ancak bunun palyatif bir çözüm olduğunu da söylemeliyim. Asıl olması gerekenin ise, Üniversitelerde lisans düzeyinde eğitim ile eğitimci yetiştirilmesi ve buradan yetişen öğretmenlerin Bilim ve Sanat Merkezlerine ve destek odalarında görevlendirilmesinin sağlanmasıdır.

Fiziki Mekân

Bazı BİLSEM’lerde öğrenci fazlalığından dolayı fiziki mekân yetersizliği problemi mevcuttur. 2. Sınıfta kayıt edilen öğrencilerin liseyi bitirene kadar BİLSEM’e devam ediyor olmasından kaynaklı olarak sürekli artan öğrenci sayısından dolayı yer yer fiziki mekânların yetersizliği baş göstermiştir.  Ayrıca eğitim dönemi yelpazesinin ilkokuldan liseye kadar genişliğinin eğitim planlaması açısından çeşitli problemlere neden olduğu da bir gerçektir. Öğrencilerin lise döneminde kendi okullarında BİLSEM’lerce takip edilebilmesinin önü açılmalıdır. Hangi sınıf düzeyinde olursa olsun öğrencinin BİLSEM den fayda sağlayamadığı çeşitli kurul ve komisyonlar ve gözlemlerle tespit edildiğinde kendi okul ortamında eğitim alabilmesinin önü açılmalıdır.

Fiziki mekân probleminin çözümü için, BİLSEM’lerin sayısı arttırılmalı ve / veya öğrencilerin kendi okullarında destek eğitim alabilmelerinin imkânı sağlanmalıdır. Bakanlıkça destek eğitim odası uygulama kılavuzu ve müfredatı hazırlanmalı uygulanması için tüm okullara gönderilmelidir. BİLSEM’ler ve BİLSEM’de görevli olan öğretmenler destek eğitim odalarında eğitimin koordinasyonu ve iyileştirilmesi görevi görev tanımlarına eklenmelidir. BİLSEM’lere kayıtlı olan öğrencilerin gelişim ve sınıf seviyelerine uygun olarak her eğitim dönemi için ayrı müfredat programı ve planlaması yapılmalı, bunun için bakanlıkça “Seviye Çerçeve Program” çalışması yapılmalıdır.

Mevzuat

Bilim ve Sanat Merkezleri mevzuatta hala unutulmuş kurumlar niteliğindedir. Birçok mevzuatta yer edinememiş olmasının sıkıntılarını yaşamaktadır. Özel eğitim kurumu olması nedeniyle bedensel engelli ve ya öğrenme güçlüğü çeken öğrenciler için hazırlanmış mevzuattan kıyaslama yolu ile çıkarsamalar yapılarak kurumlar yönetilmeye çalışılmaktadır. Dolayısıyla ülkenin üstün zekâlı ve yetenekli bireylerinin eğitimi politikalarına uygun özgün bir yönetmelik ihtiyacı bulunmaktadır. Aynı şekilde;  Norm kadro, ek ders, öğrenci ve personel işlerini düzenlemek de aynı şekilde mevcut yönetmeliklerle ilişkilendirilerek yönetim süreçleri yerine getirilmeye çalışılmaktadır. Bunun yanında, üstün yeteneklilerin eğitimi alanıyla ilgili, MEB, TÜBİTAK ve YÖK ile eğitimde işbirliği için bağlayıcı bir mevzuat ihtiyacı kendini hissettirmektedir. Kurumlar BİLSEM’lerin üniversitelerle iletişimini, kendi çabaları ve ikili ilişkilerle sağlamaya çalışmaktadırlar. Bu ihtiyacının acilen bir mevzuat çerçevesine oturtulup yaygınlaştırılması gerekmektedir. Yönetmelik düzeyinde çalışma mümkün olamayacaksa bile, Özel yetenekli öğrencilerin eğitiminde Bakanlık ile TÜBİTAK ve YÖK arasında işbirliği protokolü imzalanmalı ve hızlı bir şekilde hayata geçirilmelidir.

Otomasyon

MEB tarafından geliştirilmesi gereken BİLSEM lerin birbiriyle, BİLSEM’ler ile öğrencilerinin kayıtlı oldukları okulları arasında E-okul benzeri, eğitimde ve yönetimde otomasyon sistemine geçilememiştir. Bundan kaynaklı olarak, BİLSEMler arası nakillerde farklı yaş gruplarına farklı programların uygulanmasından kaynaklı problemler yaşanmaktadır. Program düzeyinde bir standart bulunmamaktadır. Hem mevcut öğrencinin hem de mezun öğrencinin sistem üzerinden takibi yapılamamaktadır. BİLSEM’ler özelliklerine uygun olarak e-okul siteminde bir modülle yerini alabilmelidir. Öğrencilerin okullarıyla ve velileriyle bu sistem sayesinde iletişim kurabilmelidir. BİLSEM’lerin işleyişi ve E-okul modülü hazırlığı konulu bir grup çalışmalıdır. Bu çalışmanın sonucu E okul sistemine BİLSEM modülü olarak konulmalıdır.  

Farkındalık

BİLSEM’lerin kurum olarak işlevinin ve çalışma alanının ve yönteminin öncelikle Milli Eğitim camiasında tanıtılması gereklidir. Bunun için, özel yetenekli bireylerin özellikleri, tanılaması, eğitimi ve BİLSEM’ler konularında bakanlık düzeyinde ve yerel olarak tüm öğretmenlere hizmet içi eğitimler verilerek, farkındalık sağlanmalıdır.  

Çalışma Saatleri

Bilim ve Sanat Merkezleri öğrencilerin okullarının dışında arta kalan zamanlarda destek eğitim için geldikleri eğitim kurumlarıdır. Bu nedenle öğrenciler ya akşam ya da hafta sonları ve diğer tatillerde daha yoğun bir şekilde Bilim ve Sanat Merkezlerine gelebilecekleri mantıklı bir düşünce şeklidir ve Bilim ve sanat merkezleri yönergesi de bu öngörülmektedir. Ancak diğer mevzuat hafta sonu, yarıyıl ve yaz dönemi tatillerini öğretmenlere tatil olarak değerlendirildiğinden bu uygulanamamakta ve mevzuatta bu konuyla ilgili bir çelişki yaşanmaktadır. Ancak hızlı bir şekilde BİLSEM’lerin hafta içi ve hafta sonu çalışma saatleri net olarak belirlenmeye ihtiyacı bulunmaktadır. Ayrıca hafta sonu ve diğer tatillerde eğitime açılmasının mevzuat alt yapısı oluşturulmalıdır. Bunun için 657 sayılı kanunda belirtilen öğretmenlerin hafta sonu ve yarıyıl ve yaz tatillerinde izinlidir ifadesine BİLSEM’ler ve ya özel eğitim kurumları açısından yeni yorum getirilmek suretiyle, hafta sonu ve resmi tatillerde öğretmene görev verebilme ve ek ders ücreti ödeyebilme önündeki engel kaldırılmış olacaktır.

Veli Beklentileri

Veli beklentileri alanın adına da uygun olarak üst düzeydedir. “Üstün” çocukların velilerinin üstün beklentileri vardır. Veliler, öğrenciler için sınavsız üst okullara ve üniversitelere giriş hakkı istemektedirler. Ayrıca velilerin eğitim süresince desteklenmek, eğitim sonrası da istihdam beklentileri mevcuttur. Bu noktada gerçekçi olmak ve velilere BİLSEM de verilen eğitimin amacını tüm açıklığı ile ifade etmek gerekmektedir. Velilerin bir kısmı “belki ilerde bir hak verilirse çocuğum mahrum kalmasın” diye kaydının silinmesini istemediği için BİLSEM’e devam etmektedir. Verilen eğitimin böyle bir beklenti oluşturmaması gerektiği, halihazırda, örgün eğitim müfredatının zenginleştirilmesi gerçeği tüm açıklığı ile velilere ve öğrencilere anlatılmalıdır.

                                                             ÖNERİLER

Öneriler kısmında önemli olarak gördüğüm “tanılama”, “eğitim” ve “mezun takip ve kurumsal hafıza” olmak üzere üç başlıkta konuyu ele almak istiyorum.                                                      

                                                             Tanılama

Tanılama 2. Veya 3. Sınıflarda eğitim gören öğrencilere uygulanmalıdır. Tanılama yıl içine yayılmalı sınav tanılaması görüntüsü veren kısa bir zamanda yapılan tanılamalardan vazgeçilmelidir. Tanılama bir süreç değerlendirmesi şeklinde ele alınmalıdır. Okul öncesi dönemdeki tanılama yaş seviyesine uygun ölçeklerle yapılmalı ve kendi okullarında zenginleştirilmiş eğitime alınmalıdırlar.

İlkokul seviyesinde ise öncelikle, tüm ülkede yapılan tarama sınavı sonucunda okulların % 15 lik dilimine girebilen öğrenciler belirlenmelidir. Bu tarama ülke genelinde aynı zamanda ve merkezi bir şekilde uygulanmalıdır. İkinci aşamada ise bu sınav sonucunda belirlenen öğrenciler, kendi okullarında test uzmanlarınca belirlenen testlere tabi tutularak %5-6 lık kesim ve %1-2 lik dilimler belirlenmelidir. Bu sürece öğrencinin okulundaki yürüttüğü projeler, ürün dosyaları, veli ve öğretmen görüşleri de belli oranda dâhil edilmelidir. Tanılamada süreç değerlendirmesi bu şekilde sağlanmalıdır.

Bu öğrencilerden %5-6 lık dilime girebilen öğrenciler parlak öğrenci grubunda değerlendirilerek kendi okullarında müfredat zenginleştirme programlarında desteklenmeli, %1-2 lik dilime girenler ise, haftada bir gün olmak üzere eğitim veren Bilim ve Sanat Merkezlerine yönlendirilmelidir. Ancak bu ayrım katı bir şeklide olmamalı söz konusu bu yüzdelik dilimlere giren öğrenciler, diledikleri halde kendi okullarında ve destek odalarında zenginleştirme eğitimi alabilmelerinin imkânı sağlanmalıdır.

Eğitim, Ölçme ve değerlendirme

Tanılama sonucunda belirlenen öğrenciler, kendi okullarının destek ünitelerinde (odalarında) ve Bilim ve Sanat Merkezlerine yönlendirilmelidir.         

Bunun için öncelikle bu öğrencilerin kendi kurumlarında destek odalarında destek eğitimi verilmesi uygun görülen öğrenciler için okullara destek odası eğitim müfredatı ve zaman çizelgesi hazırlanıp gönderilmelidir. Okul idarelerinin üstün zekâlı ve yetenekli öğrenciler için; neyi, nasıl ve ne zaman ve kiminle yapacağız sorularına Bakanlıkça açıklık getirilmelidir.         

BİLSEM eğitimi yeniden revize edilmeli, çerçeve müfredat ve programla verilmek istenen eğitimin sınırları ve sınırlılıkları çizilmelidir. Buradaki eğiticiler güncel eğitimden geçirilmeli, buna uyum sağlamayan öğretmenler BİLSEM dışı görevlere verilmelidirler. BİLSEM kadrosu yerine, bu eğitim kurumlarına, başarısını çeşitli ölçütlerle kanıtlamış, alanında ürün sahibi, öğretmenlerin tayinine açık hale getirilmelidir. Bu eğitim kurumlarındaki öğretmen norm kadrosu çakılı kadro şeklinde, esnek ve görevlendirme yoluyla verimli, dinamik, başarılı ve her şeyden önemlisi istekli, adanmışlık duygusu yüksek öğretmenlere kurumun kapıları açılmalıdır.         

Bunun yanında, eğitimin niteliğinin arttırılması çalışması yapılmalı ve Bakanlıkça üniversitelerle eğitim işbirliği protokolleri imzalanmalıdır.öğrencinin ilgisinin çektiği ve yeteneğinin olduğu alanla ilgili olarak üniversitelerin ilgili bölümlerinden ders alabilmelerinin önü de açılmalıdır. Bu üniversiteleri kazanmaları halinde bu almış olduğu derslerden muaf olabilmesinin çalışması yapılmalıdır. Ayrıca BİLSEM’lerde verimliliği ve üretimsel sonuçları tartışma konusu olan, proje dönemi programı,  üniversite kapsamına alınmalı proje dönemi eğitimi, öğrencinin yeteneği ve ilgisi doğrultusunda üniversite bünyesine yürütülmelidir.         

Bunun yanında ölçme ve değerlendirmenin olmadığı hiçbir çalışmanın başarıya ulaşması mümkün değildir. Mevcut uygulamada, öğrencinin BİLSEM’ e kaydından itibaren neredeyse 12 yıl bu kurumda kayıtsız, şartsız ve değerlendirmesiz öğrenci olarak kalabilmektedir. Bu durumun getirdiği içi boş bir zamansal genişliğin ve verimsizliğin önü alınmalıdır. Öğrenciler çeşitli zamanlarda değerlendirme testlerine tabi tutulmalıdır. Bunların sonucunda, öğrencinin BİLSEM eğitiminin devamının şartı her yıl yılsonu öğretmenler kurulunun öğrenci için verimlilik değerlendirmesi sonucu ve Merkez Yürütme Kurulunun kararına bağlı olarak yeniden değerlendirilmelidir.

Mezun Takip ve Kurumsal Hafıza         

Bu gün kurumların ciddiyeti sürdürülebilirlik ve kurumsal hafıza, gelenek oluşturma ve profesyonel arşivleme sistemleriyle ölçülmektedir. Ancak üstün zekalı bireylerin eğitimi üzerine çalışan kurumların, ne Bakanlık düzeyinde, ne de bağlı kurumlar düzeyinde, bir arşivlerinin olmadığını söylemek mümkündür. Bu nedenle hep, her işe yeniden başlama sorunuyla karşı karşıya kalınmaktadır.  Dolayısıyla her kurumun bir arşivinin olması sağlanmalıdır. Bunun için dijital ve internet ortamında ve Bakanlık düzeyinde görülebilen ve sisteme girilmesi gereken bilgi ve belgelerin günlü olduğu bir arşiv sistemi oluşturulmalı ve BİLSEM modülüne eklenmelidir. Bu arşivde tanılanmak suretiyle Bilim ve Sanat Merkezlerinde ve ya okulların destek odalarından eğitim alanlar, yerini almalı ve bu öğrencilerin üst öğrenim ve meslek yaşantıları mezun takip sistemi ile takibi sağlanmalıdır.       

Bilgi ve tecrübelerimin ışığında çok kısaca ve satır başlıklarıyla değinmeye çalıştığım yukarıdaki ifadeler anlatılmak istenenin son hali değildir. Geliştirilmeye ve katkıya açıktır. Özgün modeller, ülke gerçeklerinden, deneyim ve tecrübelerin, yaşanmışlıkların ve uluslararası deneyimler ve alandaki üretilmiş hipotezlerin harmanlanmasından ortaya çıkacaktır.  Ülkemizin gerçek zenginlik kaynakları olan bu çocuklar için gerekli eğitimsel tedbirlerin bir an önce alınması dileğiyle

Saygılarımla.

Hüseyin ÖZKAN*

Kaynak: Özkan.H. Yasemin Karakaya Bilim ve Sanat Merkezi “Akademi” Dergisi

*Hüseyin Özkan, Okul Müdürü, Eğitim Bilim Uzmanı

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum