Yeni Anayasa bir sistem değişikliğidir

Yeni Anayasa bir sistem değişikliğidir

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Şili, Peru ve Ekvador'u kapsayan ziyaretlerinin ilk durağında; hem 100 kadar işadamının katıldığı Güney Amerika çıkarmasını hem de gündemi değerlendirdi

Selçuk TEPELİ / GAZETE HABERTÜRK

Şili adeta doğusu ve batısı olmayan, kuzey ve güneyden ibaret bir ülke. Dünyanın bizim yaşadığımız tarafında Doğu-Batı meselelerinin hayatımızı ne kadar kuşattığını düşününce, bu tuhaf bir his. Güney Amerika'nın Pasifik Okyanusu kıyısında kuzeyden güneye yaklaşık 4500 kilometre uzanan ülkenin, doğusuyla batısı arasındaysa 90 ile 250 kilometre arası bir derinlik var. Kişi başına milli gelir 15 bin dolar kadar. 17 milyonluk nüfusun 7 milyon kadarının yaşadığı Şili'nin başkenti Santiago, ocak ve şubatta yazın en derin günlerini yaşıyor. Herkes tatilde, Brezilya daha ucuz diye oraya gidiyorlar. Oysa Santiago'nun yaz akşamları kadife gibi, eşsiz; gündüzler gibi bunaltmıyor. İşte dün öyle bir akşamda, Türkiye Büyükelçiliği'nin şehre tepeden bakan muhteşem konutundaydık. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Şili, Peru ve Ekvador'u kapsayan ziyaretlerinin ilk durağında; hem 100 kadar işadamının katıldığı Güney Amerika çıkarmasını hem de gündemi değerlendirdi. Cumhurbaşkanı büyükelçilik konutunda verilen akşam yemeğinin ardından gazetecilerle sohbetinde, sözlerine ekonomik ilişkilerle başladı...

"Latin Amerika ülkeleriyle istenilen noktada değiliz. Buralar gerçekten Türkiye'nin ihmal ettiği, Türkiye'nin de dolayısıyla ihmal edildiği ülkeler. Ancak Şili bu konuda diplomatik ilişkilerimizin en ileri olduğu ülke. Ziyaretimiz vesilesiyle, ilişkilerimizin kuruluşunun 90. yıldönümünü de kutlayacağız. Serbest ticaret anlaşması noktasında Şili bizimle ilk adımı atan ülke. Öyle bir özelliği de var. İşadamlarımız işi sıkı tutarsa, kararlı bir adım atılırsa, geleceğe yönelik Şili, Peru ve Ekvador'la hemen, süratle bir sıçrama dönemini yakalayabiliriz."

'CENEVRE'DE OYALAMA VAR'

-Riyad grubunda Kerry'nin dile getirdiği, 'Esad'la 2018'e kadar geçiş hükümeti, değilse beraber çalışılmasına 'Evet' denmesi' konusunu kimi daralma, kimi açılma diye değerlendiriyor. Bu seçimle "Esad'ı sandığa gömün" deniyor. Nasıl olacak bu?

Bu konuda iyimser değilim. Suriye'nin içinde ve dışında olanların hepsi bir tehdidin altında. Tehdit altında olan insanlar, Bulgaristan'dan gelmiş göçmenler gibi rahat oy kullanamazlar. Buralarda BM'nin de samimi davranacağına hiç inanmıyorum. Şu an BM Cenevre'de samimi davranıyor mu? PYD'nin başındaki kişiyle (Salih Müslim) görüşme yapıp yapmadıkları noktasında birçok görüş var. PKK, AB'de ve ABD'de nasıl terör örgütü olarak kabul ediliyorsa, PYD ve YPG'nin de 'Terör örgütüdür' diye ilan edilmesi lazım. Rusya'nın ortaya koyduğu kararlılığı diğer koalisyon güçlerinin, BM'nin sergilemesi lazım. Ama bunu yapmıyorlar. Cenevre'den olumlu bir şeyler çıksın diye beklenti var. Ancak oyalama taktiği ile adeta sadece gönül almakla uğraşılıyor.

Bu bağlamda Rusya'nın uçağının sınır ihlaline de bakınca Türkiye'nin adım adım Suriye'ye çekilmeye çalışıldığı iddiaları var. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

Koalisyon güçleri beklenen adımları atacak olursa, şu anda angajman kurallarına dayalı olarak attığımız adımlar daha tesirli olacaktır. Biden'ın son ziyaretinde kendisiyle de bunları konuştuk. Biz sabır ve teenni ile hareket ediyoruz. 23 saniyelik son ihlal esasen sadece Türk hava sahasının değil, NATO hava sahasının da ihlalidir. Sayın Putin'le ilgili Dışişleri'ne talimat verdim. 'Bu işi görüşmek isterse kendisiyle bu konuları görüşebiliriz' dedim. Ama henüz bir dönüş olmadı. Biz üzerimize düşeni yaptık. Bundan önce, 'Beni aramadı NATO'yu aradı' diyordu. Nitekim o hadisede de Dışişleri Bakanlığı'mız NATO'yu aramıştır. Ben de aynı anda arkadaşlarımıza 'Sayın Putin'i de arayın' demişimdir, kendisini de aramışızdır. Ama kendileri bize dönmediler. Bizler, Allah göstermesin bir olumsuzluk yaşanmasını istemiyoruz.

-Suriye konusunda gerçek bir koalisyondan bahsedebilir miyiz?

ABD'nin, İngiltere'nin, Fransa'nın, hatta Almanya'nın da içinde yer aldığı tam anlamıyla bir koalisyon gücü var. İncirlik'te konuşlanmış durumdalar. Zaman zaman oralardan çıkıp gereğini yapıyorlar. Ama biz bunun çok daha farklı bir noktaya doğru dönüşümünü arzu ediyoruz. Cenevre görüşmelerinin ardından Sayın Obama'yla bir durum değerlendirmesi yapacağız.

-Fırat'ın batısını kırmızı çizgi ilan ettik. Sizin düzeyinizde de bu teyit edildi. İran ve Rusya'nın Afrin bölgesinde yığınak yaptıkları iddia ediliyor. Bu bizim için aynı şeyi mi ifade eder?

Orada PYD terör örgütünün koridor oluşturmasına müsaade etmeyiz. Uluslararası hukuka uygun olarak gereken adımları atıyoruz, atmaya da devam edeceğiz.

-Garantörlük hakkında mı?

Bunun garantörlükle alakası yok. Biz artık tehdit algısı hesaplarını yapan bir ülke konumundayız. Zaman zaman bombalar düşüyor. Mesela en son Hazar'dan Suriye'ye atılan ve patlamayan bir füze vardı ki pekala patlayabilirdi de. Bedeli de çok ağır olurdu. Rusya maalesef hiçbir şeyin hesabını yapmıyor. Bu tavır Rusya'ya yakışmıyor. Biz bu konularda dikkatli davranıyoruz. Tuzağa, oyuna gelmeyeceğiz.

-AB ile geri kabul anlaşması Türkiye'ye ne getirir, ne götürür, 'Türkiye kalıcı bir mülteci kampına mı dönecek?' endişesi var...

Geri kabul anlaşmasında Türkiye üzerine düşen bütün vecibeleri yerine getirmiştir. Bunları yerine getirmeyen AB'dir. AB bu işi yıl sonuna kadar atmakla aslında bize karşı dürüst davranmıyor. Türkiye şu anda 2.5 milyon insanı barındırmak suretiyle geri kabulün en çarpıcı örneğini veriyor. Bazıları hala utanmadan, sıkılmadan ne diyor; 'Türkiye üzerinden yok Yunanistan'a yok Macaristan'a gidiyorlar'. Ya insaf edin! Bu kadar insanı barındırıyoruz. Hükümet bu insanların yaşam koşullarını nasıl daha iyi konuma getireceğiz çalışması içerisinde. Biz Suriyeliler için Suriye'de şehir kurmak istiyoruz. 500 metrekarelik arsaların içinde 100-150 metrekarelik konutlar yapmak suretiyle, Suriye'nin özgün mimarisine uygun olarak. Mesela Merkel 'Bu işe yılda 10 milyar Euro ayırıyorum' diyor. Biz hazırız, Türk inşaat sektörü güçlüdür, bu işi bir yılda bitiririz.

'HUZUR GELECEK'

-G.Doğu'muzdaki olaylar bu gelişmelerden nasıl etkilendi? Terörle mücadelede hangi noktadayız?

Gidişat iyi yönde. Özellikle de Güneydoğu'daki vatandaşlarımız, 'Aman bu işi bırakmayın. Bu işe kararlı bir şekilde devam edin' diyor. Bakan arkadaşlarımdan bölgeye gidenler var. 'Hava eskiye kıyasla çok çok farklı' diyorlar. Elbette sıkıntı da yaşanıyor, şehit de veriliyor. Canımız dağlanıyor, yüreklerimiz parçalanıyor. Ama bu sıkıntıların arkasından bölgeye huzur gelecek. Terör örgütüne bunların bedelini ağır ödetiyoruz. Ödemeye de devam edecekler.

-Meclis'te HDP'li vekillerin tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Arkadaşlarıma da söyledim, kesinlikle Anayasa, yasalar neyi amirse, bunlar için bunu uygulamamız gerekiyor. Parti kapatılmasına karşıyım. Ancak, partinin yöneticileri, milletvekilleri, belediye başkanları, meclis üyeleri, kim olursa olsun, suç irtikap eden bunun bedelini ödemelidir. İşlenen suçlar ortada. Savcılar şimdi bunların dosyasını tutuyor. Yargı gereğini yapacaktır. Neticede fezlekeler parlamentoya gelecek. Parlamentoya geldiği zaman partilerimizin gereğini yapması lazım. Suç irtikap edenin dokunulmazlığının kalkması, ardından da yargılanması gerekir. Kürsü dokunulmazlığı suiistimal edilmemelidir. Ama bakıyorsun çıkıyor, Meclis'te konuşuyor. Öbür tarafta milletvekiliyle telefon bağlantısı kuruyor. Böyle bir şey olur mu? Aynı şekilde belediye başkanları var. Düşünün, o belediyelerin araç gereçlerini o çukurları açmak için kullandılar. Şu anda içeride olan belediye başkanları, belediye meclis üyeleri var. Belediye meclis üyeleri içerisinden seçim yapılmasına fırsat vermeyecek yöntemleri hükümetin geliştirmesi lazım. Hemen atamayı İçişleri yapar.

-ABD ve AB'ye, 'PYD terör örgütüdür' dedirtemedik. Biden'le görüşmede de böyle oldu. Bu konuda hangi argümanı öne sürüyorlar?

AB şu ana kadar samimi davranmadı. PKK'nın belli mensuplarını Avrupa Konseyi'nde çıkartıp konuşturuyorlar. Son operasyonlarda, Güneydoğu'da yakalanan silahların tamamı Rus yapımı. Daha önce Batılılara, DAEŞ'le ilgili 'PYD'ye silah vermeyin' uyarısında bulunduk. Ne oldu; silahların yarısı DAEŞ'e yarısı da PYD'ye gitti. Bize söyledikleri neydi; PYD, YPG, bunlar DAEŞ'e karşı savaşıyor. Batılılar PYD konusunda ciddi yanlışlar içerisinde. 'İyi terörist, kötü terörist' gibi yaklaşımları var. Bunların hepsini süreç içinde bozmamız ve kavramları da yerli yerine oturtmamız lazım.

-Terörle mücadeleden sonrası ne olacak?

Bir defa kentsel değişim-dönüşüm süratle olmalı. Bir de karakol ve kalekolların yapılması lazım. Ciddi, güçlü karakol ve kalekollar olması lazım ki vatandaş 'Ben artık güvendeyim' diyebilmeli. Diğerlerine karşı da en önemli görev MİT, emniyet ve askeri istihbarata düşüyor. Ama bir şey daha var. Halkın hükümetiyle, devletiyle el ele vermesi lazım.

-Arınç'ın son açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

O televizyon programını izlemedim, ama duyunca da ciddi manada üzüldüm. Konuyla ilgisi olan Yalçın Akdoğan, Efkan Ala, Mahir Bey var... Ben Dolmabahçe konusunda her üçüne de, 'Onlarla aynı fotoğraf karesinde olmanız doğru olmaz. Sizler hükümetsiniz, onlar ise hükümetin muhatabı olamaz' demiştim. Nitekim benim Başbakanlığım döneminde de gerek Beşir Bey, gerek Sadullah Bey, zaman zaman bazı görüşmeler yaparlardı. Parlamentoda olurdu ve özel yapılırdı. Ne resim verilirdi, ne açıklama yapılırdı. Dolayısıyla, bundan benim haberimin olduğunun, benim müsaademle yapıldığının iddia edilmesi kesinlikle dürüst, doğru bir hareket değildir. Kaldı ki o zat, benimle çalıştığı zaman içerisinde bunları konuşmamıştır. Parlamentodan çıktıktan sonra kalkıp da Cumhurbaşkanı hakkında böyle doğru olmayan ifadeler kullanılmasını kabul etmek mümkün değildir.

'SADECE BAŞKANLIK DEĞİL'

-Anayasa çalışmasının çok da uzatılmaması gerektiğini ifade etmiştiniz. Gelinen aşamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

İsmail Bey (Meclis Başkanı) başladı, 6 aylık bir süreç devam edecek. En azından mutabık kalınan maddelerde, mutabık olan partiler el ele verir oylarlarsa, karar verebilirlerse; en azından halka gitmenin yolunu, 330'u yakalamak suretiyle elde ederler diye düşünüyorum.

-Yeni Anayasa'nın esası ne olacak?

Kısa bir ifade ile söyleyecek olursam, bu bir sistem değişikliğidir. Burada öyle bir sistem değişikliği yapalım ki Türkiye'nin geleceğini şekillendirsin. Yerli ve milli bir Anayasa'mız olsun istiyoruz. Olay sadece başkanlık sistemi değildir, Anayasa değişikliğinin içinde bir başkanlık sistemi diyelim. Olayı sadece başkanlık sistemine indirgemeyelim. Ortada yamalı bohça gibi bir Anayasa var, A'dan Z'ye pırıl pırıl hale getirmemiz lazım. Onun içinde başkanlık sistemini de bir yere oturtacağız. Beştepe sofrasında bununla ilgili çalışmayı başlattık. Kim katkı verebilecekse, bu işe tüm kesimleri katalım, ortaya efradını cami ağyarını mani bir eser çıksın. Parlamentodan geçtikten sonra bir arama konferansıyla halkın kanaatlerini de alırız. 330'u sağladıktan sonra da bunu referanduma sunarız. Referanduma götürülmesi halinde de milletten bu işin olurunun çıkacağına inanıyorum. Sistemi sorguluyor şu anda vatandaş, yüzde 55 yüzde 60 aralığında. Henüz işin başında bu noktadaysa, halk bilinçlendikçe oran daha yukarı çıkacaktır.

-Paralel yapı ile mücadelede Devlet Denetleme Kurulu neler yapacak?

Ben talimatı verdim ve dedim ki, 'Devletin bütün kurum ve kuruluşlarında, nereden ne istihbarat alıyorsunuz, hepsini inceleyecek, araştıracak, burada paralel devlet yapılanmasına yönelik kimler var, titizlikle inceleyecek, tespit ettikten sonra bunlarla ilgili suç duyurusunda bulunacaksınız.' Sayın Başbakan'la da bu konuyu konuştum. 'Başbakanlık Teftiş Kurulu'nu devreye sokun' dedim. Bu koordinasyon olmazsa arada kaçanlar olur. Şu anda iki grup da çalışmalarını başlattı.

'ALMANYA, FRANSA BİZDEN FAKİR Mİ?'

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Şili Devlet Başkanı Michelle Bachelet ortak basın toplantısı düzenledi. Türkiye'nin 2.5 milyonu aşkın sığınmacıya hiçbir ayrım gözetmeksizin sahip çıktığını söyleyen Erdoğan, "Şu ana kadar yapmış olduğumuz harcama ise 9 milyar doları aştı" dedi. BM Latin Amerika ve Karayipler Ekonomik Komisyonu'nda da konuşan Erdoğan, "Almanya, Fransa, Hollanda, Belçika, bunlar bizden daha mı fakir? Bunlar kapılarını kapatıyor, biz ise açıyoruz. Niye? Gökten yağdırılan tüm o bombalara karşı, kaçan insanlara bizim başka yapacak hiçbir şeyimiz yok. Kapılarımızı da açtık, gönlümüzü de açtık onları misafir ediyoruz" dedi.

 
Habertürk

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.