Davutoğlu: Görüş ayrılıkları söz konusu olabilir

Davutoğlu: Görüş ayrılıkları söz konusu olabilir

İstediğimiz neticeyi alamadık belki ama Türkiye demokratik bir seçimi gerçekleştirdi. Vaktinde kongre yapılacağı algısının topluma yerleştirilmesi. Bu anlamda başarılı bir kongre süreci yaşanmıştır. Görüş ayrılıkları söz konusu olabilir.

İşte NTV canlı yayınına konuk olan Davutoğlu'nun açıklamalarından satır başları:

Tamamen cumhurbaşkanının ağırlığında MKYKlistesi haberleri vardı. Binali Yıldırım'ın imza topladığı yorumları vardı. Kongrede ne oldu bize anlatır mısınız?

Kongreler partilerin ortak aklının vicdanının harekete geçtiği zeminlerdir. AK Parti'nin farkını ortaya koymak bakımından iki şeye dikkatinizi çekmek isterim. AK Parti'nin geçmişi ve geleceği... Türkiye'nin en genç partilerinden bir tanesi. Buna rağmen çok köklü teamülleri ortak davranış kodları oluşmuş bir parti. 5'nci kongresine gelene kadar çok büyük bir insan harmanını toplayan bir hareket. Baktığınız zaman AK Parti listelerine aynı anda birçok MKYK kabine çıkaracak kadar kamuoyunun tanıdığı isim var. Diğer partiler uzun süredir de iktidarda olmadıkları, daha önce de başarı hikayeleri olmadığı için daha sık değişen kadrolarla çalışıyorlar. Geriye doğru baktığımızda biz 80'li 90'lı yıllarda sistemin dışında görülen insanların AK Parti iktidarıyla devreye girdiğini ve devlet-millet arasında köprü oluşturduğunu görüyoruz. Çok geniş bir insan havuzumuz var.

İleriye dönüp baktığımızda, şu anda her parti kendi siyasi kaderini yaşar. Ama herhalde AK Parti'nin kaderiyle ülke kaderinin bu kadar örtüşmesi bağlamında, herhangi bir partinin olmadı. Bugün AK Parti dışında toplumun bütün katmanların içinde barındıran bir parti yok. AK Parti'de ortaya çıkabilecek herhangi bir sorun ülke sorunu olabiliyor. Bu önemli bir farktır. CHP kongrelerinde yaşanan bir çok türbülans bu kadar değerlendirmeye alınmazdı.

Bizim kongremizle ilgili yapılan yorumlar ülke gündeminin ana esası oluştu. Realist olarak herkes biliyor ki bu 1 Kasım'da da AK Parti tek başına iktidar olma şansı olan tek parti durumda. Beşinci olağan kongre önemliydi. Birkaç hedefim vardı. AK Parti'de birliği sağlamak. Cumhurbaşkanımızın genel başkanlığı döneminde oturmuş değerler var. Bunları sürdürmek, tazelemek, derinleştirmek. Diğer taraftan ülkeyi bir seçime götürmek. Ve 2023 vizyonu çerçevesinde de toplumu motive etmek.

Seçime gittik. İstediğimiz neticeyi alamadık belki ama Türkiye demokratik bir seçimi gerçekleştirdi. Vaktinde kongre yapılacağı algısının topluma yerleştirilmesi. Bu anlamda başarılı bir kongre süreci yaşanmıştır. Görüş ayrılıkları söz konusu olabilir.

Sonunda ortaya çıkan birlik ve beraberliğin tahkim edildiği 1353 oyun tümünü alarak genel başkan seçilmiş olmam AK Parti delegelerinin birikimin bana gösterdiği teveccüh. MKYK listesi de bunu yansıtan, tecrübeyle tazelenmeyi yansıtan bir liste halinde ortaya çıktı ve birlikte sunuldu. Genel başkan adaylığı MKYK tek bir bütün içinde sunuldu. AK Parti bundan güçlenerek çıktı.

Bakınız müzik yok. Şehitlerimiz dolayısıyla yaptırmadık. Bu anlamda coşku ifade eden çiçekler güller kongrenin ayrılmaz unsurları yok. Ama salondaki coşkuyu herkes gördü.

FİKRET BİLA: Ben de şöyle devam edeyim. Tekrar seçildiniz. Bir de şu boyut vardı kongrede. En çok vurgulanan "AK Parti'nin fabrika ayarlarına dönmesi" gibi, kuruluş değerlerini de yeniden yapılanması gibi bir takım vurgular oldu. Bunu da daha çok 7 Haziran'da alınan sonuca bağladınız. Orada umduğunuz sonucu alamadınız. Demek ki bazı uyarılar geldi bize, algılıyoruz, değerlendiriyoruz bir rota 2001 ruhu gibi ifadeler kullanıldı. Bu süreçte AK Parti hangi değerlerinden uzaklaştı da, buna ihtiyaç duydunuz?

Ben fabrika ayarlarına dönme tabirini hiç kullanmadım. Ama şunu kullandım, kurucu değerler. Bir tarihi süreçlere baktığımızda iki şey öne çıkar. Kurucu liderler, kurucu değerler. Bir harekette çok kuvvetli liderler yoksa o hareket bir müddet sonra hamasi değerler taşır, başarı gelmez. Biz değerleri hayata geçirerek onları ikame ederiz. AK Parti'nin kurucu değerleri çok önemliydi. Cumhurbaşkanımızın metni üzerinden bazı konuşmalarımdan faydalanarak ifade ettim. Türk siyasi tarihi açısından geçmişteki zaafları da ortaya koyan hususlar. Ortak akıl diyor mesela. 80'li 90'lı yıllarda danışmayı ortak aklı kaybeden siyasi yapıların zamanla gücünü kaybettiği ortada.

Bu anlamda AK Parti çok köklü bir geleneğe sahip. Belde teşkilatından genel merkeze kadar. Bunu korumak ihtiyacı var. Ola ki değişik kademelerde bu anlamda bir zaaf varsa bunlar göz önüne alınır. Ortak vicdan niteliği taşıyan, kibirden, şatafattan, milletten uzak durmak... Millete tepeden bakılmaz.

Ama şöyle bir algı oluşmuşsa, "AK Parti kadroları güç dolayısıyla milletten uzaklaştılar" diye bir algı oluşmuşsa bu bizim görevimiz. Bazı araştırmalarda bu ortaya çıkıyor. O zaman benim görevim, arkadaşlarıma, kadrolara, arkadaşlar 2001'de yola çıktığımızda bizim gücümüz, makamlarımız yoktu, hiçbirimiz bakan, belediye başkanı değildik. Ama bir şeyimiz vardı, değerlerimiz. Onlardan hareket ettiğimizde makamlar anlam kazandı. Kibirden uzaklaşıp aşkla, karşılıksız şekilde, fedakarlıkla yol yürüdüğümüzde bu makamlara geldik.

Ama bunları terk edersek bu makamlarda duramayız. Benim görevim bunu hatırlatmak. Siyasi gücün meşrulaşması ve ahlakın rolü... Gerçekten de her insan için güç eğer sağlam ahlakla tahkim edilmemişse yanıltıcı yönlere sevk edilebilir. O bakımdan kurucu değerler hep bu değerlerdi. Biz baskıcı 28 Şubat rejiminin sancıları üzerinde AK Parti kadrosuyla yola çıktık. Geçmiş MKYK üyeleriyle yemekte de hep bunları anlattım. Kolay olmadı AK Parti'nin bu güce ulaşması.

Şimdi bir şey azalmış görünüyorsa, bir iç muhasebe yapma ihtiyacı var. Aslında yüzde 41 çok yüksek bir oran demokrasilerde. Sadece matematiksel bir şeye bakmıyorum ben. Milletin algısında ne olup bittiğiyle ilgili anketler yaptık. Birçok husus benim önüme geliyor. O kurucu değerler, cumhurbaşkanımızın ilan ettiği kurucu değerleri tahkim etmek, onun için kongrede siyasi erdem ve etik kurulu oluşturduk.

Kurucu kadrolar tarafından da bazı tespitler yapıldı. Üç dönemi dolduranlar aday olamadı 7 Haziran'da. Bu kongrede bunu esnettiniz. Bunun içerisinde kurucular arasında yer alan Abdullah Gül'ü de davet ettiniz. Şu çıktı ortaya, Sayın Gül'e daha yakın isimler liste dışı kaldı. acaba böyle bir süreç mi yaşanıyor? Aday olmamaları veya yönetim kadroları yer almamaları gibi bazı kritikler okuduk...

Bu da çok doğru değil. Sayın Abdullah Gül bizim cumhurbaşkanımızdır, ilk başbakandır. Benim de başbakanlığının ilk döneminde akademik hayattan siyasi hayata geçmeme vesile olmuş ve birlikte de çok yoğun bir mesai harcadığım çok yakın bir dostumdur makam ilişkilerinin ötesinde. Dolayısıyla AK Parti'ye katkısı hiçbir zaman göz ardı edilemez. Kendisine de hem telefon ettim, ayrıca ziyaret edecektim. Tam o gün 16 şehidimiz olduğu için Van'a gitmek durumunda kaldım. Gelmiş olsalardı, kongremizde mutlaka her zaman hak ettiği şeyi, takdiri ifade ettik.

Burada bir fark gözetmek söz konusu olamaz. Bütün bu yola katkı sağlamış herkes en öncü kadrolardan mahalle teşkilatındaki herhangi birine kadar hepsi değerlidir bizim için. Kimse de değer taşımak bakımından ihmal edilemez.

İsimlerin şuna veya buna yakın olması ise, fraksiyonel bir yaklaşım. Şu isimler Abdullah Gül'e, şu isimler Davutoğlu'na vesaire bunlar doğru tasnifler değil. Hiçbir şey Türkiye'nin kaderinden daha önemli değildir. O bakımdan MKYK'ya giren arkadaşımızın hepsi hizmet etmiş arkadaşlar. MYK'ya giren arkadaşlar da, geçen gün bu binada önce bir MKYK toplantısı yaptık. Sonra MYK listesini açıkladım. Daha sonra herkesin kendisini tek tek tanıtması suretiyle, kendileriyle fikir alışverişinde bulundum.

Burada kimse herhangi bir tasfiye, ön yargılarla, şu şunlara karşı gibi, bu binada herkes herkese aynı ölçüde yakın uzaktır.

Sayın cumhurbaşkanımız bu hareketin genel başkanı kurucu lideri olarak, Sayın Abdullah Gül ile her düzeyde ilişkisi olmuştur. Abdullah Bey başbakanken, sayın cumhurbaşkanımız genel başkandı. Daha sonra Abdullah Bey dışişleri bakanı o başbakan oldu. Sonra cumhurbaşkanı oldu.

Ha insan olduğu yerde sorun olmaz mı olur, hırs olmaz mı olur. Ama bunları aşacak olan şey işte o bahsettiğimiz değerler.

SEDA ÖĞRETİR: Birinci çoğul şahıstan, tekil şahıslara kayma açıklamaları geldi. Bu da mı kurucu değerlerle değerlendirilmeli?

Şahsen beş kez bir ibadeti tekrar etmek, bir ritüeli tekrar etmek değil, yaptığımız eylemlerle ilgili muhasebe yapmaktır. Mesele gidip de ibadet değil, oturup yalnız kalmak... Her dinde bu var. Kendisiyle hesaplaşmayan birinin başkasıyla hesaplaşma gücü olmaz. Kendisini sorgulama dürüstlüğüne sahip olmadan başkası üzerinden doğrulama yapmak da doğru olmaz. Söylediğiniz hususlar, hepimizin bu değerleri düşünceleri bir muhasebe imkanı olarak görmesinden.

Şimdi biz bu muhasebeyi yapıyoruz. Nerede varsa bir kibir, bazı hususlarda arkadaşlarımızın dikkatini çekiyoruz. Bir yerde şahsi çıkarlar için kullanıldığını gördüğümüzde ona karşı tedbir almak da bizim sorumluluğumuz...

Herhalde Bülent Arınç'ın açıklamasını kast ediyorsunuz... Bunlar AK Parti kadroları içinde iç muhasebe açıklamaları olabilir. Ben toplantılarda söylüyorum, hiç kimse zihnine sansür koymasın. Ama iş bitip de yola çıktığımızda orada farklılıklar biter.

MUSTAFA KARAALİOĞLU: Başta Oğuz Bey'in çerçevelediği çapta böyle bir tansiyon olmamıştı. Siz de çok o süreçte ne yapacağınız merak edildi. Şimdi bakınca o süreci kongreyle ilişkin duyduğumuz dedikodular, böyle yönettiğiniz için iyi hissediyor musunuz? Hangi gerekçeyle böyle davrandınız?

Attığım her adımdan, üzerime aldığım görevi yerine getirirken gerçekleştirdiğim her eylemden sonra bir muhasebe yaparım. Şu anda bugün AK Parti kadroları eğer 1353 delege tek bir genel başkanda mutabık kalmışsa ben bundan iftihar ediyorum. Şöyle mi oldu böyle mi oldu, onu ben tartışmam. Ne yapıldı, ondan önce ne oldu... Benim görevim o delegelerle gönül bağı kurmak. Farklı iki, üç aday da çıkabilirdi. Çıkmış olsaydı da ben kazanmış olsaydım, hangi delegenin kime oy verdiğini sormazdım. Ben o delegelere güvenmezsem ben o yola çıkmam.

Bakın birçok şey işte... Çıktım konuşmamı yaptım, bir hafta önce de zihnimde olan konuşmaydı. O dedikoduların benim psikolojimi etkilemediğini söylemek istiyorum. Eğer böyle bir ulvi görev, gerçekten son derece karizmatik bir liderden sonra sayın cumhurbaşkanımızdan sonra, bir mutabakatla seçilen genel başkan olma hüviyeti bana verilebilecek en büyük şeref.

Bu anlamda baktığımda başarılı olduğumuz kanaatindeyim ve hata da yapmadığımı düşünüyorum. O delegelerden biri kalkıp benden hesap sorsaydı, her zaman söylemek kolaydır. Her arkadaşım bana yanlış gördüğünde seni güzel sözle şununla düzeltirim diyebilmeli. Ama 1353 delege böyle bir şey yapmadan mutabakat vermişse, onlardan bana gönlüme verilen en güzel hediye olarak görürüm.

MKYK ile ilgili hemen bir gün sonra, herkes evlerine gitti, ben nereye gittim? İstanbul'a gittim, NATO'nun genelkurmay başkanlarına konuşma yaptım ve gece geç vakte kadar genelkurmay başkanımızla birlikte... Sonra geri döndüm, yarın MYK'yı ilan edeceğim dedim. Orada da görevim ne benim? O delegelerin ortak vicdanını bir eylem planına dönüştürecek karargah oluşturmak. O şunu demiş bu bunu demiş o an itibaren bitmiştir.

Türkiye'yi idare eden birisi olarak tansiyon düşmesini sağlamaya çalışıyoruz. Sürekli havalarda bulutlar dolaşıyor. Bir de şu var tabi. Aynı gün çok üzücü. Coşku içinde MKYK yapmak istiyoruz ama o aralarda da bir kulağım Cizre'de, diğer kulağım mülteci olaylarında, yabancı heyetlerle görüşerek... Bugün kongre var, hayat dursun denmiyor. Fitne fesat terör de durmuyor. O zaman sizin benim yüreğim kongredeyken, aklım Cizre'de, aklım bir polis konvoyuna yapılan saldırıda. Bir başka aklım mültecilerde. Bu hayatın dokusu.

MUSTAFA KARAALİOĞLU: MYK tercihlerinizi anlatır mısınız? Bütün seçim kadrosunu değiştirdiniz. 7 Haziran'a eleştiri mi taşıyor?

Hayır o nedenle değil. Biz iç değerlendirme yaparız. Ama yeni bir kongre, tazelenme ihtiyacı vurgulandı. Her MKYK'dan sonra da, doğaldır. Ve yeni bir MYK oluştu. Burada da yine eski bakanlarımız, Ömer Çelik'ten Bekir Bozdağ'a. Daha önce MYK'da olmayan arkadaşlarımız girdi. Ve ilk defa da üç kadın hanım kardeşimiz arkadaşımız bu anlamda yol arkadaşımız ilk kez üçü birden devreye girdi. Dağılıma baktım, Türkiye'nin her tarafından temsil. Bir taraftan kıdem var, bir taraftan Mehmet Ali Şahin gibi ben tanıdıkça da gurur duyduğum arkadaşlarımdan bir tanesi. Bütün o değerlerle yürümüş birisi, bir taraftan da Fatma Betül Sayan var siyasete yeni giren.

Tek tek saymak istemiyorum ama kıdemle tecrübeyi, heyecanla bürokratik tecrübeyle gençliği birleştiren güzel bir MYK oluştuğunu düşünüyorum. MKYK'dan böyle bir MYK çıkmış olması, AK Parti insan havuzunun ne kadar güçlü olduğunu gösteren bir tablo.

NTV

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.