Koncuk'tan Hükümete Kadrolaşma Tepkisi

Koncuk'tan Hükümete Kadrolaşma Tepkisi

KONCUK: KENDİ YANDAŞLARINIZA MAKAM DAĞITIRKEN, “SEN BEN YOK, TÜRKİYE VAR” DEMEDİNİZ!

Türkiye Kamu-Sen istişare toplantıları Kırıkkale’de yapılan teşkilat buluşmasıyla devam etti.

Kırıkkale İl Temsilciliğimizin düzenlediği istişare toplantısına başta Genel Başkanımız İsmail Koncuk olmak üzere, konfederasyonumuza bağlı sendikalarımızın Genel Başkanları, Genel Merkez Yöneticilerimiz, Şube Başkanlarımız, kamu çalışanlarımız ve çok sayıda davetli katıldı.

 

KONCUK: BU ÇATI ÇÖKERSE HEPİMİZ ALTINDA KALIRIZ

Konuşmasına katılımcıları selamlayarak başlayan Genel Başkanımız İsmail Koncuk, şehitlerimizi Yahya Kemal Beyatlı’nın dizeleriyle andı.

Şu kopan fırtına Türk ordusudur Yârabbi!

Senin uğrunda ölen ordu budur Yârabbi!

Tâ ki, yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın,

Galib et, çünkü bu son ordusudur İslâm'ın!”

“Türkiye’de herkesin aklını başına alması mecburiyet haline gelmiştir” diyen Genel Başkanımız İsmail Koncuk, “Çatı çökerse parası olan zenginler, iktidardan nemalanan, ihale alarak haksızlıklara göz yuman rantçılar, makam mevki sahibi olanlar, o zaman ne paranız, ne de makamınız kalmayacak” dedi. Koncuk, “Şehitlerimizi Yahya Kemal’in bu güzel dörtlüğüyle hatırlıyor ve anıyorum. Onlar bu millet, sizler, bizler, evlatlarımız rahat yaşasın diye hayatlarını genç yaşta kaybettiler. Anaları, babaları, kardeş, eş ve çocuklarının gözleri yaşlı kaldı. Bu vesileyle tüm şehitlerimizi ve bugün Şırnak’ta bir şehit daha verdik, hepsini rahmet ve minnetle yad ediyorum, Allah bu şehitlerimizin anne, baba, kardeş, eş ve çocuklarına sabırlar ihsan eylesin. Ateş düştüğü yeri yakıyor, bunlar bizim evlatlarımız. Zaman zaman terör belası yüzünden Kırıkkale’de şehitler veriyor. Onların cenaze törenlerine sizlerde katılıyorsunuz ama acımızı sadece o cenaze törenleri ile sınırlı görmemek lazım. Şehitlerimizi asla unutmayalım, onların aile ve evlatlarına her vesile ile sahip çıkalım.

Türkiye zor günlerden geçiyor, hep birlikte görüyoruz. Ankara’nın göbeğinde bombalar patlıyor vatandaşlarımız hayatlarını kaybediyor. Bunlar bizi kaygılandırması gereken olaylardır. Eğer kendi vatanımızda, bilhassa başkentimizde insanlarımız bombalı saldırılarla hayatlarını kaybediyorsa artık bu sözün bittiği yerdir. Bu ülkenin hükümetlerinin üç temel görevi vardır, eğitim, sağlık en önemli ise güvenliktir. Yani vatandaşın can, mal ve namus güvenliğini sağlamak bu ülkeyi yönetme iddiasında olan iktidarların temel görevidir. Bu ülkede vatandaşlarımızın can güvenliği yoksa gerisinin ne önemi kalır. Bu aynen şuna benziyor,  “Asker savaşta komutanına gidip, komutanım problemlerimiz var barutumuz bitti” diyor, Komutan ise, “Diğerlerini sayma” diyor. Eğer bir ülkede vatandaşlarımızın can güvenliği kalmamışsa bu barut bitti mesabesinde bir durumdur ve ciddi kaygılar uyandırması gerekir. İzanı olan, aklı olan yüce Allah’ın kitabında ifade ettiği gibi, “Düşünebilen, akledebilen” her beyin, her insan için bu son derece anlamlı bir durumdur. O’nun için şu an Türkiye’nin bulunduğu durum sözün bittiği yerdir. Biz gerçekten tarihte devlet kurmakta mahir bir milletiz. Gelin Kırıkkale’den tüm Türkiye’ye seslenelim,  90 yılık Türkiye Cumhuriyeti devletinin yok olmasına Allah rızası için, evlatlarımız için, torunlarımız için izin vermeyelim, müsaade etmeyelim, kimsenin kara kaşı kara gözü için, kimsenin saltanatının devamı için bu milleti yokluğa,  yok oluşa terk etmeyelim. Bunu yapmak kuru sözle kalmasın, sadece söylemek yetmez, tüm gövdemizle ve benliğimizle bunu istediğimizi her bir vatandaşımızın ortaya koyması gerekir. Günü kurtarmakla bir yere varamayız. Bakın bu çatı bizim için önemlidir, bu çatı çökerse parası olan o zenginler şunu bilsin, iktidardan nemalanan, ihale alarak haksızlıklara göz yuman rantçılar, okul müdürü oldum, hastane müdürü oldum, il müftüsü oldum, Genel müdür oldum diyenler şunu bilsin, bu çatı çökerse ne il müdürlüğünüz, ne Genel müdürlüğünüz, ne okul müdürlüğünüz kalmayacaktır, bunu herkes böyle bilsin. Bu makamlara gelip haksızlık yapanlar, insanlarımıza şucu, bucu, benden olan olmayan diye kategorize edenler, emin olun sizleri o makamlar kurtarmayacaktır. O’nun için herkesin artık Türkiye’de aklını başına alması mecburiyet haline gelmiştir” dedi.

 

KONCUK: TÜRKİYE KAMU-SEN ÜYELERİ 13 YILDIR KOLAYI DEĞİL, ZORU VE MÜCADELEYİ SEÇMİŞTİR!

Liyakat sahibi Türkiye Kamu-Sen mensuplarının üçüncü sınıf vatandaş sayılırken, yandaşların makam sahibi yapıldığını belirten Genel Başkan İsmail Koncuk, “Korkmayan, mücadele eden, yiğitçe savaşan Türkiye Kamu-Sen mensuplarını kutluyorum” dedi. Koncuk, “Yüce dinimiz, “Müslüman elini iki kere aynı deliğe sokmaz” diyor.  Üç kere dört kere aynı deliğe elini sokan bizleriz. Yüce Allah’ın ve dinimizin emrettiği şekilde yaşamak zorundayız. Hz. Peygamberimizin vaaz ettiği, “İslam, güzel ahlaktır” dediği o güzel ahlaka, erdeme ulaşmak için gayret etmeliyiz, bunun başka yolu yoktur. Bunları çevremizde bir sürü ahlaksızlıklar, namussuzluklar ve hırsızlıklar, hak gaspları, işi ehline vermeme gibi olaylar yaşanırken susarak yapamayız. Yüce dinimizin dediği gibi, “Eğer bir haksızlık görüyorsan elinizle, yapamıyorsan dilinizle, bunu da yapamıyorsan kalbinizden buğz ederek” bu tepkiyi ortaya koymak zorundayız. Ben Türkiye Kamu-Sen mensuplarının, bu ülkenin en aydın kesimi diye nitelendirdiğimiz kamu çalışanlarının ülkenin kötü gidişine dur diyecek iradeyi ve cesareti sergilemesi gerektiği günleri yaşadığımızı düşünüyorum. Bu tepkiyi hep birlikte ortaya koyacağız, üzerimize düşen sorumlulukları millet olarak yerine getireceğiz.

Türkiye Kamu-Sen’in tüm üyelerini tebrik ediyorum. Bu kadar ahlaksızlığa batıldığı bir günde o ahlaksızlıkların hiçbir tarafında olmadınız. Kolayı seçebilirdiniz, zoru seçtiniz, mücadeleyi seçtiniz. Ahlaksızlığın üzerine gitmeyi seçtiniz, sadece kalbinizde buğz etmekle yetinmediniz, öyle gün geldi elinizle, öyle gün geldi dilinizle müdahale ettiniz, korkmadınız, adam gibi ve yiğitçe yaşadınız, sizleri tebrik ediyorum. Türkiye Kamu-Sen üyelerinin en temel özelliği nedir diye sorsam, herhalde vatansever olmaktır diye ifade ederiz. Burada vatanını sevmeyen bir tek insan bulamazsınız. Milli ve manevi değerlerine saygısı olmayan bir kişi bulamazsınız, Atatürk’e ve şehitlerimize, ecdadımıza saygısı olmayan bir tek insan bulamazsınız. İşte Türkiye Kamu-Sen üyeleri bu özelliği yüreğinde barındıran insanlardan oluşuyor ama son 13 yılda  öyle haksızlıklarla karşı karşıya kaldık ki, hepinize soruyorum, “Ben anlayışımla, vatanseverliğimle, milliyetperverliğimle 13 yıldır bana yapılan bu muameleye layık mıyım? Bu muameleleri hak ediyor muyum?” diye kendinize sorun.

Bu ülkenin en vatansever unsurlarını içinde barındıran Türkiye Kamu-Sen mensuplarına, PKK terör örgütü yandaşlarına, uzantılarına, hırsızlara layık görülmeyen muamele layık görüldü. Neler yaşadık neler. Okul müdürlerimizi, idarecilerimizi  bir bir görevden aldılar. Başhekimlerimizi, hastane müdürlerimizi, müftülerimizi, şube müdürlerimizi, daire başkanlarımızı görevden aldılar. Allah rızası için, bu makamlara gelen insanlar bizden daha liyakatli, daha kabiliyetli insanlar mıydı? Hayır, inanın iddia ediyorum, bunların eline iki tane koyun verseniz gütmeyi beceremez, birini kaybedip gelirler. Bu insanları aldılar okul müdürü, hastane müdürü, müftü, daire başkanı, genel müdür yaptılar ama bu liyakate sahip insanları da üçüncü sınıf vatandaş muamelesine tabi tuttular. Akif diyor ya, “‘Şark’a bakmaz, Garb’ı bilmez, görgüden yok vâyesi; Bir kızarmaz yüz, yaşarmaz göz bütün sermayesi!’ …” utanmak lazım ama sermayeleri yaşanmaz göz, utanmaz yüz olunca şöyle diyorlar Seçim beyannamesinde, “Türkiye’de, ayrımcılığı sona erdireceğiz” bende diyorum ki, “Madem böyle bir niyetiniz var, şu yöneticilik görevlerinden azlettiğiniz al aşağı ettiğiniz Türkiye Kamu-Sen’in yiğit mensuplarını görevlerine iade ederek bu ayrımcılığa son verdiğinizi gösterin”

Bunları konuşmak, anlatmak lazım bu ülkede. Şimdi afişler asmışlar her yere, “Sen ben yok, Türkiye var” diye. Ne kadar güzel bir söz, elbette sen ben olmamalı bu ülkede, biz olmalı ve Türkiye olmalı. Bunu kuru sözle söylemeyeceksin, o müdürlük makamlarını dağıtırken sen ben yok, biz varız dediniz mi? “Siz varsınız, bizim yandaşlarımız var” dediniz. Genel müdür atarken, il müdürü, şube müdürü atarken “Sen ben yok, biz varız dediniz mi?” Hayır, “Biz varız ve bizim karşımızda olanlar var” dediniz. Türkiye Kamu-Sen mensuplarını dışladılar. Ben hiçbir Türkiye Kamu-Sen mensubunun, bu kadar vatansever olan, dinine imanına, milli değerlerine sonuna kadar bağlı olan bu insanların bu muameleyi hak ettiğini düşünmüyorum. Kul hakkı yediler, yüce Allah kitabında diyor ki, “Her suçla gelin affederim ama bir şeyi affedemem, kula hakkını affetmem” diyor ama bunlar kul hakkı yediler. Geçtiğimiz günlerde yine Kırıkkale’de 20 okul müdürümüz yine teşkilatımızın mücadelesi ile yargı kararları doğrultusunda görevlerine iade edildi.

Yargı kararları uygulanmıyor bu ülkede.  Dava açılıyor, kazanılıyor ancak, ilgili kişi ve kurumlar “ben bunu uygulamıyorum”, “kararı anlamıyorum” diyor. Ben de soruyorum; sizin anlayacağınız yargı kararını nereden bulayım?  Daha siz yargı kararlarını idrak edemiyorsunuz.  Kararları işinize geldiği gibi değerlendiriyorsunuz.  Şube müdürlerini görevden aldılar, onların geri dönmelerine yönelik yüzlerce karar var. Ancak hiçbiri uygulanmadı. Biz de bu ahlaksızlığı seyir mi edelim? Yargının bağımsızlığını ortadan kaldırıldığını, adaletin ve hukukun bu ülkede yeksan edildiğini görüp de söylemeyelim mi ? Eğer vicdanımız varsa, insanlığımız varsa, bu haksızlıkları göreceğiz ve görmeyenlerin de gözüne soka soka anlatacağız. Bizim kuruluş sebebimiz zaten bu” dedi.

 

KONCUK: İSTİKRAR, GELİŞMİŞ DEMOKRASİYİ EGEMEN KILMAKTIR

“Kime olursa olsun, zulüm karşısında susmayız” diyen Genel Başkan İsmail Koncuk, gelişmiş demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, yargı bağımsızlığını esas alan anlayışla istikrar sağlanabileceğini vurguladı. Koncuk,  “İnsan hakları ihlalleri yaşıyoruz. Ülkemizde insani değerler dediğimiz kavramların hiçbir anlamı kalmadı. Bir takım kuruluşları çok ciddi baskılar oluyor. Sevelim ya da sevmeyelim, bu kuruluşlara yapılan bir zulümdür. Zulüm bizim yüce dinimizde yasaklanan bir durumdur.  Onun için bunu seyredemeyiz. Bizim anlayışımız, kültürümüz zalimin karşısında olmayı emrediyor. Sevmediğiniz insan dahi olsa, karşınızda o insana zulüm yapılıyorsa ve siz de seyirci kalıyorsanız, en az o zulmü yapan insan kadar suçlusunuz. Onun için susmayacağız. Bundan sonra da aynı tepkileri ülkemizin geleceği adına vermeye devam edeceğiz.

Sıklıkla bugünlerde “istikrar” kelimesini duyar olduk. Aslında 13 yıldır zaten duyuyorduk. İstikrar bir ülkede, herhangi bir siyasi partinin 350 milletvekiliyle tek başına iktidar olması değildir. İstikrar gelişmiş demokrasiyi, bu ülkede egemen kılmaktır. İstikrar aynı zamanda, hukukun üstünlüğünü esas almaktır. Bütün dünyada sözü senet gibi olan devlet olmak demektir istikrar. İnsan hakları, hukuk, demokrasi konusunda, gelişmiş ülkeler yanında sözünüz geçmiyorsa orada istikrardan bahsedemezsiniz.  Bu değerlerden yoksun bir anlayış sergilendiği müddetçe, 550 milletvekiliyle bile gelseniz bu ülkede istikrardan bahsedemezsiniz.

Ülkemize sıcak para akışı neredeyse girmez oldu. Ekonomik anlamda ülkemiz ciddi problemlerle karşı karşıya. 7 Haziran seçimlerinden beri sanki başka iktidar varmış gibi, istikrarın ülkeden gittiğinden söz ediliyor. O tarihten bu yana kararları alan, uygulayan yine bu iktidardır. Diğer siyasi partiler mi ülkeyi yöneten kararlar alıp uyguluyor? Bu gerçeklerin milletimize çok iyi anlatılması lazım. istikrar için, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, demokrasi lazım. Hakimlerimiz karar alırken korkmayacak. İstikrar, bir şehrin sokaklarını korkmadan rahatça gezerseniz vardır ya da ülkenin bir bölgesini terör örgütüne teslim etmediyseniz istikrardan söz edebilirsiniz. Bunların hiçbiri ülkemizde yok ve bu durumu da biz bu hale getirmedik. Türkiye’yi bu hale getiren sorumlular bellidir.  O yüzden Türkiye davasını unutmamak ve her yerde dile getirmek lazım.  Türkiye sevdalısı üyelerimizin, çalışanlarımızın bu zamana kadar bu davayı savunduklarını, bundan sonra da savunmaya devam edeceklerine inancımın her zaman var olduğunu dile getirmek istiyorum” dedi.

 

KONCUK: SÖZDE SENDİKA KAMU ÇALIŞANLARINA KAYBETTİRMEYE DEVAM EDİYOR!

Genel Başkan İsmail Koncuk, 2013 toplu sözleşme maddesinin 2015 yılında değiştirilmesi nedeniyle kamu çalışanlarının ve emeklilerin enflasyon mağduru olacaklarını açıkladı. Koncuk, “Bir sendika bizi 2013 yılında 123 liraya pazarlamıştı. 2016 yılı için yüzde 6+5’e, 2017 yılı için ise yüzde 3+4’e yine pazarladı. Bugün yaptığım açıklamada memurun nasıl aldatıldığını gözler önüne serdim. Siyasi iktidarla yakın temas kuranlarla toplu sözleşme masasına oturulamayacağını, ne memurların ne de emeklilerin yüzünün gülemeyeceğini her zaman söylüyorum. 2013 yılında imzalanan toplu sözleşmenin bir maddesini söylüyorum; 2015 yılında, kamu çalışanlarına ve emeklilerimize öngörülen kümülatif zammın üzerinde bir enflasyon oluşursa, enflasyon farkı ödenecektir.

Yani 2015 yılında yüzde 3+3’lük zam aldık. Temmuz ayında enflasyonun öngörülenin üzerinde çıkması nedeniyle 1,76’lık enflasyon farkını aldık. Eğer 2013 yılında imzalanan toplu sözleşmenin bu maddesi, Memur-Sen tarafından değiştirilmemiş olsaydı 2015 yılında enflasyonun yüzde 6,1’i geçmesi durumunda enflasyon farkını alacaktık. Ama ne yaptıklarını anlatalım! 2013 yılında imzalanan bu toplu sözleşme maddesini değiştirmişler. 2013 toplu sözleşmesinde enflasyon farkı verilmesi için enflasyonun öngörülen maaş zammını geçmesi gerekiyor. Bu toplu sözleşmeye 2015 yılında enflasyon farkı verilmesi için enflasyonun memurlara verilen tüm zamların kümülatif toplamını, yani yüzde 3+3 ve yüzde 1,76’lık enflasyon farkının toplamını geçmesi gerekiyor.

Peki bu hükmü değiştirince ne oluyor? 31 Aralık 2015 tarihinde gerçekleşen enflasyona göre, biz enflasyon farkı alacağız. Şu ana kadar gerçekleşen enflasyon yüzde 7,95 iken aldığımız zam yüzde 7,9 olarak görülüyor.  2013 yılında hazırlanan toplu sözleşme maddesi 2015 yılında değiştirildiği için yüzde 1,76 da üzerine konularak ”toplam memura verilen zammın enflasyonu aşması halinde enflasyon farkı verilecektir” deniliyor. Eğer eski madde olsa idi, yüzde 6,1’lik oranın üzerinde bir enflasyon çıkarsa 31 Aralık tarihinde aradaki fark enflasyon farkı olarak verilecekti.  Ama yüzde 6,1’lik oranın üzerine yüzde 1,76’lık oranı koyuyorlar ve yüzde 7,9’luk oran çıkıyor. Şimdi ise 31 Aralık tarihinde, enflasyon yüzde 7,9 oranını aşmaz ise enflasyon farkını alamayacağız. Kümülatif olarak hem kamu çalışanı hem emeklimizin yüzde 1,8 oranında kaybı var demektir. Bir sendikanın hukuken 2013 yılında imzalamış olduğu toplu sözleşme hükümlerini, 2015 yılında yapılan toplu sözleşmeyle değiştirme hakkı yok. Bunlar kapsam dışında olan bir maddeyi değiştirerek 2015 toplu sözleşme zamanında yeniden yapmışlar. Kaybettiğimiz yüzde 1,8’lik oranı Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın mı karşılayacak?  Öngörülen enflasyonun yüzde 8,25 oranda olacağı hesaplanıyor.

Bu oran eğer gerçekleşirse, o toplu sözleşme maddesi değişmemiş olsaydı, kamu çalışanları ve emeklilerimiz 31 Aralık tarihinde yüzde 2,15 oranında zam alacaktı. Değiştirilen madde üzerinden bir enflasyon hesabı yapılacağı için 31 Aralık tarihinde yüzde 8,25 oranında bir enflasyon olsa bile yüzde 1,8 oranında kaybımız olacaktır. Bu gerçeğin insanlar farkında değil, sizlerin anlatması gerekiyor.  Bir sendikanın toplu sözleşmede kabul edilen bir maddeyi böylesine sorumsuzca, kamu çalışanlarını ve emeklileri zarara uğratmak pahasına değiştirme hakkı yoktur. Hepimiz bu durum için dava açıyoruz. Çünkü toplu sözleşme kapsamı dışındaki bir konu 2015 yılında değiştiriliyor. Sözde sendikalar kamu çalışanlarını kaybettiredursun, biz onları yeniden kazanmak için çaba sarf edeceğiz” diyerek sözlerini noktaladı.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.