Mayıs çatışma değil, bayram günü olmalıdır

Mayıs çatışma değil, bayram günü olmalıdır

1977 yılının 1 Mayısında Taksim Meydanında 36 İşçimizin öldürülmesinden sonra 2009 yılına kadar 1 Mayıs günü işçi bayramı olarak kutlamak isteyenlerle istemeyenlerin çatışma gününe sahne olmuştur.

 

              MEMUR-SEN İL VE EĞİTİM-BİR-SEN 1 NOLU ŞUBE BAŞKANI MUSTAFA KIR’IN 1 MAYIS EMEK VE DAYANIŞMA GÜNÜ MÜNASEBETİYLE YAPTIĞI “1 MAYISÇATIŞMA DEĞİL BAYRAM GÜNÜ OLMALIDIR.” BAŞLIKLI BASIN AÇIKLAMASIDIR. 22.04.2013

 

             1 Mayıs çatışma değil, bayram günü olmalıdır.

            1977 yılının 1 Mayısında Taksim Meydanında 36 İşçimizin öldürülmesinden sonra 2009 yılına kadar 1 Mayıs günü işçi bayramı olarak kutlamak isteyenlerle istemeyenlerin çatışma gününe sahne olmuştur. 1 Mayıs 2008 Nisanında “Emek ve Dayanışma Günü” olarak kutlanması kabul edilmesinden ve 22 Nisan 2009 tarihinde kabul edilen yasa ile 1 Mayıs resmi tatil ilan edilmesinden sonra, aynı ve farklı alanlarda İşçi ve memur sendikalarının organizesiyle  “ 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Bayramı” coşkuyla bir şölen havası içerisinde kutlanmaktadır.

1 Mayısın Farklı alanlarda Kutlanması Zafiyet Değildir.

            Zira bu gün birliğin beraberliğin, kardeşliğin, dayanışmanın, uzlaşmanın ve hoşgörünün fiili olarak yaşandığı bir gün olarak tarihe not düşülmesi açısından önemli bir gündür. Memur-Sen ve Ona bağlı sendikalar tarafından bir bayram coşkusu içinde ülkemiz geleceğimiz birlik ve beraberliğimizin simgesi olan, kardeşlik destanının yazıldığı Çanakkale’de kutlanacaktır. Diğer sendikaların başka alanları seçmesi bir zafiyet değil

Yaşanacak güzelliklerin ülkemizin dört bir yanına dağıtılması açısından önemli bir durumdur.

             Nerede Değil,Nasıl ve Hangi Amaçla Kutlandığı Önemlidir.

            Ancak bu yıla mahsus olmak üzere güvenlik gerekçesiyle Taksimde yapılacak kutlamaların engellemesinin dışında hiçbir kutlama engeli olmamasına rağmen, özellikle bazı işçi sendika konfederasyonlarının gerekçeye rağmen 1 Mayısı taksimde kutlama diretmesi 1 Mayısı eski çatışmalı günlerine döndürme çabası olarak değerlendirilmektedir. Oysaki Bizim için 1 Mayısın nerede kutlandığından ziyade nasıl kutlandığı önemlidir.

             Emek ve Sermaye Birbirini Tamamlayan Bir Bütünün Parçaları Gibidir.

            1 Mayıs çatışma değil emek dayanışma günü olarak kutlanmalıdır. Çalışma hayatımızda emek-sermaye, işçi-işveren ilişkileri birbirini tamamlayan bir bütünün parçaları gibidir. İşçi olmadan işverenin, işveren olmadan işçinin varlığı düşünülemez. Çalışma hayatında huzur ve barışın sağlanması emek-sermaye-işçi-işveren ilişkilerinin dengeli tutulmasına birini diğerine ezdirmeyecek adil kalıcı hükümler getirilmesine bağlıdır.

Dinimizde Emek ve Sermaye İlişkisine Işık tutan İşaret Levhaları Vardır.
            İnsan hayatını ferdi ve sosyal açıdan çepeçevre kuşatan İslam dininde insan hayatında önemli bir yer tutan işçi-işveren, emek sermaye ilişkisine ışık tutacak çok önemli işaret levhaları vardır.  Emek-sermaye barışı, emekçi işveren dayanışması İslam’ın öngördüğü karşılıklı hukuka saygı ile sağlanabilir. İnancımıza göre işçi işverene Allahın bir emanetidir. İşçiye gücünün yeteceği kadar yük yüklememe, ona zulmetmeme, ücretini çağın şartlarına göre, adalet ölçüsünde alnının teri kurumadan tam ve zamanında ödeme, dini vecibelerini yerine getirebileceği imkânı tanıma, sağlıklı ortamlarda çalıştırma zorunluluğu vardır.

İşçinin Hak Ettiği Verilmeden Kazanılan Sermaye Haksız kazançtır.

            Hadisi şeriflerde;  "sizden birinin kardeşi onun elinin altında bulunursa ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin, ona gücünün üstünde yük yüklemesin.” "Allah, zayıfların hakkını vermeyen bir milleti yüceltmez." "Maiyeti altındakilerin hak ve nafakalarını kısmak, bir kimseye günah olarak yeter.", “İşçinin hak ettiği verilmeden kazanılan şey haksız kazançtır.” “Kim bir işçi çalıştırırsa ona ücretini bildirsin”, “İşçiye ücretini, teri kurumadan önce veriniz” “Üç sınıf insan vardır ki kıyamet günü ben onların hasmıyım: Birincisi benim ismimle yemin edip, sonra ahdini bozan. İkincisi; hür bir kimseyi köle olarak satan ve parasını yiyen. Üçüncüsü; bir işçi tutup çalıştırdıktan sonra ücretini vermeyenlerdir”.  “Kim bize âmil (işçi, memur) olursa ücretiyle hanım alsın (evlenebilsin). Eğer hizmetçisi yoksa hizmetçi tutsun. Eğer evi yoksa ev kazansın.” , “Çalıştıracağınız işçiye nasıl çalışacağını ve ödeyeceğiniz ücreti bildiriniz.” İfadelerinin gereği yerine getirildiği zaman işçinin işveren karşısında olma durumu olabilir mi?

                        İşçinin Sorumluluğu İşinin Hakkını Vermektir.

            İşçinin sorumluluğu ise; işini dürüst yapmak, işini icra ederken bütün iyi niyet ve maharetini kullanmaktır. İşinin hakkını vermektir. Hak etmediğinden fazlasını istememektir. İşverenin malını kendi malı gibi korumak, ona zarar vermemektir.  Yine hadisi şeriflerde: İyi kazanç, işini seven, işini titizlikle yapan işverene karşı saygılı olan işçinin kazancıdır.”, “İhtiyaçlarını temin etmek üzere helal kazanç peşinde koşmasından daha güzel erdem düşünülemez.” ,” Muhakkak ki Allah, sizden birinizin yaptığı işi sağlam ve güzel yapmasından hoşnut olur.”

  Kur'an-ı Kerim'de: "insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur. Ve çalışması da ileride görülecektir. Sonra ona karşılığı tastamam verilecektir." Buyrulmuştur.
             İşveren çalıştırdığı işçilerin çalışma şartlarını ihtiva eden esasları, tatil günlerini, yemek, ikramiye, mesai maaş ve ücret durumlarını emeklerinin karşılığı olacak adalet ilkelerine uygun düşecek şekilde belirlemek zorundadır.

             Zira sermaye emeği dayalıdır. Emek sermayenin hakkını verirse iş veriminin artacağı, yeni iş sahalarının açılacağı böylece refahın kendiliğinden artacağı ve işsizliğin ortadan kalkacağı muhakkak olacaktır.

              Hak Arama Adına da Olsa,İş Yerine ve Kamu Malına Zarar Verilemez

              İster özel sektöre ait olsun istese kamu alanında olsun hak ararken haksızlık yapılamaz. Hak arama adına veya başka sebeplerle iş yerine ve işverene zarar verilemez.

   Ancak işçi işveren, emek ve sermaye çatışması materyalist düşüncenin etkisinde kalan işverenin ve kamu kurumlarında en büyük işveren kurumu olarak devletin ellerinde bulundurdukları güç ve imkanı bir sömürü aracı olarak kullanma ya da az bir sermaye ile çok kazanma arzularından kaynaklanmaktadır.

             Maaşlardaki Haksız Uygulamalar Kamu Düzenini ve Çalışma Barışını Bozuyor.

             Nitekim özel ve devlet kurumlarında aynı işi yapan aynı unvana sahip kamu ve özel sektör çalışanlarına gerek çalışırken, gerekse emekliliklerinde farklı maaş ve farklı ücret ödenmesi, yine bazı kurumların bazı kurumlardan imtiyazlı kılınması, emekli ikramiyelerinin ve emekli maaşlarının arasında makasın korkunç derecede açılması, bir kısım kamu ve özel sektör çalışanlarına koklatılıp, bir kısım kamu çalışanlarına bol kepçe ile dağıtılması kamu düzenini ve çalışma barışını bozan en büyük etken olarak görülmektedir.

            Önemli Olan Devletin Zenginliği Değil, Milli Gelirin Adil Dağıtılmasıdır.

            Bir ülkede devlet ne kadar zengin olursa olsun, ne kadar milyarderi çok bulunursa bulunsun devletin zenginliğinden ve zenginlerinin fazla oluşundan ziyade, sermayenin ve devlet imkânlarının adalet ölçüsünde dağıtılıp dağıtılmadığı önemlidir. Önemli olan fert başına düşen milli gelirin yüksekliği değil, var olan milli gelirin adalet ölçüsünde dağıtılmasıdır. Huzursuzluk maaş ve ücretlerin azlığından değil, birine var öbürüne yok uygulamasındandır.

             Bir Ülkede Her Şey Var, Adalet Yoksa O Ülkede Huzur ve Refah Olamaz.

            Adalet mülkün temelidir. Bir ülkede her şey var, sadece adalet yoksa o ülkede huzur ve refahı yakalamak mümkün değildir. İster emekçi isterse işveren olsun adalet zırhına bürünmelidir. Çalışanlar rakip değil, Allah’ın bir emaneti olarak görülmelidir. İşçi işvereni bir veli nimet olarak bilmelidir. Çalışanlar arasında maaş, ücret ve çalışma şartlarında haksız uygulama biçimleri sadece bir ayırımcılığın ötesinde aynı zamanda bir kul hakkı olarak görülmelidir.  Kendi çalıştığımız kuruma ve kamunun malına zarar vermek hem bu günümüzü hem de yarınımıza verilen bir zara olarak hesaplanmalıdır.

Barış, Huzur ve Güven En Kazançlı Sermayedir.

            İşçiyi memuru, işvereni sermayeyi, devleti ve özel sektörü mahiyetinde çalıştıklarımız ve mahiyetinde çalıştırdıklarımız hakkında Allah’tan korkmaya davet ediyorum. Barış huzur ve güven ortamı herkes için kazançlı bir sermayedir. Kavga, kargaşa ve çatışma herkesin mutluluğunu elinden alan zararlı bir ortamdır. 1 Mayıs Emek ve dayanışma bayramının barış ve huzur içinde geçmesini temenni ediyorum.

mustafa-kir19@hotmail.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.