Özer, Şanlıurfa Teşkilatlarımızla Biraraya Geldi

Özer, Şanlıurfa Teşkilatlarımızla Biraraya Geldi

Eğitim Bir-Sen Genel Başkan Vekili Özer, Şanlıurfa Teşkilatlarımızla Biraraya Geldi

 

Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Vekili Ahmet Özer, Okul okul, köy köy dolaşarak sendikalı olmanın önemini anlatan teşkilatımızın, 250 bini aşkın üye sayısıyla Eğitim-Bir-Sen’i Türkiye’nin en büyük sendikası yaptığını söyledi.

Ahmet Özer, Eğitim-Bir-Sen Şanlıurfa Şubesi’nin düzenlediği ‘Üniversite Buluşması’na katılmadan önce çeşitli ziyaretlerde bulundu. Harran İlçe Yönetim Kurulu üyeleriyle öğle yemeğinde biraraya gelen Özer, daha sonra Harran Üniversitesi’nde görev yapan üyelerin katımıyla gerçekleştirilen toplantıya iştirak etti. Burada bir konuşma yapan Özer, Şanlıurfa’nın bu yıl yetki sürecinde üzerine düşeni layıkıyla yerine getirdiğini belirterek, Nisan ayı içerisinde en çok üye kaydederek, bir rekora imza attığını dile getirdi. Bu başarıda emeği geçen herkesi kutlayan Özer, şöyle devam etti:

“1992 yılında hemşehriniz merhum Mehmet Akif İnan ve arkadaşlarının kurduğu Eğitim-Bir-Sen, 28 Şubat’ın en soğuk günlerinde sergilediği duruşun meyvesini bugün baharın tatlı rüzgârıyla beraber almıştır. Okul okul, köy köy dolaşarak sendikalı olmanın önemini anlatan teşkilatımız, 250 bini aşkın üye sayısıyla Eğitim-Bir-Sen’i Türkiye’nin en büyük sendikası yapmıştır.”

Yetkili olmadan önce eğitim çalışanlarını her şart ve zeminde savunan Eğitim-Bir-Sen’in, yetkiyi aldıktan sonra çalışanlar lehine onlarca kazanım elde ettiğini belirten Özer, “2010 yılında yapılan 18. Milli Eğitim Şurası’nda, hazırlamış olduğumuz önergeler, tüm tarafların katılımıyla oylanmış ve kabul görerek tutanaklara işlenmiştir. Eğer bugün, 28 Şubat’ın dayattığı kesintisiz eğitimden 4+4+4 eğitim sistemine geçiş sağlanmışsa, bunda sizin imzanız var. Yine aynı şekilde ‘okullar kışla değildir, öğretmenlerin, öğrencilerin komutanı olmaz’ diyerek karşı çıktığımız Milli Güvenlik Dersi kaldırıldıysa, bunda sizin imzanız var. Seçmeli dil eğitimi, seçmeli din eğitimi, müfredatın gözden geçirilmesi gibi konularda sizin emeğiniz vardır. Kitap içeriklerinin düzenlenmesi, karma eğitim mecburiyetinin kaldırılması, okullara ibadet yeri açılması gibi hususlardaki çalışmalarımız da devam etmektedir” şeklinde konuştu.

Başörtüsü zulmü başladığından bu yana mücadele eden Eğitim-Bir-Sen için böyle bir sorunun artık fiiliyatta kalmadığını kaydeden Ahmet Özer, şöyle devam etti: “Bizim artık hiç kimseyi beklememize gerek yok. Memur-Sen Genel Merkezi olarak aldığımız kararla 18 Mart 2013 tarihinden itibaren işyerlerimize serbest kıyafetle gidiyoruz. Yönetmelik veya kanun değişikliği olur veya olmaz. Bizim için bu sorun bitmiştir. Bu konuda adım atılıncaya kadar da kararımız geçerlidir. Dolayısıyla bir değişiklik yapılmazsa, bizler Eylül ayından itibaren yeni eğitim-öğretim yılında da serbest kıyafetle gitmeye devam edeceğiz.”

Hiç Kimsenin Ötekileştirilmediği Bir Zemin Oluşturulmalıdır

Türkiye’de yıllardır akıtılan kanın artık durması gerektiğini dile getiren Özer, “Et ve tırnak gibi yaşamış insanımızın arasına nifak tohumları serpiştirilmiş ve binlerce Mehmetçiğin şehit olmasına, on binlerce insanın hayatını kaybetmesine neden olan bir şiddet sarmalı oluşturulmuştur.  Ülke ekonomisinin, yatırımların ve büyümenin belini kıran, anaları ağlatan ve can yakan terörün bitmesi için başlatılan Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi’nin sonuca ulaşması en büyük temennimiz. Bu süreçte önemli olan, akan kanın durması, nihayetinde ülkemizde kardeşlik hukukunu yeniden tesis edip eşitlik, adalet ve özgürlüğün herkesin ortak malı olduğu bilinciyle, hiç kimsenin ötekileştirilmediği zemini yakalamaktır. Türkiye’nin ayak bağlarından kurtulmasını, prangalarını kırmasını arzu ediyor ve bu yönde ortaya konulan olumlu çabaları destekliyoruz” ifadelerini kullandı.

Çözüm sürecinin, etnik temalı değil, insan hakları, insan onuru ve ifade özgürlüğü esas alınarak temel hak ve hürriyetler temelinde yürütülmesi gerektiğinin altını çizen Özer, şöyle konuştu: “Yoksul ve yoksun ailelerin çocuklarına yönelik teşvik açılımları yapılmalıdır. Özellikle, milli gelirden en az pay alan 15 ile yönelik kapsamlı, geniş perspektifli bir teşvik ve tedbir paketi ivedilikle hayata geçirilmelidir. Yerel yönetimlerin düşük gelirli ailelere mensup öğrencilere sağladığı karşılıksız burs uygulamasının Anayasa Mahkemesi tarafından iptali nedeniyle oluşan mağduriyetleri de giderecek şekilde, daha geniş kapsamlı burslar vermesi için yerel yönetimler yetkilendirilmelidir. Şiddet ve silah çağrısı içermeyen her türlü fikir ve eylem, düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmeli ve buna ilişkin anayasal teminat bütün bireylerce hissedilecek şekilde hayata geçirilmelidir. Anadolu coğrafyasının tarihinin resmi ideoloji eksenli yazılmasından kaynaklanan dil terk edilmeli ve gerçek-yaşanmış tarihin milli birlik ve kardeşlik perspektifi ile yeniden yazılması noktasında bir algı ve hedef ortaya konmalıdır. Şehit aileleri ve gazilerle bu süreçte mutlaka temas kurulmalı, sürecin onları ilgilendiren yönleri konusunda her aşamada bilgi aktarılmalı, şehit aileleri ve gazilerin dernek ve vakıflarıyla sürekli bir iletişim kanalı oluşturulmalıdır. Şehitlerin aziz hatıralarına, ailelerine ve gazilere yönelik en ufak incitici beyan ya da onları tartışma konusu yapacak yaklaşımlardan özenle uzak durulmalıdır.”

Akademik Üretime Öncelik Veren Bir Düzenleme Şart

YÖK Kanun Taslağı Tasarısı’na da değinen Özer, YÖK’ün daha demokratik ve akademik alanda yeni bir sayfa açmasını sağlayacak düzenleme yapılması gerektiğini söyledi. Üniversitelerin bir dönem ideolojik saplantılar nedeniyle halka yeterince inemediğini belirten Ahmet Özer, “Devletin her söylediğine itaat etmeyi demokrasi; özgürlüğü ise devletin ihsanı ve lütfu olarak gören, üniversiteleri de ‘ordu göreve’ pankartının açıldığı yerler olarak kabul eden antidemokratik günlerden bugünlere geldik. Özgürlük karşıtı, bilgi fakiri, bilinç ve irade düşmanı üniversiteler ve akademisyenler dönemi tamamen bitmelidir” diye konuştu. 

Özer,taslağın yükseköğretim sisteminin içeriğinden ziyade organizasyon yapısına öncelik veren bir anlayışla kaleme alındığına dikkat çekerek, “Yönetime ilişkin maddeler çok, üniversitelerin üretimine ilişkin maddeler ise az. Yükseköğretim sistemine ve üniversitelere yönelik bir reform çabasından ziyade, sistem ve üniversitelerin yönetimine ilişkin model arayışı öne çıkıyor” değerlendirmesinde bulundu.

Akademik üretime öncelik veren ve bu yönde teşvikleri beraberinde getiren bir düzenlemenin şart olduğunu ifade eden Özer,  yeni YÖK yasasının bu anlayışla hazırlanması gerektiğini kaydetti. Üniversitelerin evrensel kabul görmüş akademik, idari ve mali özerkliğe sahip olmasının önünü açacak bir reforma ihtiyaç duyulduğunu vurgulayan Özer, şunları söyledi: “Üniversitelerin ulusal ve yerel ihtiyaç ile beklentilere cevap vermesi,  yeterlilik düzeyine ulaşması; fikir, patent üretme noktasında önünü açacak ve yeni vizyonlara kapı aralayacak alanlara kavuşturulması gibi konular, yükseköğretim sistemine ilişkin reformun öncelikli konuları olmalıdır.”

Özer, üniversite çalışanları için taleplerini sıralayarak, “Geliştirme ödeneği, uzmanlara ve idari kadrolarda bulunanlara da verilmelidir. Akademik ve idari personel arasındaki ayrımcılık ortadan kaldırılmalıdır. Enstitü müdürlüğü, dekanlık ve bunların yardımcılarına yönelik makam tazminatı ödemeleri ile fiili hizmet zammı artırılmalıdır. 6111 sayılı Kanun’la 657 sayılı Kanun’da yapılan düzenlemeye paralel olarak öğretim elemanları yönünden sicil uygulaması kaldırılmalıdır. Akademisyenlerin idari kadrolara görevlendirilmeleri imkânı bir an önce kaldırılmalıdır. Bu türden kadrolara görevlendirilme taleplerinin önüne geçilmesi için akademisyenlerin özlük hakları iyileştirilmelidir. Tek başına akademisyenlik çekici hale getirilmelidir. İdari kadroda çalışanlara MEB’de olduğu gibi puan sistemi getirilip atama ve yer değiştirme hakkı verilmelidir. Öğretim elemanlarıyla ilgili siyaset özgürlüğünün alanı genişletilmelidir. İkinci öğretimde fazla mesai yapan personelin emeğinin karşılığı ücret olarak kendisine verilmelidir.”

‘Akademik askerlik’ uygulamasının getirilmesi, ‘doçent’ unvanı kazanan akademisyenlerin şartsız kadroya alınmaları, üniversitelerdeki tüm memurların görev tanımlarının net bir şekilde yapılması, üniversite senatolarında ve yönetim kurullarında sendika temsilcisinin bulunması ve oy kullanması, ön lisans ve lisans mezunu olmayan personelin 1. dereceye inmelerinin sağlanması gibi birçok konuya değinen Özer, konuşmasının ardından üyelerin sorularını cevapladı.

Coşkun: Üye Sayımızı Her Sene Artırıyoruz

Eğitim-Bir-Sen Şanlıurfa Şube Başkanı İbrahim Coşkun, bir önceki üniversite temsilcilik yönetim kurulu üyelerine teşekkür ederek başladığı konuşmasında, “Her sene üye sayımızı katlayarak ilde yetkimizi devam ettirip, genel yetkiye de katkı sağlamaya çalışıyoruz. Ben bu süreçte ellerinden gelen her şeyi yapan tüm ilçe temsilcileriyle yönetim kurulu üyelerine, Harran Üniversitesi Temsilciliği’ne ve bize destek veren onlarca işyeri temsilcisi ve üyelerimize teşekkür ediyorum” dedi.

 

Çetin: Şube Olma Yolunda Önemli Mesafe Kat Ettik

Toplantının açılış konuşmasını yapan Eğitim-Bir-Sen Harran Üniversitesi Temsilcisi Mustafa Sami Çetin ise, göreve geldikleri Nisan başından itibaren üye sayılarını iki katına çıkararak, şube olma yolunda önemli mesafe kat ettiklerini belirtti. Bundan sonra da, yönetim kurulu ve temsilcileriyle daha iyi işler başarmanın azminde olacaklarını söyleyen Çetin, İbrahim Coşkun ve yönetim kurulu üyelerine, kendilerine verdikleri destekten dolayı teşekkür etti. 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.