Rabbetülbeyt

Yepyeni bir tartışma peydahlandı ve geldi kucağımıza oturdu.

Annelik bir kariyer mi, değil mi derken şimdi de babalık ta bir kariyer mi, tartışmasına başladık.

İyi gidiyoruz, bu gidişle Yeni Türkiye’nin tüm temel taşlarını yeniden döşeyeceğiz.

Tartışmada maksat hakikate nail olmaksa bundan kimse zarar görmez bilakis bu iş memleket maslahatınadır.

Önce şu “kariyer” kelimesine bir bakalım.

Aslı Fransızca carrière kelimesi olan Kariyer şu anlamda kullanılmakta  "bireyin başlangıç yaptığı yaşamının üretken yıllarını kullanarak geliştirdiği ve genelde çalışma hayatının sonuna dek sürdürdüğü iş ya da pozisyon" 

Tartışma nasıl başladı?

Sağlık Bakanı Müezzinoğlu'nun yılbaşı gecesi doğum ziyaretinde dile getirdiği "Anneler, annelik kariyerinin dışında bir başka kariyeri merkeze almamalıdır" sözleriyle başladı. Konuyla ilgili polemik sürüyor.

Şimdi bu sözde ne var, kime dokunur bu cümleler?

Bu yüzden “kariyer” tartışmaları yersiz ve mantıksızdır diyeceğim ama bunu kimsenin önemseyeceğini zannetmiyorum. Zorunlu olarak dâhil olacağız kariyer nizasına.

Hangisi kariyer, annelik mi, babalık mı yoksa her ikisi de mi?

Ele geçirilen en küçük fırsatta dahi hükümet aleyhine bir şeyler söyleme alışkanlığının kariyer konusunda da nüksettiğini düşünüyorum. Daha önce bazı münasebetsiz tanımlamalarına şahit olduğumuz bir muvazi gazetecinin eşinin anlam bozukluğu içeren tivitini manşet yapan medyanın amacı bellidir. Suni gündem oluşturmak ve memleketi yönetenleri halkın gözünde itibardan düşürmek.

Bir daha okunulursa görülecektir ki bakan “annelik kariyerdir” demiyor. Onun söylediği herhangi bir “kariyer”in annelikten daha mühim görülmemesidir. Romancı bunu anlamadıysa, suç medyanındır.

Anneliğin dinen ve örfen ne kadar ehem olduğunu burada bir kere daha serdetme niyetinde değilim. Tek kelimeyle annelik “Rabbetülbeyt”tir. Yani annelerimiz evlerimizin sahibi ve yöneticisidir. Kendilerine verilen bu payeye burun kıvırıp çeşitli iş ortamlarında her türlü tacize katlanan hanımlara da Allah sabırlar versin diyoruz.

Müsademe-i Efkar’dan korkmamalı.

Başta da tebarüz ettirdiğim gibi hakikat peşinde gerçekleştirilen münazaralardan memleket faidesine matuf neticeler tezahür etmelidir. Buradan çıkabilecek en güzel mahasal da kadınların ev dışında çalışmalarının yeniden gözden geçirilmesidir.

Hükümet bu konuyu ciddi şekilde ele almalı ve devrim niteliğinde kararlar almalıdır. Bir örnek verelim:

Bu günlerde malum Muvaziler çok sıkışmış durumdalar. Mali kaynaklarında önemli daralma var. Bu yüzden şirketlerinden bazı çalışanları çıkarıyorlar. Dikkatimi çekti çıkardıkları elemanlar hep iki çalışandan biri. Yani eşlerden ikisi de çalışıyorsa kadınlara çıkış vererek evlerine gönderiyorlar. Bana göre çok makul bir tavır bu yaptıkları.

Çok tepki çeker, vaveyla arşı alaya yükselir diye yapılması gerekenleri ertelemek sağlıklı bir idare biçimi değildir.

İşten eve dönen hanımlara ev kadını olmalarından dolayı bir ücret verilmelidir. Ev kadını olan bayan bir de anne olursa daha çok ücret almalı, artan çocuk sayısına göre bu ücret de artırılmalıdır.

Yanlış anlaşılmasın ben şu an uygulanan kıytırık ücretleri kastetmiyorum. Açıkça söyleyeyim. Bir anneye en az çalışan bir bayan kadar ücret verilmelidir.

Böyle yapılmazsa Cumhurbaşkanının üç çocuk tavsiyesi havada kalmaya mahkûm olur. Çocuğunu doyuramayan bir aileye üç çocuk tavsiyesi mizahi bir istihza konusu olmaya devam edecektir. Bir de üstüne “kariyer” sosu ekleyin. Millet o zaman Denizli Horozu gibi arkasına düşecektir. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum