Sendikacılığı Sulandıranlar Soluk Alamamalı!

Sendikacılığı Sulandıranlar Soluk Alamamalı!

GENEL BAŞKAN DÜZCE VE KOCAELİ 1 NO’LU ŞUBELERİ ZİYARET ETTİ

 

Kocaeli 1 No’lu Şube Başkanlığı tarafından düzenlenen İşyeri ve İlçe Temsilcileri İstişare Toplantısı 17 Şubat 2013 Cumartesi günü Kocaeli Öğretmenevi’nde yapıldı.

Toplantıya Genel Başkan İsmail KONCUK, Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Talip GEYLAN ile Genel Eğitim ve Sosyal İşler Sekreteri Cengiz KOCAKAPLAN da iştirak ettiler.

Programın açılışında Gölcük Halıdere Ortaokulu öğrencisi Aybüke Bal tarafından okunan Arif Nihat Asya’nın Bayrak şiiri katılımcılar tarafından coşkuyla dinlendi. Aybüke Bal, şiirin okuduktan sonra getirdiği Türk Bayrağı’nı öperek Genel Başkana teslim etti.

Şube Başkanı Süleyman PEKİN’in açış konuşmasından sonra ise; özür grubu mağduriyetinden dolayı uzunca bir süre sıkıntı çeken ve nihayetinde atama hakkı alarak bir araya gelen Hilal-Hüseyin Akçay ailesi Genel Başkan İsmail Koncuk’a özür grubu mağdurlarına verdiği desteklerden ötürü şükran plaketi takdim ettiler.

Ayrıca Kocaeli’nde görev yapan 4/C’liler adına Cevdet Çalk tarafından, özelleştirme mağduru çalışanların problemlerine daima sahip çıktığı için, Genel Başkan Koncuk’a 4-C sırt numaralı Kocaelispor forması hediye edildi.

Daha sonra kürsüye gelen Genel Başkan İsmail Koncuk temsilcilere hitaben bir konuşma yaptı. Gündeme ve sendikal çalışmalara dair değerlendirmelerde bulunan Genel Başkan, Kocaeli 1 No’lu Şube Yönetim Kurulu’nu başarılı çalışmalarından ötürü tebrik etti.

 

Üniversite Çalışanları İçin tek çıkış Yolu Sendikal Mücadeledir!

 

Kocaeli Üniversitesi’ndeki sendikalaşma oranının da olması gerekenin çok altında olduğunu belirten Genel Başkan, üniversite çalışanlarının, sendikal alanda da bütün kamu çalışanlarına öncülük etmesi gerektiğini ifade etti. Koncuk, üniversitelerdeki sendikalaşma oranının genel sendikalaşma oranının yarısına bile ancak ulaşabildiğini ifade ederek özetle şunları söyledi: “Üniversite çalışanları, çalışma hayatında ciddi tehditlerle karşı karşıyadır. Bir yanda değiştirilme çalışmaları yürütülen YÖK yasası diğer yanda iş güvencesine yönelik planlanan düzenlemeler önemli gelişmelerdir. Hazırlanan YÖK yasa tasarısı mevcut durumdan dahi geriye gidişi öngörmektedir. Sendika olarak, gerek tasarının hazırlanması sürecinde ve gerekse Bakanlık nezdinde üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirdik. Sonuna kadar da bu sürecin takipçisi olacağız. Fakat görüyoruz ki, yıllardır YÖK’ten rahatsızlıklarını dile getirenler şimdi “Güç bende!” naraları atarak, YÖK üzerinden üniversiteleri nasıl kontrol edebileceklerinin hesabını güdüyorlar. Hazırlanan tasarı adeta yağmurdan kaçarken doluya tutulmak gibi bir sonucu doğuruyor. Dilerim Hükümet, bu ucube tasarıyı TBMM gündemine getirmez. İşte bu gelişmelere karşı duruş sergileyebilecek tek yapı sendikal mücadeledir. Üniversite çalışanları kazanılmış haklarını kaybetmek istemiyorlarsa mutlaka sendikal mücadele içerisinde konumlanmalıdırlar. Tabii ki, bu noktada sendikal tercihlerin de doğru yapılması gerekir. Çalışanlar, gücünü yalnız üyelerinden alan ve sadece çalışanların hak mücadelesinin emektarlığını yapan sendikaların çalışma hayatında kök salmasını sağlamalıdır. Köhnemiş ideolojilerin borazanlığını yapanlarla, iktidarların saha çalışmasını yapan sözde sendikalarla hak mücadelesi verilemeyeceği ve hızla yaklaşan tehlikelerin bertaraf edilemeyeceği görülmelidir.”

 

Akademisyen ve Öğretmenlerin Ek Ödeme Oranları Artırılmalıdır

 

Ek ödeme konusunda verilen sözlerin tutulmadığına değinen Genel Başkan, “Başka kurumlarda muadili olmadığı gerekçesiyle öğretmenlerimiz ve akademisyenlerimizin ek ödeme oranları artırılmadı. Bugün öğretmenlerimiz, neredeyse kamuda en düşük maaşı alan meslek grubu haline geldiler. Ne demek muadili olmamak? Öğretmenin ya da akademisyenin muadili olur mu? Milli Eğitim ve üniversitelerimizin dışında eğitim öğretim hizmeti veren başka kamu kurumu var mı ki bunların muadili olsun? Böyle saçmalık olur mu? Eğer muadil arıyorsanız, bakarsınız OECD ülkelerine görürsünüz. Siz öğretmenlerimizi ve akademisyenlerimizi, muadilleri olan gelişmiş ülkelerdeki meslektaşlarının çok çok altında ücretlerle çalıştıracaksınız ve sonra da muadili olmadığı gerekçesiyle artışlarını gerçekleştirmeyeceksiniz. Bu yapılan en hafif deyimiyle densizliktir! Hükümetimizden en kısa sürede bu yanlışı düzeltmesini ve ek ödeme oranlarının artırılmasını talep ediyoruz. Türk Eğitim-Sen olarak bu konuda taviz vermeden mücadelemizi sürdüreceğiz”.

 

4-C İnsanlık Ayıbıdır

 

4-C’li çalışanların durumuyla ilgili de değerlendirmelerde bulunan Genel Başkan Koncuk, “Sayın Başbakan her konuşmasında Edebalı’nın ‘İnsanı yaşat ki, Devlet yaşasın’ sözünü dilinden düşürmüyor. Soruyorum; sayın Başbakan insanlarımızı gelecek güvencesinden yoksun bir şekilde 700-800 liralık ücretlerle çalıştırarak mı Devleti yaşatacaksınız? En kısa sürede bu çalışanların durumları iyileştirilmeli, bir insanlık ayıbı ve kölelik düzeni olan bu 4-C ortadan kaldırılmalıdır. Biz Türkiye Kamu-sen olarak bu arkadaşlarımızın sorunlarını hep gündemde tutmaya gayret ediyoruz. Bugüne kadar, çeşitli dilekçe kampanyaları, eylemler, çalıştaylar ve kurultaylar düzenledik. Elde edilen kazanımlarda da  bu emeklerimizin imzası vardır. 4-C’li arkadaşlarım emin olsunlar ki, bütün problemleri çözülünceye kadar Türkiye Kamu-Sen yanlarında olmaya devam edecektir.” dedi.

 

DÜZCE’DE KONUŞAN KONCUK;

“SENDİKACILIĞI SULANDIRANLAR BU ÜLKEDE SOLUK ALAMAMALI”

 

17 Şubat 2013 Cumartesi akşamında da Düzce’ye gelen Genel Başkan ve Beraberindeki heyet Şube başkanlığı tarafından düzenlenen İşyeri Temsilcileri İstişare Toplantısı’na katıldılar. Toplantıya Sakarya Şube Başkanı Erol AFŞAR, Bolu Şube Başkanı Hüsnü YAMAN ve Zonguldak Şube Başkanı Şahin ÖREN de iştirak ettiler.

Şube Başkanı Osman ÇAKMAK’ın, şube faaliyetlerini anlattığı açış konuşmasından sonra Genel Başkan İsmail KONCUK kürsüye gelerek katılımcılara hitap etti.

4+4+4 Eğitim sisteminin yarattığı sorunların devam ettiğini ve önümüzdeki yıllarda bu problemlerin devam edeceğini ifade eden Koncuk, “Türk Eğitim-Sen olarak sürecin başından beri ikazlarda bulunarak tedbir alınmasını, onbinlerce öğretmenin norm fazlası olacağını, idarecilerin sıkıntı yaşayacağını ve fiziki mekan sıkıntısı olacağını ifade ettik. Ancak hem Ömer Dinçer hem de sözde bir sendika bizi çalışanları kandırmak ve suyu bulandırmakla itham ettiler. Hatta daha da ileri gittiler ve tek bir öğretmenin dahi norm fazlası olmayacağını iddia ettiler. Sınıf öğretmenlerinin garantisi biziz diyen bu sendikanın, şimdi hangi yüzle öğretmenlerin karşısına çıkabildiğini merak ediyorum. Şimdi de utanmadan çıkıp ‘Bize üye olursanız norm fazlalığından dolayı mağduriyet yaşamanızı önleriz’ diyerek ahlaksız tekliflerde bulunabiliyor ve bir kez daha çalışanlarını kandırmaya çalışıyorlar. Eğitim çalışanı arkadaşlarımı uyarıyorum, ikinci kez aynı hataya düşmeyin. Ahlak dışı metodları sıradanlaştıran, temsil ettiği kesimin haklarını savunmak yerine Hükümetin yan kuruluşu gibi çalışan sözde sendikaların, artık bu ülkede soluk almaması gerekiyor. Bu da eğitim çalışanlarının doğru tercihlerde bulunmalarıyla mümkün olacaktır.”

 

Memur Sahipsiz Değil, Türkiye Kamu-Sen Var!

 

Devlet memurluğuna karşı yoğun bir itibarsızlaştırma kampanyası yürütüldüğüne dikkat çeken Genel Başkan, “Bir yandan memur az çalışıyor yalanı, diğer yandan Türkiye’de memur sayısı çok fazla yalanı utanmazca dillendiriliyor. Bu propagandanın tek amacı, önümüzdeki süreçte Devlet memurluğunun kaldırılması çalışmalarında toplumun memurlara destek vermesini engellemektir. Toplumumuz bu oyuna gelmemelidir. İddia sahiplerine soruyorum, elinizdeki hangi veriye dayanarak memurların az çalıştığını iddia ediyorsunuz. Hangi öğretmenin az hangisinin çok çalıştığına; ya da hemşirelerin yüzde kaçının çok, yüzde kaçının orta ve yüzde kaçının çok çalıştığına dair istatistiki çalışmanız var mı? Elinizde tek bir bilimsel veri dahi olmadan, tek bir saha çalışması dahi yapmadan hangi hakla memurlara az çalışıyor suçlamasında bulunabiliyorsunuz? Bu düpedüz ahlaksızlıktır. Öte yandan ülkemizde memur sayısının fazla olduğu da doğru değildir. Türkiye’de 29 vatandaşa bir memur düşmektedir. Bu oran Fransa’da 12, Finlandiya’da 9, ABD’de 13’tür. Şimdi biz vatandaşımıza Finlandiya ölçeğinde kamu hizmeti sunmaya kalksak, tam 6,5 milyon memura ihtiyacımız var demektir. Ülkemizdeki memur sayısının 2,5 milyon olduğu düşünülürse, hangi ahlak ile Türkiye’de memur sayısı fazla denilebilir vicdanlara sormak lazım. Hükümet kaynaklı propaganda faaliyetleri ne olursa olsun memurluk haklarımıza yönelik saldırılara sonuna kadar direneceğiz. Bugünlerde iş güvencemizi sağlayan Anayasa’nın 128. Maddesi ve 657 Sayılı DMK’ya yönelik değişiklik çalışmaları gündeme getiriliyor. Hükümeti uyarıyoruz; Cumhuriyet tarihi boyunca elde ettiğimiz en büyük kazanımız olan iş güvencemize sahip çıkmak için her türlü direnci meşru görüyoruz. Gerekirse 3 gün 5 gün iş bırakır hayatı kilitleriz. Kimse memurla oynamaya kalmasın. Bu iş o kadar ucuz değil. Memur sahipsiz değil, Türkiye Kamu-Sen var!” şeklinde konuştu.

       Program sonunda ise emekli olan üyeler ve sendikamıza emeği geçen vefat etmiş üyelerimizin yakınlarına Genel Merkez Yönetim Kurulu üyeleri ve Şube Başkanları tarafından şükran plaketleri takdim edildi.

 


 

 


  

 


  

                

 


  

 


  

        
 

     
 

 


  

 


  

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.