Sendika(lar) Hedefte mi? -2

Sendika(lar) Hedefte mi? -2

Bir internet haber sitesinde yer alan makalede: ‘’Bir milleti diz çöktürmek istediğinizde yapmanız gereken, milleti bir araya getirme kudretindeki sivil toplum oluşumlarını halkın nazarında itibarsızlaştırmak ve bu yolla toplumun felaket durumunda...

Bir internet haber sitesinde yer alan makalede: ‘’Bir milleti diz çöktürmek istediğinizde yapmanız gereken, milleti bir araya getirme kudretindeki sivil toplum oluşumlarını halkın nazarında itibarsızlaştırmak ve bu yolla toplumun felaket durumunda birliktelik oluşturma kudretini baltalamaktır.’’ diye yazıyor.

Ardından son dönemlerde bazı STK’lar ve kurumlarla ilgili iddiaları gündeme alarak; bu yapılanların küresel bir darbenin ön hazırlıkları olduğundan bahsediyor.

Buradan açıkça haykırıyoruz; tüm varlığımızla Devlete ve millete karşı ihanet girişimlerinin karşısındayız. Herhangi bir yerinde yer alan kim varsa esfel-i sâfilîndir.

‘’Sendika(lar) Hedefte mi?’’ Başlıklı yazımızda da değindiğimiz üzere; ‘’Olayı getirip de küresel operasyonlara, komplo teorilerine, polisiye romanlara, kriminal vakalara, FETÖ’ye bağlamaya gerek yok.’’ Sadece kamuoyu adına maaşınızı açıklamanız talep edildi, o kadar.

Makalede bu soruya cevaben:

‘’Tutturmuşlar ne kadar maaş alıyorlar. Hak ettikleri kadar. Bir milyonluk muazzam bir cüssenin işleri için vaktini vakfeden bu insanlar birkaç yüz kişinin idaresi ile mesul ülkemizde genel müdür seviyesinde kamu personelinin aldığı kadar maaş alıyorlar. Şube başkanları da okul müdüründen biraz fazla il müdüründen daha az. Sürekli bu çirkin üslup ile kendi çamuruna davet edenlerin istekleri için kimse de maaşını açıklayacak değil. Bilmesi gereken kurullar komisyonlar biliyorlar. Bu soruyu soranlara diyoruz ki sürekli başkanların maaşını soruyorsunuz mesela İLKSAN’da ne kadar maaş alıyor yöneticiler gündem yapıyor musunuz?...................’’ demiş.

İLKSAN Yöneticilerine maaşlarını sorduk. Öyle genel müdür maaşının altında, daire başkanı maaşının üstünde, okul müdürü maaşının dört katının bin TL eksiğinin bir bölü üçü kadar filan maaş almıyorlarmış.

Net konuştular. Yasaların belirlediği miktar olan 8.000 küsur TL maaş alıyorlarmış. Bu kadar…

‘’Diyarbakır’da 250 milyon lira zimmetine geçirenleri hiç haber yaptınız mı mesela.’’ diye sormuş. İyi de; Diyarbakır’da suçlanan, henüz suçu kesinleşmemiş olan ve telefonlarına cevap verilmeyen kişi MemurSen ve Eğitim-Bir-Sen’in 10 yıla yakın başkanlığını yapmış olan bir kişi… Diyarbakır Öğretmenevi’ni satılığa çıkarsanız 250 Milyon TL etmez. O da ayrı bir konu.

Yazının devamında; .... tanrılarınıza kurban etmenize müsaade etmeyeceğiz filan mevzularına girilmiş. Burada kimsenin tanrılara kurban filan aradığı/adadığı yok. Hepimiz, bir olan Allah’a inanıyoruz. ‘’Maaşını açıkla ve iddia edilen yolsuzluklara göz yumma.’’ sözünün bu derece ajite edilip; buradan trajikomik bir genel başkanlıktan liderliğe geçiş destanı yaratılmaya çalışıldığını üzülerek izliyoruz.

Ayrıca; sendikanın aracını oğluna satıp kamuoyunda tepki oluşunca aracı geri alan biz değiliz. Büro Memur-Sen’de genel başkanı istifa noktasına getirip genel kongreye götüren de biz değiliz. Kendi genel merkez yönetim kurulu. Antalya’da istifa eden şube başkanı ile ilgili iddiaları gündeme taşıyan da Antalya yerel basını. Olayları gerçekleştirenlerin değil de bunu konuşanların hedef gösterilmesi anlaşılabilir bir durum değil.

Eğer birilerine ‘veyl olsun’ denilecekse; teşkilattaki eksen kaymasını seyredip, günü kurtarmanın derdinde olan, ahde vefayı bir teneke parçasından ibaret görüp, geçen gün sendikasından istifa eden bir üyenin ifadesiyle; ‘’Bugünün Ebu Zerlerini zennelerin alkışlarıyla sürgün edip, bizim dediğimiz ne kadar değer varsa rakkaselerin şuh gülüşleriyle harcayanlara…’’ ‘veyl olsun’ denilmelidir.

Bugüne kadar vazifeden alınan, kendisi istifa eden veya istifa etmesi talep edilen kimler varsa; istifa ya da alınma nedenleriyle birlikte açıklanmalıdır ki kafalarda bir soru işareti de kalmasın.

Güncel tartışma konularının; milletçe kahramanca bir duruş sergilediğimiz 15 Temmuz hadisesi ve okçular tepesi vakası üzerinden aforizmaya büründürülerek bir savunma aparatı olarak tedavüle sürülmesi şık kaçmamakta, tam aksine bu değerleri yıpratıp tepki toplamaktadır.

Geçen gün bir genel başkan yardımcısı sürç-i lisan ederek bir Bakan’ı başka bir bakanlığa müdahale etmeye davet etmişti. Bugün de; söz konusu makalenin yazarı, bir başka Bakan’ı bu tür haberlerle ilgili olarak göreve davet etmiş. Darbelere karşı durup, demokratik tavır takınmak bu olsa gerek! Yazık…

Sendikacılar kitlenin verdiği güçle statü sahibi oluyorlar. Ama statü sahibi olduktan sonra önemli bir kısım sendika yöneticisi altyapı da olmayınca bu statüyü kendi kişisel statüleri olarak algılayıp sahadan kopuyorlar. Temsil ettikleri kitlenin birkaç katı maaş alan sendikacılar sahadan bihaberler. Öyle iddia edildiği gibi, peşlerinden üyeleri olan milyonları da sürükleyemiyorlar. Statü önemli olunca da; var olan statülerini kaybetmemek için ayak oyunlarına başvurup kardeş katline (siyaseten) fetva veriyorlar. Arkada kardeş cesetlerinden yığılı tepecikler kalıyor.

‘’Sadece insan öldürene katil denmez ey benim eskimiş dostum. Katledilen duygular, adı konmamış bir soykırımdır belki de kim bilir? Ölen insandan geriye kalan hissiz bir ceset iken inanç suikastlerinin bakiyesi acı duyan gönüllerdir.’’ diyordu istifa eden arkadaş…

Cengizhan Türkyılmaz - kamudanhaber.net

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.