Son zamanlarda bazı mihraklar tarafından vakıf, dernek ve sendikalara yönelik sistemli bir saldırı ve itibarsızlaştırma operasyonu yalan ve yanlışlarla yürütülüyor. Bu operasyonlar, sivil toplum kuruluşlarının varlığından ve güçlenmiş olmasından rahatsızlık duyanlar tarafından, bu kurumların millet nazarındaki saygınlığına zarar vermek suretiyle ahlaksızca yapılıyor.

Saldırıların merkezinde, ülke olarak maruz kaldığımız küresel operasyonların başarıyla savuşturulmasında, milletinden ve vatanından yana tavır alan kurumlar var. Memleketin geleceğine kastedilen bütün süreçlerde duruşuyla bir kesime moral, motivasyon ve güç kaynağı olurken, bir kesim mihraklar için oyun bozan bir aktör rolündeki kurumların tümü, bu operasyonlardan nasibini aldılar, alıyorlar...

Toplumun kılcallarına kadar uzanan ve sivil alanı tahkim etme potansiyeline sahip sivil toplum örgütlerinin varlığından rahatsız olanların, kişisel çıkarlarına aykırı buldukları bu meşru güçten de rahatsızlık duymalarından daha doğal ne olabilir ki?

Türkiye için bütün kritik süreçlerde safını net bir şekilde milletten ve milletin değerlerinden yana tavır ortaya koyanlar, tehdit, hakaret, şantaj ve iftiralarla yıpratılmaya çalışılıyorlar. Milletin değerlerinin aleyhinde yürütülen algı operasyonlarında da, hükümeti devirmek üzere oluşturulan platformlarda da, silahlı darbe girişimlerinde de meydanlara koşanlar, darbe heveslilerine karşı canını ortaya koyanlar, bugün devleti ele geçirmeye çalışan illegal güçler şeklinde lanse ediliyorlar.

Bugün, bu saldırıların merkezindeki kuruluşların sivil alanda varlıklarıyla sosyal ve siyasal hayatımızda nasıl bir işlev gördüklerini anlayabilmemiz için, bu alanın başkalarının kontrolündeyken buradan devşirdikleri gücü milletin aleyhinde bir sopaya dönüştürenlere bakmak gerekir. Bu millet 28 Şubatın beşli çetelerini, ikna odalarına alkış tutanları unut(a)mamıştır.

Büyük bedeller sonucu hak, emek ve özgürlüğe ilişkin kazanımların belli bir noktaya gelmesinde imzası bulunan bu kurumları hedef haline getirmeye çalışanlar kimler?

Sivil alanın güçlenmesiyle vesayet düzenleri son bulan elitler,

Devleti bütün makam ve imkânlarıyla ideolojilerinin aygıtı gören imtiyazlılar,

Kamu kaynaklarının peşkeş çekilmesine itiraz eden herkesi düşman belleyen bürokratlar,

Menfaat çeteleriyle kurdukları haksız düzenin tekerlerine çomak sokulmasından rahatsız olanlar,

Kendi kirli geçmişlerini ve ilişkilerini gizleyerek hedef şaşırtmaya çalışan menfaat çeteleri,

Daha önce kendilerinin de görev aldıkları sivil toplum kuruluşlarından umdukları menfaati bulamayıp bir şekilde sistemin dışına itilen muhterisler,

Zihnen ve ruhen dışarıdan beslenip, yerli ve milli duruşa sahip her kişi, kurum ve kuruluşu düşman belleyen küresel çetelerin yerli işbirlikçileri…

*            *            *            *

Peki, uzun süredir devam eden bu operasyonlarla hedef haline getirilen vakıf, dernek ve sendikalar bu durumdan nasıl etkileniyorlar?

Bu saldırılara hedef olan sivil toplum kuruluşları, kendilerine yönelik saldırıların ardından hem kendi iç denetim mekanizmalarını daha ciddi bir şekilde işleterek, hem de varsa yanlış yapan yöneticileri sistemin dışına çıkartarak süreçten kazançlı çıkıyorlar.

Ayrıca bu süreç hedef getirilen vakıf, dernek ve sendikaların mensuplarının motivasyonlarını arttırmaya yönelik bir etki de yapmaktadır. Kısaca bu saldırıların kayadan toz bile koparamadığını aksine kenetleyici bir etki yaptığını söylemek yalan olmaz...

Mehmet TURAN

memurpostasi.com Özel Haber