Üniversite Giriş Sınavlarının Düşündürdükleri

Üniversite Giriş Sınavlarının Düşündürdükleri

Bu makalede üniversite giriş sınav sonuçları (YGS ve LYS) bağlamında eğitim sisteminin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

ÖSYM’nin BAŞARISI!

ÖSYM, 1 Temmuz Pazartesi LYS-5 sınavından 7 gün sonra sınav sonuçlarını açıklayarak bu alanda rekor kırdı. Ancak ÖSYM bu defa illerin başarı sırasını vermeyerek ve ayrıca toplam 5 LYS testinin her birinden “0 alan aday sayısını açıklamayarak” bazı bilgileri saklamayı tercih etti. Oysa sınav sonuçlarının yansız bir biçimde duyurulması, bu konuda akademik çalışma yapan uzman ve araştırmacılar için yaşamsal önem taşımaktadır.  Ayrıca bilgi paylaşımı; hesap verebilirlik, saydamlık, nesnellik, bilimsellik gibi yönetsel ve etik ilkeler açısından zorunludur. Bu durumda, eksik bir veri tabanıyla yapılacak yorumlardan ilki, ÖSYM’nin düşen akademik başarı ortalamalarını saklamayı tercih ettiği şeklinde olabilir. Öte yandan bu yıl 851.000 adayın LYS’ye girmesine karşılık üniversitelerde 908.000 kontenjan bulunması manidardır. Başka bir anlatımla kontenjan sayısı aday sayısından çok olduğuna göre, bu yıl üniversitelerde en az 57.000 kontenjan boş kalacak olmasına rağmen, sınava giren adayların tümü başarılı sayılacaktır.

Gerçekte üniversitelerde arzın talepten fazla olmasının kaliteyi nasıl etkileyeceğini görmek için diğer sektörlere bakmak yeterli olmuyorsa, birkaç yıl beklemek “öğretici” olabilir. Doğrusu hiçbir eğitim planlaması yaklaşımıyla (toplumsal talep, insan gücü planlaması vb.) ve akademik ilke ile açıklanamayacak kolay üniversite açma politikalarında da, yolun sonuna gelindiğini, en acımasız öğretmen olan zaman, bize yakın bir gelecekte öğretebilir.

Bu bilgilerin ışığında Yüksek Öğretime Geçiş Sınavı “YGS” sonuçlarına ilişkin verileri hatırlamak yararlı olabilir.

Eğitimde Acı Tablo

 

2010

2011

2012

2013

Türk Dili ve Edb.

21.5

21.9

18

16.5

Sosyal Bil.

12.4

11.6

11

12.1

Mat

12.4

4.1

6.92

7.4

Fen Bil.

4.6

4.1

3.56

3.5

Kaynak (ÖSYM)

Tabloda görüldüğü gibi eğitimde “kan kaybı” sürüyor.2010 yılından başlayarak sistematik bir biçimde devam eden düşüşler özellikle Türk dili edebiyatı, matematik ve fen bilimleri alanında düşündürücü ve üzücüdür. Buna göre esasen, 2012 ya da 2013’te üniversiteye giren aday, genel olarak 2010’a oranla daha düşük bir akademik başarıya sahip ise, kalite düşüyor demektir. Başka bir anlatımla bugün geçmiş yıllarda üniversiteye giriş için gerekli olan ortalama puanlar düşüyorsa, üniversite eğitiminin kalitesi en azından “girdi” düzeyinde düşüyor denebilir.

Nitekim LYS sınav sonuçlarının kamuoyu ile paylaşılabilen bölümü bile, yeterince anlamlıdır. Buna göre Tüm puan türlerinde 500 tam puan alan tek aday bulunmaktadır. Öte yandan MF-1 ‘de 132.000,
MF-2’de 86.000, MF-3’de 82.000, TM-1’de 125.000, TM-2’de 101.000, TS-1’de 80.0000, TS-2’de 97.000 kişi 180 puanlık barajı geçememiştir.

Aynı şekilde testlerde örneğin matematikte, 2 soru iptal edildiği için bütün adayların doğru yanıt verdiği kabul edilmesine karşın, ortalama 12.32 düzeyindedir. Doğru yanıtlanma oranı Özellikle fizikte 6.46,  coğrafya-1’de 7.61, coğrafya-2’de 4.78, felsefede 7.88 gibi oldukça kaygı verici rakamlara gerilemiştir.

Eğer üniversite sınavları bağıl değerlendirme ilkelerine göre değil mutlak değerlendirme ilkeleri kapsamında yapılmış olsaydı, başka bir deyişle sınavlar sıralama sınavı değil de, başarı testi şeklinde gerçekleşseydi, adayların %80’i sınıfta kalacaktı.

Son Söz

Başarısız karne notlarını saklamak ÖSYM’nin son dönemdeki en büyük başarısıdır. Ancak eğitim dünyası kendini sorgulamak amacıyla güçlü bir özeleştiri kültürü geliştiremezse, ÖSYM başarılarına her yıl yeni boyutlar ekleyecektir.

Prof. Dr. Ayhan AYDIN

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.