Eğitimbirsen'den MEB’e Acil Reçete ...

Eğitimbirsen'den MEB’e Acil Reçete ...

Eğitimbirsen'den MEB’e Acil Reçete ...

 

Cumhuriyet tarihinde bir paradigma değişikliği olarak gördüğümüz yeni eğitim sistemi bir yaşına girdi. Öze dönüşün önemli adımı olan yeni sistemle imam hatip ortaokullarının yeniden açılması, seçmeli din eğitimine fırsat verilmesi (Kur’an-ı Kerim, Siyer, Temel Dini Bilgiler) milletimizce takdirle karşılanmıştır. Kendi medeniyet değerlerinden soyutlanan eğitim sistemimizde yapılan bu önemli değişiklik, işçilik hatalarıyla hayata geçirilmiş ise de, iyileşmeye açık alanların tamiri için hâlâ fırsat vardır.
Yeni eğitim sistemine geçişin üzerinden tam bir yıl geçti. Geçen dönem il milli eğitim müdürleri ve okul yöneticilerinin üstün gayretleri sonucu ufak tefek sorunlar dışında sistemin yerleşmesi açısından çok ciddi sorunlar yaşanmadı. Yaşanan sorunlarda, merkez teşkilatının yük alan değil, yük olan yönetim anlayışının payı yadsınamaz. Geçen süreçte sorunların minimize edilmiş olması, taşra teşkilatındaki il müdürleri ve okul yöneticilerinin ellerini taşın altına koymalarının sonucuydu.  Merkez teşkilatının yol olan, yol açan yapısının olmaması, taşranın işini savsaklaması ve risk almaması ile sonuçlanmış olsaydı, geride bıraktığımız günlerin çalkantılı günler olması kaçınılmaz olurdu.
Merkez teşkilatına haksızlık yaptığım düşünülebilir. 28 Şubat’ta yapılan yönetici atama yönetmeliğindeki değişikliği gördükten sonra merkez teşkilatının altına imza atacağı her çalışmayla ilgili açık çek vermek ve peşinen olumlu kanaat belirtmek mümkün değildir. Bu konuda şahsen ümidimi yetirdiğimi belirtmek isterim. Merkez teşkilatındaki tıkanmanın nedeni, maalesef, eğitim camiasını tanımayan, tanımak gibi bir gayreti de olmayan, iş bilmeyen, geleceğe dönük perspektifleri olmayan, buna rağmen gururu da elden bırakmayan bürokratik barikatın iş başında olmasıdır. Merkez teşkilatından bakınca her şeyi tozpembe görenler, taşradan bakılınca hallerinin perişanlığının farkında bile değiller.
2011 yılında yürürlüğe giren 652 sayılı KHK üzerinden iki yıla yakın bir zaman geçti. Oysa bu kararnamenin geçici 6. maddesinde, kararnamenin uygulanmasına ilişkin düzenlemelerin bir yıl içinde yürürlüğe konulacağı hükmü olmasına ve aradan iki yıl geçmesine rağmen alt mevzuat düzenlemeleri halen yapılamamıştır. Önemli bir düzenleme olan yönetici atamada yapılan değişiklik görüldükten sonra geride bırakılan iki yıldan daha fazla demlenme süresi gerektiği konusunda herkes mutabık kalmaktadır.
Her şeyi “ben bilirim” anlayışımızdan vazgeçmez ve enaniyetimizi bir tarafa bırakmazsak, geçen yıl olduğu gibi öğretmen hareketliliği Eylül’ün başına kadar değil, Aralık sonuna kadar devam edebilir. Bu hareketliliğin ne demek olduğunu eğitimci olanlar çok iyi bilir. Alan tecrübesi olmayan teknokratlar için bilmemenin verdiği rehavetle hava hoş olabilir ama kronik bozuklukların yaşattığı travmalara tanıklık edenler için hiç de hoş değildir. ‘Devlet benim’ ve ‘ben bilirim’ tafralarını bir tarafa bırakmalı, paydaşlar ile istişare ederek sıkıntıya gün sayılan şu zaman diliminde gerekli adımlar atılmalıdır. Genel müdürler daha fazla inisiyatif alabilmelidir. Bakanlıkta her şey yolunda gidiyor havası oluşturmaya çalışmanın ve yeni bakanı manipüle etmenin polyannacılık olduğunu anlamak için kâhin olmaya gerek yok. ‘Yaptığımız işler, yapacaklarımızın teminatıdır’ denilemeyecek bir geçmiş ve yaklaşan sorunların fark edilemediği bir gelecek söz konusu.
Bakan değişiminin oluşturduğu heyecanı rehavete sermaye yapıp, üç ay geçmesine rağmen hiçbir somut adım atmayanlara tavsiyemiz, yeni bakanı tartışmaya açmak için istifinizi bozmadan, çok değil bir ay daha beklemeniz yeterlidir.
Milli Eğitim Bakanlığı çalışanları artık önünü görmek istiyor. Bakanlık da bunu böyle bilmelidir. ‘Ben bilirim’ edasındaki barikat ve etrafındakiler bakanlıkta yeni olabilir ama sendikalar hafıza açısından yeni değildir. Yetkili sendikanın tecrübesinden istifade etmeyen ve işlevini kavramayanlar her defasında Amerika’yı yeniden keşfetmek için boşa zaman harcayanlardır. Yol kazaları, yoldan değil, acemilikten kaynaklanmaktadır. Sendika, alanın ve tabanın nabzıdır. Öğretmenin, memurun, hizmetlinin velhasıl eğitim çalışanının ne yaşadığını, ne istediğini anlamak için keramete ve kehanete gerek yok. Kulak kabartmak yeterlidir. Biz sorunları da, çözümleri de çok iyi biliyoruz. Bunun için uyarıcı görevimizi bir daha yerine getiriyoruz.
Eğitim Bir Sen olarak, geçen yıl bakanlığı Nisan ayında uyarmıştık. Önerilerimizi tek tek sıralamış, bir  paydaş olarak iletmiştik. Yine aynı şekilde önerilerimizi bir bir sıralayacağım. Umarım geçen yıl yaşananlar bu yıl tekrarlanmaz. Acil koduyla yazacağım öneriler eğer rehavetle karşılanırsa mutlaka felaketle uyanılacak demektir.
-İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü, zamanında ve sağlıklı kararlar almalıdır. Bunun için norm kadro, öğretmen atama ve yer değiştirme, yönetici atama ve yer değiştirme, görevde yükselme ve unvan değişikliği yönetmeliklerinde acilen değişiklik yaparak, sorun üreten değil, sorun çözen bir genel müdürlük olduğunu ispatlamalıdır.
-Öğretmen atama ve yer değiştirme takvimi belirlenmeli, il içi, il dışı isteğe bağlı yer değişikliği, becayiş ve özür durumuna bağlı yer değişikliği (eş, sağlık, eğitim) konularında açıklama yapılmalıdır. Sözleşmeli iken KPSS puanı ile kadroya atananların zorunlu hizmet mağduriyeti giderilmelidir. 2010 KPSS ile ilgili şaibeden dolayı 4 ay geç ataması yapılan (Aralık 2010 ataması) öğretmenlere, isteğe bağlı yer değişikliği hakkı verilmelidir. 
-Bakanlık, eğitim kurumları yönetici atamalarında sorun yaşatmak veya mağdur etmek istemiyorsa, sunduğumuz önerileri dikkate alarak bir an önce değişiklik yapmalıdır.
-İlk ve ortaöğretim kurumlarında sorunların daha fazla yaşanmaması için ilgili genel müdürlükler sürece daha fazla müdahil olmalı, sorunların çözümünde daha fazla inisiyatif almalıdır. Yaşanacak sorunları ön görmeli ve şimdiden ön açmalıdır.
-Ortaöğretime geçiş, SBS’nin kaldırılacağı yönünde Bakanlık tarafından açıklama yapıldı. Yeni uygulamanın ne şekilde olacağı konusunda bir düzenleme yapılmamıştır. Önümüzdeki yıl SBS yerine nasıl bir geçiş sistemi ikame edileceği henüz belli değildir. Velilerin, eğitimcilerin ve öğrencilerin, eğitimde yaşanan belirsizlikten dolayı her geçen gün endişeleri artmaktadır. Bakanlık bu konuda artık somut adım atmalıdır.
-Bakanlığın 2005-2006 eğitim-öğretim yılından itibaren başlattığı genel liselerin Anadolu liselerine dönüştürme uygulaması 2010/30 sayılı Genelge ile sürecin bu yılda tamamlanacağı ilan edilmişti. 19/12/2010 tarihinde fen liseleri ve sosyal bilimler liselerinin öğretmenleri ile Güzel Sanatlar ve Spor Liselerinin Beden Eğitimi, Müzik ve Görsel Sanatlar/Resim Öğretmenlerinin Seçimi ve Atamalarına Dair Yönetmelik’e konulan geçici  26. maddeyle “19/9/2009 tarihli ve 27354 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Fen Liseleri, Sosyal Bilimler Liseleri, Güzel Sanatlar ve Spor Liseleri ile Her Türdeki Anadolu Liseleri Öğretmenlerinin Seçimi ve Atamalarına Dair Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır” denilerek, Anadolu liselerine sınavla öğretmen atamasına resmen son verilmiştir. Ancak, uygulamada halen düz ve Anadolu ayrımı yapılmakta ve dönüşüm süreci devam eden Anadolu liselerindeki alanlar bazındaki norm kadroların ayrı ayrı tutulduğu görülmektedir. Yasal anlamda hiçbir dayanağı bulunmayan bu uygulamaya son verilerek, 2013 yılı il içi ve iller arası atama ve yer değiştirme süreci başlamadan önce eğitim kurumlarının alanlar bazında normları yeniden güncellenmeli, alanları itibariyle atanabilecek durumda bulunan öğretmenlerin Anadolu liselerine yer değiştirmelerinin önündeki fiili engel bir an önce kaldırılmalıdır. Aksi halde, il içi ve iller arası yer değiştirmelerde ciddi sorunlarla karşılaşılması kaçınılmazdır.
-2013 yılı il içi ve iller arası zorunlu, isteğe ve özür grubuna bağlı atama ve yer değiştirme takviminin ve kılavuzunun hazırlanma tarihi gelmiş olmasına rağmen, bakanlık halen öğretmen atama ve yer değiştirme yönetmeliğinde gerekli düzenlemeleri yapamamıştır.
-İl içi ve iller arası atama ve yer değiştirmelere başlamadan önce 6287 sayılı Kanun’la ilkokul ve ortaokulların 3 yıllık süreç beklenmeden bağımsız olacak şekilde belirlenmesi yönündeki açıklamalar da dikkate alınmak suretiyle, eğitim kurumlarının hizmet bölge ve alanlarının adil ve gerçekçi bir şekilde belirlenerek ilan edilmelidir.
-İl içi ve il dışına alan değişikliği yapıp,  yeni alanlarına uyum sağlayamayan öğretmenlere Haziran ayı içinde bir defaya mahsus olmak üzere isteğe bağlı alan değişikliği iptal hakkı verilmelidir.
-Bakanlık merkez ve taşra teşkilatı kadrolarında birçok boş kadro bulunmasına ve bu kadrolar geçici görevlendirmelerle yürütülmesine rağmen görevde yükselme ve unvan değişikliği yönetmeliğinde değişiklikler yapılamamıştır. Başbakanlıktaki ana çerçeve yönetmeliğin değişikliği konusunda bakanlık somut adımları sıklaştırmalı ve kendi kurumundaki yönetmeliği de şimdiden yayına hazır tutmalıdır. Geçen yıl 4+4+4 eğitim sistemi dolayısıyla görülen lüzum üzerine üst yöneticilerin rotasyonu ertelenmişti. Bu yıl görülecek lüzum bulunamayabilir. Zaman ve süreç bakanlık aleyhine işlemektedir.
-Öğretmenlik Kariyer Basamakları sınavına yönelik gerekli mevzuat düzenlemeleri bir türlü yapılamamaktadır. Bu düzenlemeyi yapmak çok mu zor. Daha ne kadar frene basılacak, bunu eğitim çalışanları sabırsızlıkla beklemektedir. Kariyer basamaklarında yükselme sürecinin yeniden başlatılması için kaç bakanın daha değişmesi gerekiyor? Artık öğretmenlerin sabrı kalmamıştır. Bu sabrın daha fazla tüketilmemesi için sınav süreci başlatılmalıdır.
-Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul ve Kurumların Yönetici ve Öğretmenlerinin Norm Kadrolarına İlişkin Yönetmelik’te ciddi değişiklikler bir an önce yapılmalıdır. İlköğretim kurumlarının ilkokul ve ortaokul olarak ayrılmasından dolayı özellikle yönetici normları belirlenirken mevcut şartlar gözden geçirilmelidir. İlköğretim okullarının ilkokul ve ortaokul olarak yapılandırılması sonucu norm kadro yönetmeliğine göre müdürlük için 150 öğrenci, müdür yardımcılığı için 601 öğrenci sayısının altına düşmesine ve birçok okulun yöneticisiz kalmasına rağmen bakanlık hâlâ norm kadro yönetmeliğinde olması gereken değişikliği yapmamıştır. Burada bakanlık ilkokul yöneticileri için 150 öğrenci sayısını 100’e, 601 sayısını ise 400 gibi sayılara çekilmesine yönelik değişiklik yapmalıdır. Rehber öğretmenlerin norm fazlası olmaması için ise özellikle ilköğretim okullarının ilkokul ve ortaokul şeklinde dönüşümünden dolayı rehber öğretmen normu için 250 olan öğrenci sayısı 150 öğrenciye düşürülmelidir. 
-Norm fazlası öğretmen ve yönetici oluşturulmaması bakımından, 6287 sayılı Kanun’la ilkokul ve ortaokul olarak belirlenen okullar ile düz liselerin Anadolu liselerine dönüşmesine bağlı olarak sınıf, şube ve ders yükü bazında seçmeli dersler dikkate alınarak, norm kadrolar bir an önce belirlenmeli, il içi ve iller arası yer değiştirmeler başlamadan önce ilan edilmelidir.
-İlköğretim kurumlarındaki haftalık ders saati sayısı 30 iken; 5 ve 6. sınıflarda 36 saate, 7 ve 8. sınıflarda ise 37 saate çıkarılmıştır. Bu durum pedagojik açıdan düşünülmediği gibi eğitim kurumlarındaki fiziki yetersizlik açısından da düşünülmeden alınmış bir karardır. Yapılan değişiklik ile öğrencilerin dinlenme ve sosyal faaliyetlere ayıracak zamanları kalmamıştır. Bu nedenle, haftalık ders saati sayısı yeniden 30 saate düşürülmelidir. Bu bile yapılmayacaksa, hiçbir şekilde haftalık ders 35 saati geçmemelidir. Türkiye’nin eğitim kurumlarındaki şartların 36 veya 37 saate uygun olmadığı açıktır. Kaldı ki, pedagojik açıdan düşünüldüğünde bir öğrencinin 5. dersten sonra dersi takip edemeyeceği açıktır. Bu çocuğa bir günde 8 saat ders dayatmak bir eğitimcinin bakışı olamaz.
-Taşımalı eğitim kapsamında bulunan öğrencilerin eğitim kurumlarındaki haftalık ders saatleri arasındaki farklılık nedeniyle, farklı türdeki eğitim kurumlarında eğitim gören ancak aynı servisle taşınan öğrencilerin dersi erken bitenin, bitmeyen diğer öğrenciyi bir iki saat beklemesiyle mağduriyetler yaşanmaktadır. Eğitim kurumları arasındaki haftalık ders saati farklılıklarının giderilmesi halinde taşımalı kapsamda bulunan her türdeki öğrencilerin giriş ve çıkış saatleri paralel olacağı için, öğrencilerin servislerde beklemeleri önlenmiş olacaktır.
-İlkokula başlama yaşı 66-72 ay arası olan çocuklar bakımından velilerin istekleri dikkate alınarak, doktor raporu aranmaksızın kayıt yapıp yapmayacağı kararı veliye bırakılmalıdır.
-Teknoloji Tasarım ve Bilişim Teknolojileri öğretmenlerinin müfredattaki değişikliklerden dolayı alanlarında daralma yaşanmaya başlanmıştır. Önümüzdeki dönemde bu öğretmenlerin mağduriyetlerinin giderilmesi için, Talim ve Terbiye Kurulu kararları ve müfredat gözden geçirilmeli, teknoloji tasarım öğretmenlerinin alanları için yeni düzenleme yapılmalıdır. Bilişim Teknolojileri öğretmenleri için ise, Fatih Projesi kapsamında tüm okullara birer Bilişim Teknolojileri rehber öğretmeni normu verilerek, mağduriyetler giderilmelidir.
Bu acil talepleri sıralarken, Hakkâri’de radyo ile ilk defa tanışan vatandaşın sözü geldi aklıma. Radyo’yu dinlerken gözü fal taşı gibi açılan vatandaş, ‘Bu nedir’ diye sorumuş.
Demişler ki, ‘Bu Radyodur ve Ankara’nın sesini bize ulaştırır.’
Vatandaş hiç beklemeden soruyu yapıştırmış: Peki, bizim sesimizi de Ankara’ya ulaştırır mı? ‘Hayır’ demişler.
‘Öyleyse hiçbir anlamı yok’ demiş. ‘Bana, benim sesimi Ankara’ya ulaştıracak alet lazım.’
Ben, Hakkâri’nin, Kars’ın, Kırklareli’nin ve Muğla’nın; yurdun her köşesindeki eğitim çalışanlarının sesini yükseltiyor ve zamanından önce prospektüsü okumaları için sesleniyorum.
Sesimi duyan var mı?
 
RAMAZAN ÇAKIR
EBS GENEL BASKAN YARDIMCISI

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum