Hastanelerde Yönetici Kıyımı!

 

Sağlık Bakanlığı Şube Müdürleri Nasıl ‘Araştırmacı’ oldu?” başlıklı yazım yayınlandıktan sonra, hem yazının altındaki “yorumlar” bölümüne, hem de e-posta adresime çok sayıda yorum aldım.

 

Yorumların tümünde ilgililer, uğranılan haksızlığı dile getirmem nedeniyle teşekkür ederken; Sağlık Bakanlığında sadece şube müdürlerinin değil, il müdür yardımcısı, hastane müdürü ve hastane müdür yardımcılarının da aynı haksız uygulamayla karşı karşıya kaldığını, yıllarca yöneticilik yapmış uzman personelin, bir kararnameyle haklarının ellerinden alınarak maddi kayıp ve statü kaybına  uğradıklarını da, ifade ediyorlar.

Hak gaspına uğrayan bu değerli yöneticiler, yapılan haksızlık karşısında boş da durmamışlar. Kasım 2011 yılından bu yana, idari yargı yoluna başvurmuş, çok sayıda milletvekiline ve basın mensubuna yazılı belgeler göndermiş, sorunlarını her platformda dile getirmişler.

Yazıma, olumlu yorumlarıyla destek veren, konuyla ilgili daha fazla bilgi vererek beni aydınlatan değerli sağlık yöneticilerinin isimlerini saklı tutarak ve konuya dair çözüm önerimi yazının sonunda ifade edeceğimi belirterek, sizleri bu çarpıcı yorumların bazılarıyla baş başa bırakıyorum;

 

2011 yılında Sağlık Bakanlığında görevde yükselme sınavı ile şube müdürü oldum. Sınavdan 6 ay sonra da araştırmacı. Çok ilginçtir ki sınava girerken bu durumu yaşayacağım bana söylenmedi. Üstelik 5. ve 6. bölgeye atanma zorunluluğu vardı. Onu da kabul edip gitmiştim. Şimdi araştırmacı yapılarak unvanım ve cebimdeki paramdan oldum. Bu hangi adalete ve vicdana sığabilir. Dünyanın neresinde sınavla gelen mağduriyet var.  Dünyanın neresinde, çalışanların hakları, kanunla ellerinden alınıp, geriye götürülmüştür. Lütfen Sağlık Bakanına ve hükümete sorar mısınız. Böyle bir hukuksuzluk kaçıncı dünya ülkelerinde olurmuş? Birde, huzur-u mahşere gerçekten inanıyorlar mı acaba?”

 

“Şube müdürlerinin yanında hastane müdür ve müdür yardımcıları da aynı durumdalar, hatta bazı hastane müdürlerine 5 yıldızlı otellerde bakanlıkça aylarca eğitim verildi. Sınava sokuldular ve başardılar. Taşrada kıyıda, köşede her şeye katlanarak çalıştılar, tam rahat edeceğiz derken sandalyeleri altlarından çekildi işsiz kaldılar.”

 

“Yazınız çok önemli bir konuyu gündeme getirmiş, ancak eksik bilgiler mevcut.şöyleki;

1-Kasim 2011 tarihinde il müd.yrd ve şb.müdürleri ayni tarihte unvanları alınarak araştırmacı yapıldılar.

2-Hem unvanları ellerinden alınıp araştırmacı yapıldı, hem de özlük hakları yarıya indirilip donduruldu.

3-Yerlerine Tekel ve Telekom’un özelleştirilmesinden geçen, sağlıkla ilgisi, bilgisi olmayan kişiler görevlendirildi.

4-Ayni akıbete Kasım 2012 tarihinde tüm hastane müdür ve yardımcıları da uğradi.

5-Tüm bu yapılanlara Sağlık Bakanı’nın yorumu, "profesyonel yöneticilik" getirdik, şeklindedir.”

 

 “Öncelikle araştırmacılarla ilgili yazınız için teşekkür ederim. Ben Hacettepe Ünv. Sağlık İdaresi Bölümü mezunu olarak, Sağlık Bakanlığında hastane müdürü iken, 663 sayılı khk ile araştırmacı yapıldım. 663’e göre zorla mesleğim, unvanım ve işim elimden alındı. Şimdi …… ilçe sağlık müdürlüğünde araştırmacı olarak çalışıyorum. Benim gibi yaklaşık 2000 kişi araştırmacı oldu. Sağlık Bakan’ımızın övünçle söz ettiği sağlıkta dönüşümün gerçekleştirildiği zamanda idarecilik yapmış kişiler 663 sayılı khk ile bir anda depoya kaldırıldı. Ayıptır, günahtır. Hiç olmazsa bu kişilerin kadroları, diğer kurumlarda olduğu gibi şahsa bağlı kadro olarak kalsaydı. Yıllarca Sağlık Bakanlığına hizmet etmiş bu kişiler bu kadar üzülmezlerdi.”

 

“Sayın Abdullah DAMAR size çok teşekkür ediyoruz. Bizler kimseye ulaşamadık. Başbakana, Bülent Arınç’a yazdık, ama ulaşamadık. Yazınızı okuduk, inanın çok duygulandık. Maaşımızı % 30 değil, daha da düşürdüler. Sayın hocam bakın özel hizmet tazminatımızı 135’ten 60’a düşürdüler. Ek ödeme katsayımızı 170’ten, 30’a düşürdüler. Artık düşününüz bizi ne kadar mağdur ettiklerini. Saygılarımı sunuyorum, Allah siz ve sizin gibilerden razı olsun. Belki bu dünyada bu zalimlere gücümüz yetmez ama ben bize bunu yapanları Allah’a havale ediyorum.”

“Sayın DAMAR, size araştırmacı arkadaşlar adına teşekkür ederim. Görevde yükselme sınavını kazanarak güneydoğuya şube müdürü olarak atandım. 9 ay sonra araştırmacı yaptılar. Aldığımız maddi gelirin 1/3 ‘ni kestiler. Şu an benim bu işten aylık kaybım 1000 liranın üstünde. Benim üzüntüm mademki 663 gibi bir çalışmanız var, neden bizleri sınav yaptınız ve ben eşimi ve 2 küçük çocuğumu bırakıp gitmek zorunda bırakıldım. Kaybımız maddi manevi çok büyük. Maddi kaybımızı giderilmesini istiyoruz.”

 

“Sağlık Bakanlığında çalışmakta olan yöneticiler araştırmacı oldu. Tamam, yıllar önce siyasilerin aracılığıyla yönetici olanlara bunun yapılması haktır. Lakin sınav kazanarak bu makamları hak eden çalışanlara bu yapılan, hukuk devletine yakışmaz. Üstelik bu uygulama KHK ile yapılmıştır. Neden mi? Bireyler adil yargılanma hakkını kullanamasın, mahkemeye gidemesin diye. Hem sizin de bildiğiniz gibi KHK ancak ve ancak kanun çıkarmayı beklemek için zaman kalmadıysa, ivedilikle çıkarılması devletin menfaatine ise, çıkarılır. Neydi bu uygulamadaki acele? Kaçan bir şey mi vardı? 657 sayılı Devlet Memuru Kanunu çalışanlara sınavla adil yükselme hakkı vermiştir. Lakin 663 KHK ile bu hakları hiçe sayılmıştır. Bu uygulama insan Hakları sözleşmesine aykırıdır. Eğer Türkiye bu sözleşmeye imza attıysa vatandaşlarına “adil yargılanma hakkını “vermesi gerekirdi. Bu durum ne hukuk devletine ne de demokrasiye uyar. Ancak padişahlıkla yönetilen teokratik ülkelerde yaşanır. Sağlık Bakanlığının 2010 yılında, hem de AK Parti döneminde yaptığı sınavda alın teriyle, bileğinin hakkıyla şube müdürü olan insanlar, görevlerinden alıp Araştırmacı unvanı verildi. Bu insanlar sınavı kazandı üstüne, evlatlarını memlekette bırakıp, doğu görevini evlat hasretiyle tamamladı. Madem böyle görevden alınacaklardı, ne diye bu hasreti, zorlukları yaşadılar? Şimdi Şube müdürlüğü makamını hak etmiş kişiler 1200 TL maaşa mahkum edildi.(Bu maaş hizmetli maaşıdır).Vasıfsız eleman muamelesi yapılıyor. Eğer Bu kişilere UZMAN KADROSU verilmiş olsaydı en azından evlatlarının rızkıyla oynanmamış olurdu. Şimdi size sorarım bu yapılan HAK mıdır? Ne olur durumu kamuoyuna duyuralım. Bu 663 sayılı KHK şimdi Anayasa Mahkemesinde. ADALET istiyoruz.”

 

“Bir yöneticiyi neden araştırmacı yaparsınız? Mevcut kadro kaldırılmıştır, emekli oluncaya kadar araştırmacı unvanıyla onun deneyimlerinden yararlanırsınız. İyi de Şube Müdürlüğü makamı aynen duruyor. Sen diyorsun ki, ben senin sınav kazanmanı tanımam, bu ülkede hukuk geçerli değildir. Seni yerinden alırım, yerine de sınav kazanamayanları görevlendirmeyle çalıştırırım. Var mı böyle bir şey? Ben yüksek lisans mezunuyum. Ve beni şube müdürü makamından alıp bir şefin emrinde hizmetli maaşıyla çalıştırmak istenildi. Bu ne kanunsuzluktur. Bu ne hak hukuk tanımazlıktır? Bu 663 sayılı KHK şimdi Anayasa Mahkemesinde. Allah rızası için ADALET istiyoruz.”

 

“Sağlık Müdürlüğündeki şube müdürlerinin durumunu kamuoyuna bildirmenizden dolayı sizi tebrik ederim. Ancak ekli  Oktay Bey’in soru önergesinden de anlaşılacağı üzere 02.11.2012 tarihinden geçerli 663 sayılı KHK gereği Türkiye’nin tüm il ve ilçelerindeki hastane müdür ve müdür yardımcılarının % 80 %85’i ile sözleşme imzalanmadı ve bu arkadaşlar İl Sağlık Müdürlüklerinde ARAŞTIRMACI oldular, maaşları düştü ve sabitlendi. 2013 Ocak ayı itibari ile zam bile verilmedi. Bu konuyu da yazarsanız memnun olurum.”

 

Bu yorumlar karşısında başka bir şey eklemeye gerek var mı?

Aslında bu ve buna benzer haksızlıklara uğrayan meslek gruplarının yapmaları gereken şeyler, herkesçe bilinen ve çok da sır olmayan şeyler.

 

Bunlar neler mi?

 

İlki, haksızlığa uğrayan kişilerin, haklarını idari yargı yoluyla aramaları.

İlgililer bu yola, Anayasa Mahkemesi yoluyla, başvurmuşlar.

İkincisi, sendikaları aracılığıyla kamuoyu yaratmaları.

Bu yol da denemiş ve halen denenmeye devam ediliyor.

Üçüncüsü ise daha lokal sorunlarla, daha etkili olarak ilgilenebilmek için “dernek” kurmak.

Milli Eğitim Bakanlığı, merkez ve taşra teşkilatında görev yapan il müdürü, müdür yardımcısı ve şube müdürlerinin kurmuş olduğu, “Uluslar arası Eğitim Yöneticileri Derneği”(UEYDER) bu konuya, güzel bir örnek teşkil ediyor.

Daha önceki yazılarımda ifade ettiğim gibi, Milli Eğitim Bakanlığı şube müdürleri de benzer haksızlıklara uğradıklarında,(yer değiştirme haklarının gspı, görevde yükselme haklarının alınması, maaş ve özlük haklarında gerileme vb.) sözünü ettiğim derneği kurdular. Bu dernek aracılığıyla hem deneyim paylaşımı yapılıyor, hem de hakları için kamuoyu oluşturuluyor. Örneğin, bu derneğin çalışmaları sonucunda, MEB şube müdürlerinin maaş ve ek ödemelerinde ciddi artışlar gerçekleşti.

 

Yazımı, yine “sizden” bir mesajla sonlandırıyorum;

Sadece şube müdürleri değil, idari il sağlık müdür yardımcıları, hastane müdürleri, hastane müdür yardımcılarının hepsi araştırmacı oldu, maaşları donduruldu.  Kafalarına göre atadıkları yeni idarecilerle sözleşme yaptılar.

Susmayın!

Sustukça bir gün hukuk herkese lazım diyecek konuma gelirsiniz.

Mağduriyetler anlatılmış da ne olmuş?

Bunu herkes biliyor.

Şimdi tepki zamanı olsa gerek…”

Önceki ve Sonraki Yazılar