Hüseyin ÖZKAN

Hüseyin ÖZKAN

Koronavirüs Sonrası Yeni Okul Modelini Düşünelim

Koronavirüs Sonrası Yeni Okul Modelini Düşünelim

Bu salgın süreci öyle göz açıp kapanıncaya kadar geçecek, sonra da kötü bir rüyaydı gördüğümüz diyeceğimiz bir süreç olmayacak. Ya aşı bulunana, ya da virüsün olumlu mutasyon sağlayana kadar devam edecek. Mutasyon virüsün evrimiyle ilgili bir süreç ve bunun zamanını doğa belirler. Ancak aşının üretilmesi için verilen süre ise en az 1,5 yıl..

O halde biz insanlar virüsle yaşamayı; yaşantımızı değiştirerek, virüs kuralları geliştirip onlara uymayı şimdiden öğrenerek becerebilmek zorundayız.

Okullar virüs var diye 1,5 yıl yani aşı bulunana kadar açılmayacak mı? Bu kadar uzun süre, yani sıfır riske ulaşana kadar beklenebileceğini düşünmüyorum. Çünkü okulun yerine koyabileceğimiz bir model henüz geliştiremedik. Uzaktan eğitim birden bire zamansız geldi girdi eğitim sürecimize. O da okulun yerini tam olarak tuttuğu söylenemez. Yani eğitim öğretim için ya okul ya da doğal kendiliğindencilik... Şimdilik başka bir alternatif görünmüyor. O halde okullar ve okul modeli üzerinde yeniden düşünme zamanıdır. 

Okullar açılmalı evet, ancak her şeyi okuldan beklememeli artık. Herkesin "hiç bir şey eskisi gibi olmayacak." dediği bir dönemde bunu bir fırsat olarak değerlendirip, okul için de yeni bir model geliştirilmenin de zamanı gelmiştir.

Her şeyden önce okul, belirli bir destek sağlamadan, her şeyin çözümünün beklendiği bir beklenti merkezi halinden çıkarılmalıdır bu yeni modelde..

Toplumda yaşanan her sorunun çözümünün yeri okul olarak görülmemeli artık. Yani trafik problemi var, hadi trafik dersi koyalım, değer algımızda bir bozulma var değerler eğitimi koyalım vs. gibi tek başına okulun boyunu aşan bir bakıma okulu yüzeysel eğitimlerle zorlayarak değersizleştiren görevler yüklememeli artık okula.

Bu arada yukarıda bahsi geçen çevrede verilemeyen, ailede kazandırılamayan, toplumda hep eksikliği hissedilen ama çözüm için topyekun çaba gösterilmeyen sorunların çözümü okuldan beklenildikçe çocukların okulda kaldıkları süre de uzadıkça uzadı doğal olarak. Okul seviyesine göre yedi saate, sekiz saate, dokuz saate kadar çıktı bu süreler..

Bu kadar sürenin her bir saatinin tek bir yöntemle ders olarak işleniyor olması okul kurumunu; hem öğrenci, hem öğretmen, hem de toplumun gözünden düşmesine ve verimsizliğine neden oldu. Teknolojinin ve  iletişimin de gelişmesiyle bu öğretim yöntemi, artık iyice değersizleşti. Okulla ilgili her kesimde genel bir isteksizlik baş göstermeye başladı. Öğrenci istediği bilgiye istediği zaman ulaşabilmektedir artık. Asıl sorun bu bilgiyi edinmek istemekte midir? Okul ilettiği bilgiyle yeterince merak uyandırabilmekte midir ve günümüz öğrencisinin ihtiyacı olan yeterli çeşitliliği sunabilmekte midir?

Okulun üzerine atılı olan ve hep eğitim şart denilerek küçümsenen okulların görevini layıkıyla yerine getirebilmesi için tabiri caizse destek atmanın zamanı geldi. Bu çerçevede okulun görevleri diğer destek kurumlarla paylaşılarak sadeleştirilmeli, okul dışı destek eğitimlerle bir bakıma çeşitlendirilmeli zenginleştirilmelidir. Eğitim sistemimiz "her şeyi okul binasında" öğretelim saplantısından kurtarılmalıdır.

Okulun şemasının etrafındaki oklar çoğaltılarak, destek eğitim kurumları oluşturulmalı, okulda geçirilen süre azaltılmalı, zamanın daha verimli ve isteyerek geçirilmesi sağlanmalıdır.

Elbetteki bahsedilen destek eğitim kurumları okul eğitimiyle bağlantılı ve disiplinler arası bir yöntemle ele alınmalı ve bu yöntemin planını, şemanın ortasında yer alan okul tarafından yapılmalıdır. Okulun etrafında yer alan "okula destek eğitim kurumları"; modern, bilimsel yöntemlerle oluşturulmuş, çağın gerektirdiği donanımlarla donanmış ve çıktı olarak da içinde bulunduğu topluma; tarımda, bilimde, teknolojide, sanatta, sağlıkta ve diğer üretim alanlarında yetişmiş, bu yetenekleriyle mutlu ve kendine güvenli bireyler verebilen kurumlar olmalıdır.  

Bunun yanında okullarda ve destek eğitim kurumlarında eğitimler yüzeysel olmaktan kurtarılmalı istek ve yeteneğe göre beceriler arasında geçişkenliğe açık "derinlikli" bir öğretim yöntemi ön plana çıkarılmalıdır.

Demem odur ki, agresif bir şekilde her şeyi okuldan beklemek ve bunu okul binasının içinde gerçekleştirmesini öngörmek, okul kurumuna altından kalkamayacağı bir yük yüklemektir. Bu durum okulun gitgide ezberci bir kurum olmasına, yüzeysel eğitime yönlenmesine neden olmuştur. Ayrıca toplumda okul düşü sadece diplomaya indirgenerek değersizleşmiştir. 

Ve demem odur ki, dünün güneşiyle çamaşır kurumaz. Eğitimde yenilik isteniyorsa eski okul modeliyle bu sağlanamaz.

Öyleyse korona sonrası okul modelinin; eğitim müfredatından fiziksel ortamına, okul içi ve dışı yapılanma şemasına kadar her yönüyle bilimsel yöntemlerle bireyin ve toplumun ihtiyacına göre gerçekçi bir şekilde masaya yatırma zamanı gelmiştir.

Okula derinlik kazandırmalıyız. Okula çeşitlilik ve zenginlik kazandırmalıyız. Okul modelini yeniden toplumun kılcal damarlarına işleyecek şekilde yeniden kurgulamalıyız ve okula hak ettiği tarihsel derinliğini ve saygınlığı yeniden kazandırmalıyız.

İnsanlık tarihinde bir çok pandeminin yeniliklere neden olduğu bilinmektedir. Covid-19 salgınının da kısa sürede atlatılmasını, birey ve insanlık yararına tüm dünyada yeniliklere neden olmasını dilerim...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum