Hüseyin ÖZKAN

Hüseyin ÖZKAN

Öğretmenler Günü

ÖĞRETMENLER GÜNÜ

Bu gün öğretmenler günü.  Öğretmenlerin bu gününü öğrenciler veliler kutluyor. Çiçekler veriliyor, törenler yapılıyor, Devlet büyükleri mesajlarıyla öğretmenlerin gününü kutluyorlar. Telefonlardan gelen kutlama mesajı sesleri öğretmenler odasını çınlatıyor.

Bu büyük seremoni devam ederken aklıma, yakın zaman önce okuduğum ve Mustafa Kemal Atatürk’ün zamanında ilk kez Türkçeye çevrilen Grigoriy Petrov’un yazarı olduğu “Beyaz Zambaklar Ülkesinde” adlı kitap geldi. Atatürk bu kitabı çok beğenmiş, ülkedeki tüm askeri okulların müfredatına dâhil edilmesini istemiştir.  Atatürk’e göre öğrenciler ve askerler bu kitabı mutlaka okumalıydılar. Bu kitap, daha 18. yüzyıl sonları ve 19. yüzyıl başlarında Finlandiya halkının topyekûn olarak; öğretmeninden din adamına, doktorundan iş adamına, her meslekten insanın omuz omuza vererek, ülkelerini nasıl yoksulluktan kurtardıklarını; eğitim, ekonomi, politik ve kültürel olarak nasıl ilerleme kaydettiklerini ortaya koymaktadır. Muhtemeldir ki Atatürk, bu kitabı eğitim müfredatına dâhil edilmesini isterken; Finlandiya halkının “yaşamı yenileme” çabalarıyla, Türk Halkının Cumhuriyetle birlikte yenilenme çabalarını özdeşleştirmişti. 

Finlandiyada’ki bu yenilenme hareketinin en önemli temsilcisi, filozof, yazar, diplomat Johan Vilhelm Sinellmandır. Sinellman’ın o dönemde Finli öğretmenlere yapmış olduğu ve o dönem Finlandiya halkının içinde bulunduğu durumu da anlamamızı sağlayan konuşmasında şunları ifade etmektedir:

“Değerli dostlar, işinizin ne kadar ağır olduğunun farkındayım. Ücra bölgelerde sizlerin emeğine değer vermeyen insanların arasında hangi şartlarda yaşadığınızdan haberdarım. Maddi zorluklar çektiğinizi biliyorum. Ama yapacak bir şeyimiz yok. Şunu unutmayın: bizler halkın uyandırılması gibi büyük bir işe daha yeni başlıyoruz. Yeni topraklara daha yeni ayak basan öncü insanlar gibiyiz. Halkın içinde bulunduğu cehalete karşı verilecek mücadelenin bütün yükünü omuzlarımızda taşımak zorundayız.  Yapacağımız bu işin karşılığında övgü, anlayış ve sempati de beklemeyelim; tam aksine, ağır bedeller ödememiz gerekebilir. Ben de bundan bahsediyorum, ödeyeceğimiz bedelleri, onların gerekli ve kaçınılmaz olduğunu anlatmak istiyorum. Sizleri fedakârlığa çağırıyorum!”(Aynı kitap, sayfa 91)

Ancak bunları söylerken bir kesimi sözlerinin dışında bırakıyordu Sinellman. Bunlar öğretmen olup, öğretmen ruhundan yoksun olan insanlardı. Onlara da bir tavsiyesi vardı. Tavsiyesi kendilerine başka bir iş bulmaları ve okulu bırakmalarıydı. Yazıhaneleri dolaşmaları, tüccar olmalarıydı. Yani her türlü işi yapmaları ama canlı bir ruha ve derin bilgiye sahip insanların bulunması gereken yerleri işgal etmemeleriydi.

Elbette o günden bu güne çok şeyler değişti. Sinellman’ın Finlandiyanın 18. yy ları için söylediği bu sözler doğrultusunda yapılan çalışmalar ülkede bir atılım yarattı. Finlandiya bu atılımı sayesinde, tabir yerinde ise günümüzde “eğitim turizminin” yapıldığı bir ülke haline geldi.  Ülkemizde de Cumhuriyetin ilk yıllarından beri gelen benzer atılımların olduğunu görürüz. Cumhuriyet ülküsünü yaymaya çalışan eğitmenlerin ülke sathına yayılması, kalkınmayı hedefleyen Köy Enstitülerinin kurulması gibi eğitim alanında yapılan yenilikler sayesinde ülkede birçok gelişmeler kaydedildi, değişimler yaşandı. Teknolojinin değişimi ile anlayışlar değişti kurumlar yenilendi. Bilimde ve teknolojide yaşanan gelişmeler, siyasal ve toplumsal yaşamı da değiştirdi. Okullar ve eğitim de bu toplumsal hedeflere bağlanmış oldu. Eğitimin toplumsal hedefleriyle, bireyin bireysel eğitim ihtiyacının karşılanamayacağını tartışıyor olmamız bile  (bu her ne kadar başka bir yazının konusu olsa da) yaşanan bu değişimlerin sonucudur.

Bütün bunlara rağmen, o günden bu güne değişmeyen tek şey kaldı, o da öğretmenin fedakârlığıdır. Evet, öğretmen fedakâr olmalıdır. Öğretmenin toplumsal idealleri olmalıdır. Öğretmen insan ruhuna dokunabilme yeteneği olmalıdır. Öğretmen aynı zamanda bir sanatçı, bir bilim insanı olmalıdır. Her ne kadar maddi zorluklar içinde de olsa, fedakâr olmalıdır, öncü olmalıdır. Övgü, anlayış, sempati beklemeden toplumu aydınlatma görevini yerine getirmelidir.  Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi “gelecek gençlerin, gençler ise öğretmenlerin eseri olacak” ise eğer;  Sinellman’ın 18. yy sonlarında Finli öğretmenlere yaptığı konuşmasında söylediği gibi “fedakârca ve çok çalışmaktan başka yapacak bir şey yok!”

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum