Vedat Ali İNAM
Sessizliğin Fısıltısı
İnsanların söylediklerinde değil, söyleyemediklerinde gizlidir hakikat. Sözcükler çoğu zaman sınırlıdır; duygular, düşünceler ve acılar, dilin sınırlarını aşar. O yüzden gerçek, en çok suskunlukta parlar. Sessizlik, çoğu zaman en derin anlatımdır; içinde tarifsiz bir duygu, gizli bir özlem ve saklı bir hikâye taşır.
Bir insanın bakışı, sessizliği, yarım kalan bir cümlesi, kelimelerle ifade edilemeyen bir dünyayı açığa çıkarır. Asıl marifet, o sessizliğin dilini anlayabilmektir. Çünkü sessizlik, çoğu zaman en samimi itirafın, en masum duygunun ve en kırılgan gerçekliğin evidir.
Günlük yaşamın gürültüsünde kaybolmuşuz; herkes konuşuyor, herkes kendini duyurmanın peşinde. Peki, hiç düşündünüz mü, suskunlukta saklı hakikatleri görebiliyor muyuz? Çocuğun gözlerindeki sessiz korkuyu, dostun söyleyemediklerini, sevdiğimizin gönlündeki kırgınlığı fark edebiliyor muyuz? Yoksa sözler o kadar çok yankılanıyor ki, kalbin sessiz fısıltılarını duyamaz olduk.
Hakikat, kelimelerin ötesinde, suskunluğun derinliklerinde gizlidir. Onu fark edebilenler, hayatın gerçek ritmini, insanların en saf duygularını duyabilir. Sessizliğe kulak vermek, bazen en büyük cesaret, bazen de en derin anlayıştır, arayıştır...
Peki, suskunluğunu anlayamadığımız kaç çocuk, kaç genç yitip gitti gözlerimizin önünden? Kaç nesli kaybettik sessiz çığlıkların arasında? Ya da haykıran kaç çocuğa, aslında kaç insana; kulağımızı, gözümüzü ve hatta gönlümüzü kapadık? Hiç sorduk mu vicdanımıza?
Sessizlik, bazen konuşmaktan daha çok şey anlatır. Onu duymak, görmek ve anlamak ise, insan olmanın en ince meziyetidir.
Sessizlik çoğu kez, en yüksek çığlıkları susturur; en derin gerçeği fısıldar.
Dinlemeyi bilen kulaklar için, sessizlik, sözden daha çok şey anlatır.
Gözlerin göremediğini, kalbin hissetmediğini, kelimelerin dile getiremediğini sessizlik söyler.
Ve o an, anlarsınız ki; susmak da, konuşmak kadar cesur bir eylemdir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.