Zorunlu Eğitimi Kısaltma Talebi, Çocuk Emeği Sömürüsüne Açık Çağrıdır!
Siyasi iktidar, eğitim alanında uygulamaya koymak istediği gerici politikaları doğrudan kendisi dillendirmek yerine, önce siyasal olarak yakın durduğu çeşitli cemaat ve dernekler ya da sivil toplum kuruluşları aracılığıyla kamuoyuna taşımakta, ardından...
Eğitim-Sen tarafından yapılan açıklama:
Siyasi iktidar, eğitim alanında uygulamaya koymak istediği gerici politikaları doğrudan kendisi dillendirmek yerine, önce siyasal olarak yakın durduğu çeşitli cemaat ve dernekler ya da sivil toplum kuruluşları aracılığıyla kamuoyuna taşımakta, ardından bu söylemleri “toplumdan gelen talepler” gibi göstererek meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Bu yöntem hem sorumluluktan kaçmanın hem de yapılmak istenen değişiklikleri toplumsal bir talepmiş gibi sunmanın aracı haline gelmiştir. Zorunlu eğitimin kısaltılması yönündeki çıkışlar da tam olarak bu stratejinin bir parçası olarak karşımıza çıkmaktadır.
İktidarın politikalarına yakınlığıyla bilinen MÜSİAD Başkanı zorunlu eğitimin kısaltılması yönündeki açıklamaları basına yansımıştır. Bu talep, “genç işsizliği” kılıfı altında, doğrudan milyonlarca çocuğun sistematik sömürüsünün ve ucuz iş gücü havuzuna erken yaşta dahil edilmesinin yolunu döşemeyi hedeflemektedir. Eğitim hakkının bu şekilde hiçe sayılması, çocukları “iş gücü” olarak gören gerici bir zihniyetin ürünüdür.
İktidarın “mesleki eğitim” maskesi altında yaygınlaştırdığı MESEM uygulaması, zaten fiilen çocuk işçiliğinin meşrulaştırıldığı bir kanala dönüştürülmüştür. 14-15 yaş gibi gelişim çağındaki çocuklar, “eğitim” adı altında kayıt dışı, güvencesiz, ağır ve tehlikeli işlerde çalışmaya zorlanmaktadır. Bu merkezler, patronlara nitelikli değil, itaatkâr ve ucuza çalışacak iş gücü yetiştirme aracı olarak işlev görmektedir. Gerçekte verilen, mesleki eğitimden çok, ucuz emek disiplinidir. En az 12 çocuğun MESEM kapsamında çalıştırılırken hayatını kaybetmiş olması, bu sistemin ölümcül sonuçlarını gözler önüne sermektedir. Bu trajediler “kaza” değil, çocuk emeğinin sömürüldüğü ve güvenlik önlemlerinin hiçe sayıldığı bir sistemin doğrudan sonucudur. Her bir ölüm, bu politikaların üzerindeki kan lekeleridir.
Eğitim süresinin kısaltılması, fiilen çalışma yaşının düşürülmesi ve çocuk işçiliğinin devlet eliyle yasallaştırılması anlamına gelecektir. Bu, uluslararası sözleşmelerin ve insan haklarının açık ihlalidir.
Sermayenin temel hedefi ucuz, itiraz hakkı olmayan, sosyal güvenceden yoksun bir çocuk iş gücü ordusu yaratmaktır. Çocuklar, insan olarak değil, kar oranlarını artıracak birer “maliyet kalemi” olarak görülmektedir.
Çocuklar, düşünme, sorgulama, eleştirel bakış geliştirme fırsatından yoksun bırakılarak, vasıfsız, güvencesiz ve ömür boyu sömürüye açık işlere mahkûm edilecektir. Bu, bir neslin geleceğinin karartılması demektir. Oysa eğitime erişim, özellikle yoksul aile çocukları için yaşamsal bir fırsattır. Kısaltma, sosyal adaletsizliği kalıcılaştıracak, yoksulluk döngüsünü kırmayı imkansız hale getirecektir.
Genç işsizliği, eğitimi kısaltarak, yani çocukları erken yaşta “işsiz” yerine “ucuz işçi” konumuna iterek çözülemez. Bu sorunun kökeninde, emek sömürüsüne dayalı, güvencesizliği yaygınlaştıran, kamusal yatırımları tasfiye eden neoliberal ekonomi politikaları yatmaktadır.
Eğitim Sen olarak çocukları sadece “ucuz iş gücü” olarak gören bu vahşi kapitalist mantığı ve onun sözcülerini reddediyoruz. Her çocuğun potansiyelini gerçekleştirebileceği, eleştirel düşünceyi besleyen çok yönlü eğitim alması sağlanmalıdır. Çocukların fabrika tezgâhlarında değil, okul sıralarında; patronların kâr hırsına değil, bilimin ışığında, özgür ve güvenli bir ortamda büyümesi için sonuna kadar direneceğiz. Bu, yalnızca bir eğitim hakkı değil, insanlık onuru mücadelesidir!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.