Devlet Memurları Basında Yazı Yazabilir mi ?

Devlet Memurları Basında Yazı Yazabilir mi ?

Devlet memurları basın yayın organlarında yazı yazabilir mi ? En çok tartışılan ve merak konusu olan bu sorunun cevabını veriyoruz. Öğretmenlerin sorunlarını Sokakta ki esnaf yazacak değil.

 

Sağlıkçıların sorunlarını siyasetçiler yazacak değil elbetteki öğretmenlerin sorunlarını öğretmenler sağlıkçıların sorunlarını sağlıkçılar yazacak. Devlet memurlarının yazmış olduğu ve kralın çıplaklığını ortaya koyduğu bir çok yazıya, eleştirilmekten korkan siyasetçi , bürokrat ve sendikacılar yazının içeriğine değilde yazıyı yazan kişi devlet memuru diye dava açmakta ve bir sindirme politikası oluşturmaktadırlar. Devlet memurlarına siyasetin önünün açılması , kılık kıyafet özgürlüğünün getirilmesi için uğraş verildiği bir dönemde Kraldan çok Kralcı olan Bürokratları uyarıyoruz. Kamudanhaber sitesi olarak devlet memurlarının yazı yazmasından rahatsız olan ve bu konuda baskı unsuru yaratan bürokrat , il ve ilçe müdürlerini de burada isim isim yazarak deşifre edeceğiz. Başbakan'ın özgürlükler önünde ki engelleri kaldırmak ve yeni daha özgürlükçü bir ülke için yeni Anayasa dediği bir dönemde devlet memurlarını fikirlerinden ötürü yargılamak ve tehdit etmek suçtur...

Bir yerlerde yazılar, makaleler yazdığınız için 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunun 15. Maddesi karşınız konur. Bununla tehdit edilirsiniz, yazı yazmak için idareden izin almanız gerektiği söylenir. İnat ederseniz, iki tetikçi müfettiş görevlendirilir, hakkınızda soruşturma açılır.

 
Sonuç ne olur?
 
Size bir idari ceza verilir, siz yargıya gidersiniz, kuvvetle muhtemel yargı bu cezayı iptal eder, siz hakkınızı arama konusunda ısrarcı olur ve doğru girişimlerde bulunursanız, süreç biraz uzun sürse de, size ceza veren amir veya şürekasının başını ağrıtırsınız. Konu idari bir yanlış olmayıp Anayasal hak gaspı ve görevi kötüye kullanmak olduğundan, daha da ısrarcı olursanız ceza mahkemelerine konuyu taşıyıp biraz da orda hırpalarsınız, tazminat talep ederseniz de alırsınız.
 
Söz konusu yasa maddesi, 1980 ihtilalinin memurları baskı altına almak için kullandığı bir enstrüman olmasına karşın, şimdi de darbelere karşı olduğunu ve darbe mağduru olduğunu söyleyen, eline fırsat geçmiş birçok yüzsüzün baskı aracı olarak kullandığı bir maddedir.
 
Bu konu “kafası dolu memurlarla”, “kafası boş ya da kişiliği gelişmemiş amirler” arasında ihtilaf yaratmaya eskiden beri devam etmektedir. Bu dönemde de bu ihtilafların artması “kafası boş” yetkili sayısının çoğaldığının göstergelerinden biridir.
 
Bu konuyu hukuki açıdan irdeleyelim.
 
Memurun yazı yazmak ya da demeç vermek için izin alması gerektiğine dair ibare 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunun 15. Maddesinde geçmektedir.
 
Madde şu şekildedir; “Devlet Memurları, kamu görevleri hakkında basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına bilgi veya demeç veremezler. Bu konuda gerekli bilgi ancak bakanın yetkili kılacağı görevli; illerde valiler veya yetkili kılacağı görevli tarafından verilebilir.
 
Burada sürekli ihtilaf yaratan konu, devlet memurlarının basına hiçbir konuda mı bilgi ve demeç veremeyecekleri yoksa sadece kendi görevleriyle ilgili mi bilgi ve demeç veremeyecekleri hususudur.
 
Yasayı kendi çıkarlarına uydurmaya çalışan art niyetli amirler veya üç satır yazıyı yorumlamaktan aciz beyinler, memurun hiçbir konuda bilgi ve demeç veremeyeceğini, Anayasa’ya, uluslararası anlaşmalara, temel hak ve özgürlüklere aykırı olarak savunurken, yasada açıkça belirtilen “kamu görevleri hakkında” ibaresini görmezden gelirler. Memurun yazdığı her türlü yazıyı ve konuşmayı yalın olarak “bilgi veya demeç veremezler” kapsamına sokmaya çalışırlar.
 
Oysa 12.5.1982 tarih ve 2670 sayılı Kanunun 7′inci maddesi ile değişik bu maddenin gerekçesinde ise, “Kamu görevlerinin yürütülmesiyle ilgili olarak basın organlarıyla radyo ve televizyon kurumlarına bilgi ve demeç veremeye kimlerin yetkili olduğu” belirtilmiş ve “idarenin halkla ve kamuoyuyla münasebetlerinde insicamlı bir münasebet sağlamak amacıyla bu madde konulmuştur.” açıklamalarına yer verilmiştir.
 
Kanun ve gerekçesi birlikte incelendiğinde söz konusu yasaklamanın, memurun sadece kendi görevlerinin yürütülmesiyle ilgili bir yasak olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu çerçevede, memurun, kendi görevinin yürütülmesiyle ilgili konularda basına bilgi ve demeç veremeyeceği, diğer tüm konularda basına bilgi ve demeç verebileceği, yazı yazabileceği açıkça görülmektedir.
 
Bunun aksi düşünüldüğünde, uç bir örnek olsa bile, bir gün fırından ekmek alırken, ekmek fiyatlarını nasıl bulduğunuzu ya da ekmeklerin taze mi olduğunu soran bir TV kamerasına, ekmekle ilgili tek laf edememeniz durumu ortaya çıkar ki muz cumhuriyetlerinde ya da en despotik diktatör yönetimlerinde bile böyle bir anlayışa rastlanamaz.
 
Memurun kendi görevinin yürütülmesi dışında bilgi ve demeç verebileceğine dair ve yukarıdaki açıklamaları destekleyen onlarca yüksek yargı kararı mevcuttur.
 
 
 
Örnek Danıştay kararları: (D.10.D, K:89-519, E:88-1504), (D.8.D. E: 1993/1617 K: 1993/4214), (D.5.D,K:88-1281, E:87-2439), (D.8.D, E:95-2654, K:96-115)
 
Konuyu birkaç örnekle açıklayacak olursak;
 
Bir öğretmenin ders verdiği sınıfıyla ya da çalıştığı okulla ilgili istatistik, başarı oranı, ders programı vs. hakkında bilgi vermesi suç, ancak ildeki ya da ülkedeki eğitimin genel durumuyla, aksaklıklarla veya atamalardaki usulsüzlüklerle, müfredatlarla ilgili eleştiri, öneri getirmesi, bunu yazması veya demeç vermesi suç değildir.
 
Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü Maaş Dairesinde çalışan bir memurun, maaş artışlarının hangi oranda olacağını basına açıklaması suç, ancak maaş artışlarına ilişkin yapılan zammın düşük olduğunu ve geçinmesinin zor olduğunu bir basın organına açıklaması ise suç değildir.
 
Bir denetim elemanının yaptığı denetime ilişkin bilgiler vermesi suç, denetim yöntemlerinde bir değişiklik önermesi veya denetimin zorunlu bir husus olduğu yönünde basın organlarına yapacağı açıklamalar ise suç değildir.
 
Bir uzmanın çalışma grubunda yer aldığı bir reform tasarısına ilişkin bilgi vermesi suç ancak mevzuatın aksayan yönlerine ilişkin bilimsel içerikte makale yayınlaması, televizyon ve gazetelere açıklama yapması, eleştiri getirmesi suç değildir.
 
Memurun hangi konuda bilgi ve demeç verebileceğini tespit ettikten sonra, kafaları kurcalayacak ve açıklanması gereken başka bir konu ortaya çıkmaktadır.
 
Peki, madem memur kendi görevinin yürütülmesi dışında her türlü yazı yazabilir, bilgi ve demeç verebilir, yazısında veya demecinde eleştiri sınırını aşar, konusu suç teşkil eden laflar ederse ne olur? Bu durumda idare ne yapabilir?
 
Cumhuriyet savcılıkları bünyesinde ayrıca bir Basın Savcılığı vardır. Konusu suç teşkil eden yazı veya demeçler için, kendisine hakaret edildiği, kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu düşünen, isnat veya iftiraya uğradığını iddia eden,idareler de dâhil herkesin başvuracağı merci Cumhuriyet Savcılıkları ve Basın Savcılığıdır. Burada konu hukuki açıdan incelenir ve bir suç varsa, iddianameyle mahkemeye sevk edilerek yargı süreci başlatılır.
 
Bu süreci anlatmamızın konumuz açısından önemi ise, yazı ve demeçlerdeki ifadeler hoşuna gitmeyen idari amirin, hoşuna gitmeyen her lafı hakaret ya da küçük düşürme kabul edip idari soruşturma açıp ceza veremeyeceğidir. Yani memurun görevinin yürütülmesi dışında basına bilgi ve demecinde, yazılarında kullandığı ifadelerdeki suçlar, idari soruşturmaya değil hukuki yargılamaya tabidir.
 
657 sayılı yasanın disiplin hükümleri incelediğinde, hemen her maddenin başında veya belirli bir yerinde “görevi sırasında”, “hizmet dışında” veya “kamu görevinde” gibi ibareler bulunmaktadır. Yasada disiplin hükümlerine tabi olan fiiller, mekân ve durum açısından tanımlanmış sınırlanmıştır. Burada amir-memur ilişkileri bakımından, yaşamının her alanında amir memurun üstüdür, görevi dışındaki her hareketinden ve fiilinden dolayı amirine karşı sorumludur gibi bir sakat anlayış çıkartılamaz. Memurun görevi dışındaki hal ve hareketlerinde amirleriyle ilişkileri, ancak toplumda yaşayan her insanın diğeriyle münasebetleri çerçevesindeki değerlendirilebilir. Genel ahlaka aykırı olamadığı halde, amirin hoşuna gitmeyen her hareket ya da sözler, soruşturma ya da disiplin cezasına konu edilemez.
 
Yasalarda ve birçok yargı kararında neyin hakaret veya kişilik haklarına saldırı olduğu açıklanmıştır. Bu bağlamda Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2001/9-132 E.- 155 K. Sayılı içtihatçındaki “eleştirinin doğasından kaynaklanan sertlik suç oluşturmaz. Eleştiri övgü olmadığına göre, sert, kırıcı ve incitici olması da doğaldır.” şeklindeki hükmü, her hoşa gitmeyen eleştirinin, sözün veya yazının hakaret suçu oluşturmayacağını açıkça belirtmektedir.
 
Not: Bu yazıyı yazan da bir devlet memurudur.

Mustafa KIZIKLI / Öğretmen 
Devlet Memuru

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.