Ramazan Çakırcı: İlimle yönetemeyen, zulümle yönetir

Ramazan Çakırcı: İlimle yönetemeyen, zulümle yönetir

Halide Edip Adıvar, hatıratlarında anlatır… Demirci Mehmet Efe ile Eğirdir’e giderken herkes evine çekilmiştir. Sokaklar ıssızdır. Çünkü Efe’nin ne yapacağı belli değildir. Oysa Efe, kendisinin halk tarafından karşılanmasını beklemektedir.

Halide Edip Adıvar, hatıratlarında anlatır… Demirci Mehmet Efe ile Eğirdir’e giderken herkes evine çekilmiştir. Sokaklar ıssızdır. Çünkü Efe’nin ne yapacağı belli değildir. Oysa Efe, kendisinin halk tarafından karşılanmasını beklemektedir. Karşılanmayınca öfkelenir, “Bizim geldiğimizi kimse duymamış anlaşılan, önünüze ilk gelen adamı şu ağaca asın ki herkes duysun” der. O sırada merkebi ile tarlasından dönen bir delikanlıyı yakalayıp getirirler. Halide Edip, engellemeye çalışır ama başarılı olamaz, ağaca asarlar. Bunun üzerine Halide Edip, gözleri yaşlı, “Yakıştı mı bu senin efeliğine! Efelik töresi bu mudur” der. Efe, şu sözleri söyler: “İnsanlar ya ilimle ya da zulümle yönetilir. Bizde ilim yok. Ne yapalım, zulümle yönetiyoruz!”

Kemal Gürüz ve Erdoğan Teziç’in YÖK başkanlığı yaptığı eski Türkiye’de, üniversitelerde ehliyet ve liyakatin esamesi okunmuyordu. İsimleri, yaptıkları zulümle anılan bu şahıslar kendi dünya görüşünü kabul ettirmede Demirci Mehmet Efe’yi aratmayan bir yaklaşımı benimseyerek zulmettiler. O dönem, bu anlayışı benimseyen YÖK, zorbalığa teşne rektörlere de cesaret vermiş, başta İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu ve İnönü Üniversitesi Rektörü emekli Tümgeneral Ömer Şarlak olmak üzere birçok rektör üniversitelerinde adeta terör estirmişlerdi. İnsan onurunu hiçe sayan ve zulümleri ile bir döneme damga vuran bu zihniyetin geçmişte kaldığını düşünüyor olabilirsiniz. Ancak üzülerek görüyoruz ki, o günleri aratmayan bir yaklaşımla üniversitelerde akademik özgürlüğün ve üniversite çalışanlarının çalışma barışının köküne kibrit suyu döken rektörler hâlâ var. Örnek mi? Sütçü İmam Üniversitesi Rektörü…

Devletin bütün birimlerinde görev yapan yöneticilerin bazı önemli niteliklere sahip olması istenir. Ancak ilim yuvası olması beklenen üniversitelerin idari ve akademik kadrolarının erdemli, adil, özgürlükçü, eleştiriye açık ve nezaketli yöneticilerle idare edilmesi bilhassa beklenir. Üzülerek belirtmemiz gerekir ki, bazı üniversiteler utanç duyulacak icraatıyla kamuoyunun gündemini işgal etmektedir. Üniversitelerdeki bu kötü yönetim örneklerinin sayısı da her geçen gün artarak eski Türkiye üniversitelerinin yönetim anlayışını hatırlatmaktadır.

Yükseköğretim kurumlarını yöneten kişiler değişmiş olsa da darbe ürünü yükseköğretim sistemini ve eski yönetim zihniyetini hâlâ benimseyen rektörler var. İdari ve mali açıdan nispeten özerk olmaları, üniversitelerin çalışmalarını özgürce yapmaları için bir avantaj olması gerekirken, bu durum kapalı devre usulsüzlük mekanizmalarının oluşturulması yönünde suistimallere neden olmaktadır.

Ülkenin gelişiminde öncü olması beklenen üniversitelerdeki kabul edilemez icraatın son örneği, kamuoyuna yansıyan Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi oldu. Somut bilgi, belge ve tanık ifadesine dayanan uygulamalardan oluşan iddiaların birkaçını sizlerle paylaşayım.

-Üniversitedeki atama ve görevlendirmelerde ehliyet ve liyakatin esamesi bile okunmuyor.

-Mobbing, üniversitede yönetim tarzına dönüşmüş; özellikle muhafazakâr ve mütedeyyin üniversite çalışanları, fiili ve psikolojik baskı nedeniyle bunalmış durumdadır.

-Üniversite kadrolarına ehliyet ve liyakat sahibi yetkin akademisyenler değil, rektörle özel ilişkisi olan kişiler atanıyor.

-FETÖ ile ilişkisi olduğu veya hükûmete karşı ‘orduyu göreve’ çağırdığı iddia edilen akademisyenler, bu iddialar araştırılmaksızın üniversitede idari ve akademik kadrolara atanıyor.

-Üniversitede birçok hukuksuz işlemin ya üstü örtülüyor veya görmezlikten geliniyor.

-Şehir, üniversite kaynaklarından FETÖ ile irtibatlı dernek ve yurtlara, sahte evrakla kaynak aktarıldığı iddiasıyla çalkalanıyor.

-Haksızlıklara ve usulsüzlüklere karşı çıkan şube yöneticilerimiz baskı altına alınmaya çalışılıyor, çeşitli bahanelerle şube yöneticilerine verilen disiplin cezalarının ve sürgün niteliğindeki yer değiştirmelerin sonu gelecek gibi görünmüyor.

-Üniversite çalışanları kimlik kartı okutmak gibi antidemokratik, temel insan haklarına aykırı muamelelere maruz bırakılıyor.

-Üniversitenin haksız ve hukuksuz uygulamalarına karşı açılan davalarda verilen iptal kararları, üstü örtülü olarak başka bir işlemle gölgelenerek uygulanmıyor.

-Üniversite yönetiminin uygulamalarıyla ilgili yerel ve ulusal medyada çıkan onlarca haber, üniversitenin saygınlığını yerle bir etmiş durumda.

-Üniversitedeki antidemokratik uygulamalar ve hukuksuzluklar kitaplara bile konu oldu.

Küresel güç savaşları ve Türkiye’nin bu süreçteki kritik rolü ortadayken, uzun vadede umutlu olmamızı sağlayacak, toplumsal değişim ve küresel sıçramanın mimarı olması beklenen üniversitelerimizden biri olan Sütçü İmam Üniversitesi’nin hâli böyle.

Evet, bu iddialarla ilgili olarak, YÖK ve yargı birimleri bir adım atar mı bilinmez ama biz sorunun vahametini kamuoyunun dikkatine sunarak, keyfi yönetim tarzına, hastalıklı yönetim anlayışına karşı kesinlikle sessiz kalmayacağız.

İşgalci Fransızlara karşı yiğitçe savaşan ve şehri işgalden kurtaran Sütçü İmam’ın torunlarını canından bezdiren, onlara hayatı zehir eden, icraatıyla şehrin itibarına gölge düşüren rektöre ve yönetim anlayışına karşı sonuna kadar mücadele edeceğiz. 

Ramazan Çakırcı

Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı

İlgili Haberler
Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum